Ebu Ümâme (radıyallahu
anh) buyurdu ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'i işittim,
diyordu ki: "Kur'ân-ı Kerîm'i okuyun. Zira Kur'ân, kendini okuyanlara
kıyamet günü şefaatçi olarak gelecektir. Zehrâveyn'i yani Bakara ve
Âl-i İmrân surelerini okuyun! Çünkü onlar kıyamet günü, iki bulut veya
iki gölge veya saf tutmuş iki grup kuş gibi gelecek, okuyucularını
müdâfaa edeceklerdir. Bakara suresini okuyun! Zira onu okumak
berekettir. Terki ise pişmanlıktır. Onu tahsil etmeye sihirbazlar
muktedir olamazlar."
Bir rivayette şu
ziyade mevcuttur: Bir rekatta, secdeden önce, bir kul onu okur, sonra
da Allah'tan birşey isterse Allah istediğini mutlaka verir." (KÜTÜB- İ
SİTTE/440)
Ebu Hüreyre (radıyallahu
anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kalabalık bir
askerin katıldığı orduyu sefere çıkardı. Askerlere Kur'ân okumalarını
tenbihledi. Ayrıca teker teker görerek herbirine Kur'ân'dan bildikleri
yerleri okumalarını tenbihliyordu. Derken sıra yaşça en genç birisine
gelmişti. Ona: "Kur'ân'dan sen ne biliyorsun ey falanca? diye sordu.
Genç: "Ben , dedi, falan falan sureleri ve bir de Bakara suresini
biliyorum." Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Yani sen Bakara'yı
biliyor musun?" diye sordu. "Evet!" cevabı üzerine: "Haydi yürü, seni
askerlere komutan tayin ettim" dedi. Askerlerin ileri gelenlerinden
biri atılıp: "Yemin olsun, Bakara'yı ezberlememe mâni olan şey,
hükümleriyle amel edememek korkusundan başka bir şey değildir? dedi.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şu tembihte bulundu: "Kur'ân'ı
öğrenin ve onu okuyun. Kur'ân-ı Kerîm'in onu öğrenip okuyan ve onunla
amel eden kimse için durumunu, içi ağzına kadar misk dolu bir kutuya
benzetebiliriz. Bu her tarafa koku neşreder. Kur'ân'ı öğrendiği halde,
ezberinde olmasına rağmen okumayıp yatan kimse de ağzı sıkıca
bağlanmış, hiç koku neşretmeyen misk kabı gibidir." (KÜTÜB- İ SİTTE/441)
Nevvâs İbnu Sem'an
anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini
işittim: "Kıyâmet günü Kur'ân-ı Kerîm ve ona dünyada iken sahip çıkıp
onunla amel edenler getirilirler. Bu gelişte, Bakara ve Âl-i İmrân
sureleri Kur'ân-ı Kerîm'in önünde yer alırlar." Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) bu iki sure için üç teşbihte bulundu ki, bir daha onları
unutmadım. Şöyle demişti: "Onlar sanki iki bulut veya aralarında nur
ve aydınlık olan iki siyah gölgelik veya sahiplerini müdafaa vaziyeti
almış saflar halinde iki kuş sürüsü gibidirler." (KÜTÜB- İ SİTTE/442)
Ebu Hüreyre (radıyallahu
anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki:
"Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, içerisinde Bakara suresi okunan
evden şeytan kaçar." (KÜTÜB- İ SİTTE/443)
Müslim'in bir
rivayetinde yukarıdaki hadise şu ziyade yapılmıştır: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdu ki: "Sizden biri mescidde namazı bitirdi mi,
namazından evine de bir pay ayırsın. Zira Cenab-ı Hakk, namazlarından
evine de hayır yaratacaktır" (KÜTÜB- İ SİTTE/444)
İbnu Mes'ud (radıyallahu
anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular:
"Bakara Suresi'nin sonundaki iki âyeti geceleyin kim okursa o iki âyet
ona kâfi gelir." (KÜTÜB- İ SİTTE/445)
Nu'mân İbnu Beşîr
(radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki: "Allah, arz ve semâvatı yaratmazdan iki bin yıl önce
bir kitap yazdı. O kitaptan iki âyet indirip onlarla Bakara suresini
sona erdirdi. Bu iki âyet bir evde üç gece okundu mu artık şeytan ona
yaklaşamaz." (KÜTÜB- İ SİTTE/446)
İstanbul - 18.09.2003
http://gulizk.com
|