İMAM
RABBÂNİ- MEKTUBAT-
285. Mektup:
(Yâd-i
dâşt), devâmlı huzûr demektir. Her ân Allah-ü teâlânın huzûrunda
olmakdır. Bu ni’met, bu yolun büyükleri olan, Hâcegân “kaddesallahü
teâlâ ervâhahüm ve esrârehüm” hazretlerinin yolunda çalışanların
eline geçmekdedir. Vaktin devâmlı olduğunu inkâr etmek, sona
varamamayı gösterir. Büyüklerden birkaçı, meselâ ibni Atâ ve
benzerleri “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”, (Allahü teâlâya
kavuşdukdan sonra, beşeriyyet hâllerine dönülebilir) demişdir.
Bu sözden, vaktin devâmsızlığı anlaşılır. Fekat, sözlerine
dikkat edilirse, (Dönülebilir) diyorlar. (Dönenler vardır)
demiyorlar. Çünki, insanlık sıfatlarına dönen hiç olmamışdır.
Böyle olduğunu erbâbı iyi bilir.
Buradan
anlaşıldı ki, tesavvuf büyükleri, vâsıl olanın geriye
dönmiyeceğini sözbirliği ile bildirmişdir. Bu sözbirliğinden ayrılan
birkaç kişi, dönmek câizdir demişdir.
(MÜSTEKÎMZÂDE SÜLEYMÂN SA’DEDDÎN tercümesi- www.selam.org)
İMAM
RABBÂNİ- MEKTUBAT-
158. Mektup:
Bu
mektûb, şeyh Hamîd-i Bingâlîye yazılmışdır. Sâliklerin
yaradılışlarına göre, yükseldikleri mertebeleri bildirmekdedir:
Sâliklerin yaradılışlarına göre, kemâl mertebeleri başka başka olur.
Kemâl mertebelerinin dereceleri kemiyyet ya’nî sayı bakımından veyâ
keyfiyyet ya’nî güzellik bakımından veyâ her iki bakımdan da,
birbirinden ayrılırlar. Çok kimsenin kemâli, ya’nî yüksekliği,
(Tecellî-i sıfâtî) iledir. Başkalarının kemâli (Tecellî-i zâtî)
iledir. Her iki tecellînin de çok çeşidleri vardır. Çeşidler
birbirlerine benzemezler. Bu tecellîlere kavuşan kimseler arasında
da çok başkalık vardır. Çok kimselerin kemâli kalbin selâmeti ve
rûhun halâsı iledir. Başkalarının kemâli, bu ikisi ile birlikde,
sırrın da şühûdü iledir. Bu üçüncü kemâl ise, bu üçü ile birlikde,
hafînin hayreti iledir. Bir dördüncü kemâl dahâ vardır ki, bu dördü
ile birlikde, ahfânın kavuşması iledir. Bunlar, Allahü teâlânın öyle
bir ihsânıdır ki, dilediğine verir. Allahü teâlâ, büyük ihsân
sâhibidir. Bu mertebelerin herhangi birisinde kemâl hâsıl oldukdan
sonra, yâ geriye inilir, yâhud, o makâmda kalınır. Geriye
inenler, tekmîl ve irşâd makâmına kavuşur. Allahü teâlânın
kullarını da’vet için, onlara fâideli olmak için, Hakdan halka
dönerler. İkinciler kendilerini gayb ederler. İnsanlardan uzak
yaşarlar. Geçmişde ve gelecekde selâmetde olunuz!
(MÜSTEKÎMZÂDE SÜLEYMÂN SA’DEDDÎN tercümesi - www.selam.org)
ŞEMSİ TEBRÎZİ-
MAKALAT:
www.semazen.net
Ama
niyazsız gözyaşı, niyazsız namaz, mezar başından daha ileri gitmez.
Mezar başından geri dönenlerle birlikte geri döner. Ama niyaz ve
yalvarma ile kılınan namaz, mezarın içine birlikte girer. Kıyamette
de sahibiyle beraber olur.
…
Sizden
sonra, ne malını satan satış yapacak, nede mal alan müşteri alacak
mal bulacaktır,
insan,
semâ vaktinde başkalarının giyinmediği elbiseleri giyinir.
Namazda
da başka zaman giyinmediğini giyinir.
Su
dağıtılan yerde bana bir üveyik sesi ile bunlar ilham olundu.
Onunla benim aramda eskiden beri bir hekim var ki,
o
başkalarına söz verir, sözünden dönerdi.
O,
böyle yerde nasıl olur? Peygamberlerin, velilerin aradıkları vecd
(ilâhî sarhoşluk) halini onlara anlatsaydım, mest olurlar,
neşelenirler;
Hak
onların yüzlerinde, vücutlarında parlar, onlarda açıkça belirirdi.
MEVLÂNA CELÂLEDDÎN-İ RÛMİ-
Mesnevî-i Şerif :
www.semazen.net
-Hünerler ve huylar, kıyamet günü, çeyiz gibi sahibine döner.
(1/1687)
-Öyleyse bu âlemde ileri gitmeye heves etme, topal ol da geri
dönerken en öne düş.(3/1127)
-Her
cevherin haysiyetini bilir de kendi cevherine gelince bir eşeğe
döner! (3/2649)
-Dağlar
bile, onların hışmından yarılır, yüzlerce parça olur… güneş bile,
onların etrafında döner, onları tavaf eder. (3/2815)
-Allah
sanatlarını gören gözler olmasaydı ne gökyüzü dönerdi, ne yeryüzü
gülerdi. (6/1660)
-Kim
eli boş pazara giderse ömrü geçer, tamamı ile ham ve eli boş olarak
geri döner. (6/840)
Ahmed HULÛSİ-Cuma Sohbetleri-“Sunu”-
Sayfa/6:
Medineli-Beykozlu Osman Efendi şöyle demişti:
-“İlim
avâma yakın olduğu kadar, anlatanın çevresi kalabalık olur!
Ne
zaman ki ilim, öze döner ve mertebesi yükselir, anlayanı da azalır…
Pek çok
yüksek mertebeli zevâtı ise kendi ailesi bile tanımamıştır!.”
Ahmed HULÛSİ-Dosttan Dosta-1104-
Sayfa/171:
Dilediği manaları üretir, icat eder, yoktan var eder.
Yoktan
var olan "Yok"lar, er geç bir gün Yokluğa döner!.
Derleyen: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul -01.08.2006
http://sufizmveinsan.com
|