İbnu Abbâs (radıyallahu
anhüma), "Kur'ân-ı Kerim'deki: "Kocaları, bekleme müddeti içinde
barışmak isterlerse onları geri almaya (herkesten) çok lâyıktırlar..."
(Bakara 228) ayeti hakkında şunu söyledi: "Erkek hanımını üç talakla
da boşasa hanımını geri almaya herkesten daha çok hak sahibi idi.
Ancak bu hüküm, Cenâb-ı Hakk'ın şu sözü ile neshedildi: "Boşanma iki
defadır. Ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak bırakmadır..." (Bakara
229).). (KÜTÜB- İ SİTTE/486)
Urvetu'bnu'z-Zübeyr
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Cahiliye devrinde kişi hanımını boşar,
iddeti sona ermeden geri almak isterse, alma hakkına sahipti. Bu
şekilde bin kere boşayıp geri dönebilirdi. (Bu hal bir adamın şu
hâdisesine kadar devam etti.) Bir gün adam hanımını boşadı ve iddeti
dolmak üzere iken hanımını geri aldı, sonra tekrar boşadı ve hanımına:
"Allah'a kasem olsun seni evime almıyorum ve ebediyen başkasına da
helal olmayacaksın" dedi. Kadın: "Bu nasıl olur?" deyince, adam: "Seni
boşuyorum, iddetin dolmadan tekrar geri alacağım ve bu böylece devam
edip gidecek" dedi. Kadın Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)'ye gitti, durumu
anlattı. Hz. Aişe cevap vermedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı
bekledi. Gelince vak'ayı anlattı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
da cevap vermedi (vahiy bekledi). Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu:
"Boşama iki defadır ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak bırakmadır"
(Bakara 229). O günden itibaren insanlar bu yeni talaka yöneldiler,
boşayan da boşamayan da. "(KÜTÜB- İ SİTTE/487)
Ma'kıl İbnu
Yesâr (radıyallahu anh) anlatıyor: Benim bir kızkardeşim vardı.
Evlenmek için buna müracaat edenler oldu. Fakat kimseye müsbet cevap
vermiyordum. Derken amcamın oğlu istedi. Kız kardeşimi ona nikahladım.
Allah'ın dilediği kadar bir müddet beraber yaşadılar. Sonra amcam oğlu
onu talak-ı ric'i ile boşadı. Ancak tekrar almadan terketti. İddeti
tamamlandı. Kız kardeşimle evlenmek isteyenler bana müracaat edince
amcam oğlu da, müracaat ederek tekrar almak istedi. Kendisine: "Daha
önce de çok isteyenler oldu, kimseye vermedim, seni hepsine tercih
ederek sana verdim, seninle evlendirdim. Sen onu talak-ı ric'i ile
boşadın. (Geri alma hakkın olduğu halde terkettin ve iddeti doldu.
Başkaları istemeye gelince, sen de tâlib oldun, taleble almak
istiyorsun. Allah'a kasem olsun onu asla sana vermeyeceğim" dedim.
Ma'kıl der ki: Bunun üzerine benim hakkımda şu âyet nazil oldu:
"Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiler mi, aralarında
meşru bir surette anlaştıkları takdirde, artık kendilerini kocalarına
nikah etmelerin engel olmayın" (Bakara 232). Yine Ma'kıl ilave ediyor:
"Ayet üzerine, yeminim için kefarette bulundum ve kız kardeşimi, eski
kocasına nikahladım"
Buhârî'nin bir
rivayetinde şöyle denir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ma'kıl'ı
çağırdı, âyeti kendisine tilâvet buyurdu. Bunun üzerine o,
müşkülpesendliği bıraktı ve Allah'ın emrine boyun eğdi"(KÜTÜB- İ SİTTE/488)
İbnu Abbas (radıyallahu
anhüma) Kur'ân'ın: "(Vefat iddeti bekleyen) kadınları nikahla
isteyeceğinizi çıtlatmanızda.... üzerinize bir vebâl yoktur" (Bakara
235) ayetinden maksadı, "Evlenmeyi arzu eden kişinin: "Ben nikahlanmak
istiyorum, kadına ihtiyacım var, sâliha bir kadına kavuşmak istiyorum"
demesidir" diye açıklamıştır. (KÜTÜB- İ SİTTE/489)
İstanbul - 06.11.2003
http://gulizk.com
|