Nu'mân İbnu Beşir radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cehennemliklerin azab cihetiyle
en hafif olanı, ayağında ateşten bir nalın ve nalın bağı olan kimsedir
ki, ayağındakiler sebebiyle, tıpkı tencerenin kaynaması gibi, başında
dimağı kaynar. Öyle tahammülfersa bir azam duyar ki, azabca insanların
en hafifi olduğu halde, kendinden şiddetli azab çeken olmadığını
zanneder." (KÜTÜB-İ
SİTTE /5107)
Semüre
İbnu Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki: "(Cehennemlikler derece derecedir.) Bir kısmı
vardır, ateş onları topuğuna kadar yakalar, bir kısmı vardır,
dizlerine kadar yakalar, bir kısmı vardır kemere kadar yakalar, bir
kısmı vardır köprücük kemiğine kadar yakalar." (KÜTÜB-İ
SİTTE /5108)
Ebu'd-Derda radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki: "Cehennem ehline açlık musallat edilir. Bu,
içinde bulundukları azaba eşit dereceye ulaşır. Açlığa karşı yardım
talep ederler. Onlara besleyici olmayan ve açlığı gidermeyen darî'
(denen dikenli bir ot) verilir. Tekrar yiyecek isterler, bu sefer de
boğazda tıkanıp kalan bir yiyecekle imdat edilir. (Bu da boğazlarında
takılır kalır, ne ileri geçer, ne de geri gelir.) Derken, dünyada
iken, bu durumda, bir içecekle takılan lokmaları kaydırdıklarını
hatırlarlar ve bir içecek talep ederler. Kendilerine demir kancalar
bulunan kaplarda kaynar sular verilir. Bu kaplar, yüzlerine
yaklaştırılınca, yüzlerini dağlayıp atar. Su karınlarına girince,
içerilerini param parça eder. Bu sefer de:
"Cehennemin bekçilerini çağırın, ola ki azabımızı biraz hafifletir!"
derler. Onları çağırırlar. Onlar gelince:
"Size
peygamberleriniz bu halleri açıklayan haberleri getirmemiş miydi?"
derler. Onlar: "Evet getirmişti (ama dinlemedik)" derler. Bunun
üzerine, bekçiler:
"Siz
isteyin durun! Kâfirlerin istekleri (burada) boşadır!" derler" (Gâfir
50). Cehennemlikler bekçilerden ümidi kesince:
"(Cehenneme müvekkel melek) Mâlik'i çağırın!" derler. (Mâlik gelince):
"Ey
Mâlik, (söyle de) Rabbin bizim hakkımızda ölüme hükmetsin!" derler.
Mâlik de onlara:
"Hayır!
(Siz burada canlı olarak ebedi) kalıcılarsınız!" diye cevap verecek"
(Zuhruf 77).
(Hadisin
ravilerinden) A'meş rahimehullah der ki: "Bana bildirildi ki,
cehennemliklerin Mâlik'e yalvarmaları ile Mâlik'in onlara verdiği
cevap arasında bin yıllak zaman geçecektir. Cehennemlikler, bu sefer
aralarında:
"Rabbinize dua edin, sizin için O'ndan daha hayırlı kimse yok!"
diyecekler ve elbirlik şöyle yakaracaklar:
"Ey
Rabbimiz, bedbahtlığımız bize galebe çalmıştı, biz gerçekten sapıtmış
kimselerdik. Ey Rabbimiz bizi bundan çıkar. Eğer (yine) küfre dönersek
artık hiç şüphesiz ki zâlimlerden oluruz" (Mü'minûn 106-107). Rab
Teâl, onlara: "Cehennemin içine yıkılıp gidin! Bana bir şey
söylemeyin!" diyecek" (Mü'minûn 108).
Resûlullah devamla dedi ki: "Bu cevap üzerine, cehennem ehli her çeşit
hayırdan ümidlerini keserler; hıçkırmaya, nedâmet etmeye, dövünüp
yırtınmaya başlarlar. (KÜTÜB-İ
SİTTE /5109)
Hz.
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki:
"Cehennemliklerin tepelerine kaynar su dökülür. Bu su, vücudlarının
içine nüfuz eder, öyle ki karınlarına kadar ulaşır; içlerinde ne var
ne yok, söker atar ve ayaklarını delip geçer. Bu hâdise "Bununla
karınlarının içinde ne varsa hepsi ve derileri eritilecektir" (Hacc
20) ayetinde zikri geçen eritme (es-Sahru) hâdisesidir. Sonra (eriyen
cesedleri) eski haline iade edilir." (
KÜTÜB-İ SİTTE /5110)
Yine
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki: "Kâfirin cehennemdeki bir azı dişi Uhud dağı
kadardır. Derisinin kalınlığı da üç gecelik yol mesafesidir." (KÜTÜB-İ
SİTTE /5111)
İbnu
Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki:
"Kâfir,
bir iki fersah uzunluğundaki dilini Kıyamet günü yerde sürür,
(Mevkıf'te) insanlar onun üzerine basarlar." (KÜTÜB-İ
SİTTE /5112)
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki:
"Kıyamet
günü ilk çağrılacak olan, Hz. Âdem'dir. Hak Teâla Hazretleri:
"Ey
Âdem!" der. Hz. Âdem:
"Buyur
ey Rabbim, emrindeyim!" der. Rabb Teâla:
"Zürriyyetinden cehenneme girecekleri ayır!" emreder. Âdem:
"Ey
Rabbim ne miktarını ayırayım?" diye sorar. Rabb Teâla:
"Her
yüzden doksandokuzunu!" ferman buyurur."
(Ashab
bu esnada atılıp): "Ey Allah'ın Resûlü! Bizden geriye ne kaldı?"
derler. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Benim
ümmetim, diğer ümmetler yanında siyah öküzün başındaki beyaz tüy gibi
(az)dır!" buyurdular." (KÜTÜB-İ
SİTTE /5113)
Yine
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki:
"Hz.
İbrahim aleyhisselâm, Kıyamet günü, babası Azer'i (yüzü) üzerinde bir
siyahlık ve toz toprak olduğu halde görür. Babasına:
"Ben
sana dünyada iken, "Bana, âsi olma!" demedim mi?" der. Babası ona:
"İşte
bugün ben artık sana âsi olmayacağım!" der. Bunun üzerine İbrahim
aleyhisselâm:
"Ey
Rabbim! Sen yeniden diriltilme gününde beni rüsvay etmeyeceğini
vaadetmiştin. Rahmetten uzak babamın halinden daha rüsvay edici başka
ne var?" diye yakarır. Allah Teâla Hazretleri:
"Ben
cenneti kâfirlere haram kıldım!" cevabında bulunur. Sonra şöyle nida
edilir:
"Ey
İbrahim, ayaklarının altında ne var, biliyor musun?" İbrahim yere
bakar ve kana bulanmış bir sırtlan görür. Derhal ayaklarından tutulup
ateşe atılır. (İşte bu, İbrahim'in Cerîr İbnu Abdillah radıyallahu anh
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir babasıdır, o çirkin
surete sokulmuştur)." (KÜTÜB-İ
SİTTE /5114)
İstanbul - 17.05.2004
http://gulizk.com
|