İbnu Abbâs (radıyallahu
anhümâ) anlatıyor: "Cenab-ı Hakk'ın şu sözleri nazil olduğu zaman:
"Yetim rüşdüne erinceye kadar, onun malına o en güzel olanından başka
bir suretle yaklaşmayın"; keza "Yetimlerin mallarını haksız (ve haram)
olarak yiyenler karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar. Onlar çılgın
bir ateşe gireceklerdir" (Nisa 10) yanında yetim bulunanlar hemen
gidip yetimlerin yiyeceğini ve içeceğini kendilerinin yiyip
içeceklerinden ayırdılar. Yetime ait yiyecek ve içeceklerden bir şey
artsa ona dokunulmuyor, yiyinceye veya kokuşup bozuluncaya kadar
saklanıyordu. Bu hal, bir kısım müşkilatlara sebep oldu. Durum
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a arzedildi. Bunun üzerine şu ayet
nazil oldu: "Sana yetimleri sorarlar. De ki: Onları faydalı ve iyi bir
hale getirmek hayırlıdır. Şayet kendileriyle bir arada yaşarsanız
onlar sizin kardeşlerinizdir" (Bakara 220). Bu ayet üzerine yetimlerin
yiyeceklerini ve içeceklerini kendi yiyecek ve içeceklerine
karıştırdılar." (KÜTÜB- İ SİTTE/479)
Nâfi anlatıyor:
İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) Kur'ân okuduğu zaman, okuma işinden
çıkıncaya kadar hiç konuşmazdı. Bir gün ben (Mushaf'ı, yüzünden takip
ediverdim, o da ezberden) Bakara suresini okudu. Bir ayete gelince
bana: "Bu ayet ne hakkında indi biliyor musun?" diye sordu. Ben
"Hayır!" deyince: "Şu, şu mesele için" diye açıkladı, sonra (okumaya)
devam etti. (KÜTÜB- İ SİTTE/480)
Câbir (radıyallahu
anh) anlatıyor: "Yahudiler: "Kadına arka istikametinden temas edilirse
çocuk şaşı doğar" derlerdi. Bunun üzerine: "Kadınlarınız sizin (evlad
yetiştiren) tarlanızdır. O halde tarlanıza dilediğiniz gibi gelin"
ayeti nazil oldu" (Bakara 223). (KÜTÜB- İ SİTTE/481)
İbnu Abbâs (radıyallahu
anhüma) anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallahu anh), Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a gelerek: "Ey Allah'ın Resûlü mahvoldum" buyurdu. Hz.
Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Niye mahvoldun ne var?" diye
sorunca açıkladı: "Bu gece bineğimi ters çevirdim (arka canibinden
yanaştım). "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) hiçbir cevap vermedi.
Cenab-ı Hakk peygamberine şu ayeti vahyetti: "Kadınlarınız sizin
tarlalarınızdır. Tarlanıza istediğiniz gibi gelin." Dübüründen ve
hayız halinde temastan kaçınmak şartıyla önden, arkadan, nasıl
istersen öyle gel." (KÜTÜB- İ SİTTE/482)
Yine İbnu Abbâs
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Allah, İbnu Ömer (radıyallahu anh)'i
mağfiret buyursun, bir hususta yanılmıştı. Şu Ensariler putperestti ve
ehl-i kitaptan Yahudilerle birlikte idiler. Ensar (İslâm'dan önce)
ilim yönüyle Yahudilerin kendilerinden üstün olduklarına inanırlardı.
Bu sebeple onların birçok davranışlarını aynen taklid ediyorlardı. Ehh-i
kitaba has âdetlerden biri de kadınlarına tek istikametten (yani ön
cihetten) yanaşırlardı. Bu, kadın için de en uygun tarzdı. Ensar
topluluğu, bu âdeti de Yahudilerden aynen almıştı. Kureyşliler ise,
kadınları hoş olmayan şekilde açarlar, onlara arka cihetlerinden, ön
cihetlerinden, sırt üstü yatmış vaziyette yeneşırlardı. Medine'ye
muhacir olarak Mekkeliler gelince onlardan bir erkek Medineli bir
kızla evlendi. Erkek, kadına Kureyş usulünce temas etmek istedi. Kadın
buna müsaade etmedi. "Bizde kadına tek istikametten temas edilir, sen
de öyle yap, aksi halde bana dokunma" dedi.
Onların bu ihtilafı büyüdü ve herkes duydu. Öyle ki Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a da intikal etti. Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk şu ayeti inzal
buyurdu: "Kadınlarınız (çocuk yetiştirdiğiniz) tarlanızdır. Tarlaya
dilediğiniz gibi gelin" (Bakara 223). "Dilediği gibi" den maksad
(istikâmet olarak) önlerinden, arkalarından, sırt üstü yatmış olarak.
Ancak bu geliş çocuk mahalline olacak." (KÜTÜB- İ SİTTE/483)
Ümmü Seleme (radıyallahu
anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Kadınlarınız
(çocuk yetiştirdiğiniz) tarlalarınızdır, tarlanıza dilediğiniz gibi
gelin" ayetiyle ilgili olarak şöyle buyurdu: "Tek yoldan (ki o da
çocuk yoludur) olmak kaydıyla dilediğiniz şekilde temas kurun"(KÜTÜB-
İ SİTTE/484)
Hz. Aişe (radıyallahu
anhâ) anlatıyor: "Kur'ân'daki: "Allah sizi (dil alışkanlığı olarak
maksadsız yapılan) lağv yeminleriniz için müâheze etmez" ayeti kişinin
sözünde sıkça kullandığı, "vallahi evet", "billahi hayır" gibi
yeminleri için nâzil oldu."
Yukarıdaki metin
Buhari'den alınmadır. Hadisi, Ebu Davud hem Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'in sözü olarak hem de Hz. Aişe (radıyallahu anha)'nin sözü
olarak iki şekilde rivayet etmiştir.
İmam Malik
Muvatta'da bu hadisle ilgili olarak şunu söyler: "Bu mevzuda
işittiğimin en güzeli şudur: "Ayette geçen "Lağv", bir kimsenin öyle
bildiği için bir şey hakkında yaptığı yemindir, ancak sonradan, o
şeyin, bildiği gibi olmadığını anlar. Bu durumda yaptığı yemin için
kefâret gerekmez. Ancak bir kimse de çıkıp, günahkar ve yalancı
olduğunu bile bile, birilerini memnun etmek veya bir malı elde etmek
için yemin ederse bu öylesine büyük bir günahtır ki, bunun kefareti
yoktur." (KÜTÜB- İ SİTTE/485)
İstanbul - 30.10.2003
http://gulizk.com
|