Sehl
İbnu Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki:
"Cennet
ehli, gurfelerde kalanları seyrederler, tıpkı gökteki yıldızları
seyretmeniz gibi."(KÜTÜB-İ
SİTTE /5091)
Ebu
Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Cennet ehli gurfelerde kalanları (ehl-i guraf)
görürler. Tıpkı, ufukta doğudan batıya giden inci gibi parlak
yıldızları gördüğünüz gibi. Aralarındaki fazilet farkı, (gurfe ehlini)
böyle yukarıda gösterir."
Bunun
üzerine Ashâb: "Ey Allah'ın Resûlü! Bu söylediğiniz, peygamberlerin
makamı olmalı, başkaları oraya ulaşamamalı!" dedi. Ancak Aleyhissalatu
vesselâm:
"Hayır!
Ruhumu kudret elinde tutan Zât'a yemin olsun! Gurfelerde kalanlar
(peygamberler değiller), Allah'a inanıp peygamberleri tasdik eden
kimselerdir!" buyurdular." (
KÜTÜB-İ SİTTE /5092)
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki: "Cennete ilk girecek zümre, dolunay
gecesindeki ay suretindedir. Onu takip eden zümre, parlaklık yönüyle
gökteki en büyük yıldız gibidir. Cennetlikler bevletmezler, büyük
abdest de bozmazlar, tükürmezler, sümkürmezler de. Tarakları
altındandır, terleri misktir. Buhurdanları öd ağacından, zevceleri
kara gözlü hurilerden olacak. Onlar ataları Âdem'in yaratılışı üzere,
altmış zirâ boyunda tek bir adam suretinde olacaklar."
(KÜTÜB-İ
SİTTE /5093)
Hz.
Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm :
"Cennet ehli cennette yerler ve içerler. ancak tükürmezler, küçük ve
büyük abdest bozmazlar, sümkürmezler de!" buyurmuştu. Ashab:
"Peki
yedikleri ne olur?" diye sordular. Aleyhissalatu vesselam:
"Geğirmek ve misk sızıntısı gibi ter! Onlara tıpkı nefes ilham
olunduğu gibi tesbih ve tahmid ilham olunur." (
KÜTÜB-İ SİTTE /5094)
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki:
"Bir
kimse cennetlik olarak ölünce, büyük veya küçük, yaşı ne olursa olsun,
otuz yaşında bir kimse olarak cennete girer ve artık bu yaş ebediyyen
değişmez. Cehennemlikler için de durum böyledir."(
KÜTÜB-İ SİTTE /5095)
Hz.
Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki: "Cennet ehlinin vücudu kılsız, yüzü sakalsız,
gözleri sürmelidir, gençlikleri zail olmaz, elbiseleri eskimez."
Tirmizi'nin bir rivayetinde şu ziyade var: "Cennetliklerin başlarında
taçlar vardır. Taçtaki tek bir inci, meşrık ile mağrib arasını
aydınlatır." (
KÜTÜB-İ SİTTE /5096)
Ebu Rezin el-Ukayli radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cennet ehlinin çocuğu olmaz,
(orada doğum yoktur)."
(
KÜTÜB-İ SİTTE /5097)
Hz.
Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:
"Mü'mine cennette şu şu kadar (kadınla) cima gücü verilir!"
buyurmuşlardı. Kendisine:
"Ey
Allah'ın Resûlü! Buna tâkat getirilebilir mi?" diye soruldu.
"Yüz
(kişinin) gücü verilir! (Böyle olunca takat getirir!)" buyurdular." (
KÜTÜB-İ SİTTE /5098)
El-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Kıyamet günü arz, tek bir çörek olacak. Cebbâr (olan
Allah Teâla hazretleri), onu, cennetliklere azık olarak elinde
çevirecektir, tıpkı sizin sefer sırasında çöreğinizi çevirdiğiniz
gibi!" Bu sırada bir yahudi gelerek: "Ey Ebu'l-Kâsım! Rahman (olan
Allah) seni mübarek kılsın! Kıyamet günü cennet ehlinin (iştah açıcı)
ikramı ne olacak haber vereyim mi?" dedi. Efendimiz: "Söyle bakalım!"
buyurdular. Adam, tıpkı Aleyhissalâtu vesselâm'ın söylediği gibi:
"Arz, tek bir çörek olur!" dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
bize baktılar. Sonra azı dişleri görününceye kadar tebessüm buyurdular
ve: "Peki cennet ehlinin katıklarını sana haber vereyim mi?" dediler.
Adam: "Buyurun!" dedi. Aleyhissalatu vesselam:
"Bâlâm
ve nûn!" buyurdular. Adam:
"Bu
nedir?" dedi. Aleyhissalatu vesselam:
"Öküz ve
balıktır. Bunların ciğerlerinin kenarından yetmişbin kişi yer"
buyurdular."
