Übey İbnu Ka'b
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
bana: "Ey Ebu'l-Münzir, Allah'ın Kitabından ezberinde bulunan hangi
âyetin daha büyük olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Ben: "O Allah
ki, O'ndan başka ilah yoktur, O, Hayy'dır, Kayyûm'dur (yani diridir
her şeye kıyam sağlayandır" (Bakara, 225) -ki buna Ayet'ü'l-Kürsî
denir- dedim. Göğsüme vurdu ve: "İlim sana mübârek olsun ey Ebu'l-Münzir!"
dedi.")."
(KÜTÜB- İ SİTTE/499)
Ebu Hüreyre (radıyallahu
anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) beni Ramazan
zekatını muhâfazaya tâyin etmişti. Derken kara bir adam gelerek
zâhireden avuç avuç almaya başladı. Ben derhal kendisini yakaladım ve:
"Seni Resûlullah(aleyhissalâtu vesselâm)'a çıkaracağım" dedim. Bana:
"Ben fakir ve muhtaç bir kimseyim, üstelik üzerimde bakmak zorunda
olduğum çoluk-çocuk var, ihtiyaçlarım cidden çoktur, şiddetlidir"
dedi. Ben de onu salıverdim. Sabah olunca Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm):
-Ey Ebu Hüreyre!
Dün akşamki esirini ne yaptın? diye sordu. Ben:
-Ey Allah'ın
Resûlü: Bana şiddetli ihtiyacından ve çoluk-çocuktan dert yandı. Bunun
üzerine ona acıyarak salıverdim, dedim. Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm):
-Ama o sana
muhakkak yalan söyledi. Haberin olsun, o tekrar gelecek! buyurdu. Bu
sözünden anladım ki, herif tekrar gelecek. Binâenaleyh onu beklemeye
başladım. Derken yine geldi ve zahireden avuçlamaya başladı. Ben de
derhal yakaladım ve: "Seni mutlaka Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a çıkaracağım" dedim. Yine yalvararak: "Beni bırak,
gerçekten çok muhtacım, üzerimde çoluk-çocuk var, bir daha yapmam"
dedi. Ben yine acıdım ve salıverdim.
Ertesi gün
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
-Ey Ebu Hüreyre,
dün geceki esirini ne yaptın? diye sordu. Ben:
-Ey Allah'ın
Resûlü, bana ihtiyacından çoluk-çocuğundan dert yandı. Ben de acıdım
ve salıverdim, dedim. "Ama" dedi, Resûlullah: "O yalan söyledi fakat
yine gelecek."
Üçüncü sefer
yine gözetledim. Yine geldi ve zahireden avuç avuç almaya başladı. Onu
yine yakalayıp:
-Seni mutlaka
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e götüreceğim. Bu üçüncü
gelişin, üstelik sıkılmadan başka gelmeyeceğim deyip yine de
geliyorsun, dedim. Yine bana rica ederek şöyle söyledi: "Bırak beni,
sana birkaç kelime öğreteyim de Allah onlarla sana fayda ulaştırsın".
Ben:
-Nedir bu
kelimeler söyle! dedim. Bana dedi ki:
-Yatağa girdin
mi Ayetü'l-Kürsî'yi sonuna kadar oku. Bunu yaparsan Allah senin
üzerine muhafız bir melek diker, sabah oluncaya kadar sana şeytan
yaklaşamaz dedi. Ben yine acıdım ve serbest bıraktım.
Sabah oldu,
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Dün akşamki esirini ne yaptın?"
diye sordu. Ben:
-Ey Allah'ın
Resûlü, bana birkaç kelime öğreteceğini, bunlarla Allah'ın bana faide
ihsan buyuracağını söyledi, ben de kendisini yine serbest bıraktım,
dedim. Resul-i Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm):
-Neymiş onlar?
dedi. Ben:
-Efendim,
döşeğine uzandığın vakit Ayetü'l-Kürsî'yi başından sonuna kadar oku.
(Bunu okursan) Allah'ın koyacağı bir muhafız üzerinden eksik olmaz ve
ta sabaha kadar şeytan sana yaklaşmaz! dedi, cevabını verdim.
Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) bunun üzerine: "(Bak hele!) o koyu bir yalancı olduğu halde,
bu sefer doğru söylemiş. Ey Ebu Hüreyre! Üç gecedir kiminle
konuştuğunu biliyor musun?" dedi. Ben:
-Hayır!
cevabını verdim.
-O bir şeytandı
buyurdular." (KÜTÜB- İ SİTTE/500)
İstanbul - 20.11.2003
http://gulizk.com
|