(
KÜTÜB-İ SİTTE /5099)
El-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Cennet ehlinden derecesi en düşük olanın seksenbin
hizmetçisi, yetmişiki zevcesi vardır. Onun için inciden, zebercedden
ve yakuttan bir çadır kurulur. Bu çadır, Câbiye'den San'a'ya kadar
uzanan bir büyüklüktedir." (KÜTÜB-İ
SİTTE /5100)
İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki:
"Cennet
ehlinin mertebece en düşük olanı o kimsedir ki: Bahçelerine,
zevcelerine, nimetlerine, hizmetçilerine, koltuklarına bakar. Bunlar
bin yıllık yürüme mesafesini doldururlar.
Cennetliklerin Allah nezdinde en kıymetli olanları ise, vech-i ilahiye
sabah ve akşam nazar ederler."
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm sonra şu ayeti okudu. (Meâlen):
"Yüzler vardır, o gün ter ü tâzedir, Rablerini görecektir" (Kıyamet
22-23).
(KÜTÜB-İ
SİTTE /5101)
Mugire İbnu Şu'be radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki:
"Hz.
Musa aleyhisselâm Rabbine sordu:
"Derece
itibariyle cennet ehlinin en düşüğü nasıldır?" Rab Teâla buyurdu: "O,
cennet ehli cennete dahil edildikten sonra gelecek olan bir adamdır ki
kendisine:
"Cennete
gir!" denilir. Adam:
"Ey
Rabbim nasıl gireyim. Herkes yerlerine yerleşti, mekanlarını tuttu!"
der. Ona şöyle denilir:
"Sana
dünya meliklerinden birinin mülkü kadar mülk verilmesine razı mısın?"
"Rabbim,
razıyım!" der. Rab Teâla:
"Sana bu
verilmiştir. Onun misli, onun misli, onun misli, onun misli de."
Adam
beşincide:
"Ey
Rabbim razı oldum (yeter!)" der. Rab Teâla:
"Bu sana
verildi, on misli daha verildi. Ayrıca gönlün her ne isterse, gözün
neden zevk alırsa, sana hep verilmiştir!" buyurur. Adam:
"Rabbim
razı oldum(yeter!)" der. (Hz. Musa sormaya devam eder):
"Ya
derecesi en üstün olan (nasıldır)?"
"İşte
irade ettiklerim bunlardı. Onların keramet fidanlarını kendi elimle
diktim ve üzerlerine mühür vurdum. Onlara hazırladığımı, ne bir göz
görmüş ne bir kulak işitmiştir, hiçbir beşer kalbine de hutur
etmemiştir." (
KÜTÜB-İ SİTTE /5102)
Ebu Sa'id el-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teâla hazretleri cennet
ehline;
"Ey
cennet ahalisi!" diye seslenir. Onlar:
"Ey
Rabbimiz, buyur! Ebrine âmâdeyiz! Hayır senin elindedir!" derler. Rab
Teâla:
"Razı
oldunuz mu? diye sorar. Onlar:
"Ey
Rabbimiz! Razı olmamak ne haddimize! Sen bize mahlûkatından bir
başkasına vermediğin nimetler verdin!" derler. Rab Teâla:
"Ben
sizlere bundan daha fazlasını vereyim mi?" der. Onlar:
"Bu
verdiklerinden daha üstün ne olabilir?" derler. Rab Teâla:
"Size
rızamı helal kıldım. Artık, size ebediyen gadab etmeyeceğim!"
buyururlar."
(KÜTÜB-İ
SİTTE /5103)
Ebu
Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Bana cennete giren ilk üç kişi arzedildi. Bunlardan
biri şehid, biri iffetli olan (ve azla yetinerek) iffetini koruyan,
biri de Allah'a ibadetini güzel yapan ve efendilerine hayırhah olan
bir köle idi." (
KÜTÜB-İ SİTTE /5104)
Harise İbnu Vehb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm: "Size cennet ehlini haber vereyim mi?" buyurdular. Ashab:
"Evet ey
Allah'ın Resûlü" dedi. Aleyhissalatu vesselâm:
"Her bir
biçare addedilen zayıf kimsedir. Bu kimse, bir hususta Allah'a yemin
etse, Allah onun dilediğini yerine getirirek tebrie eder ve hânis
kılmaz" buyurdu ve tekrar sordu:
"Size
cehennem ehlini haber vereyim mi? Bunlar kaba, cimri ve kibirli
kimselerdir."
(
KÜTÜB-İ SİTTE /5105)
Ebu
Davud'da Harise radıyallahu anh'tan gelen bir rivayette, Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuştur:
"Cennete
ne zengin cimri, ne de kaba merhametsiz girer." (KÜTÜB-İ
SİTTE /5106)
İstanbul - 05.05.2004
http://sufizmveinsan.com
|