Ahmed
HULÛSİ-Evrensel Sırlar-“3.Gün”-Sayfa/70:
Bizse,
"birim" kelimesini kullanırız.. Her "birim"in gayesi vardır.
Bir noktadan çıkar, bir daire çizer ve tekrar o çıktığı noktaya
döner. Birim, çıkış noktasından, sadece bir gaye ile ve bir hedefe
yönelik olarak hareket eder.. Bu gaye, bazısında kısadır, bazısında
uzun. Bazısı çıkış noktasına ışınsal yapıda döner, bazısı
atomlaşmadan, bazısı nebatlaşmadan, bazısı hayvanlaşmadan ve nihâyet
bazısı da insanlaşmadan sonra döner...
Ahmed HULÛSİ-Hz. Muhammed Mustafa a.s.-1-“Tepkiler
artıyor”-Sayfa/184,185,186:
Bir gün
gene Mekkeli Müslim olmayanlar Ammar’ı tutmuş işkence ediyorlar bir
yandan da konuşuyorlardı:
- Bizim
tanrılarımıza dönmedikçe asla serbest bırakmayalım..
- Evet,
bu defa artık elimizden kurtulmamalı..
-Ya
Ammar, ya dininden döner, tekrar bizim tanrılarımıza tapınırsın, ya
da seni öldürürüz..
Ammar’a
bu işkenceler yapılırken, çevrede bir kaç çocukla, büyük onu
seyrediyordu.. Ammar elinde olmaksızın konuştu işkencenin
şiddetinden:
-
Tanrılarınıza inanıyorum !..
Ammarın
bu sözlerini iştenler doğruca Efendimiz Aleyhisselâm’ın yanına koşup
haber ulaştırdılar..
- Ammar
dininden çıktı. ya Rasûlullah !.. Müşriklerin dediklerini söyledi..
Efendimiz Aleyhisselâm’a Ammarın durumu mâlum idi..
-
Hayır, Ammar dininden dönmez !...diye buyurdu..
Az
sonra serbest bırakılan Ammar koşa koşa Efendimiz Aleyhisselâm’ ın
huzuruna dahil oldu..
-Ya
Rasûlullah, Ammar kâfir oldu; dediklerini yaptı onların !.. Diye
hâlinden yakındı.. Efendimiz Aleyhisselâm meseleyi bilmiyormuş gibi
sordu:
-Neden
ya Ammar ?
-Ammar,
Lât ve Uzzanın senin dininden daha hayırlı olduğunu söyledi, ya
Rasûlullah ...
- Peki
sen bunu isteyerek mi, kalbinle mi söyledin ya Ammar?
- Bana
zorla, işkenceyle söylettiler, ya Rasûlullah !..
- Peki
kalbin ne âlemdeydi o zaman ?
- Allah
ve Rasûlünün muhabbeti ile dolu idi, ya Rasûlullah!..
-Bunda
sana vebal yok, ya Ammar !.. Sen iyi bir müslimsin.. Gene sana öyle
yaparlarsa, sen gene onların dediğini söyle ve kurtul ellerinden...
Ve bu
hâdiseden sonra Allahû Teâlâ şu Âyeti kerimeyi nâzil etti:
"Kalbi
imanla mutmain olduğu halde zorlamaya mâruz bırakılanlar müstesna
olmak üzere, kim imanından sonra Allahı inkâr eder sinesini küfre
açarsa Allahın gazabı onların başınadır." (Sûre 16, Âyet 106)
Ahmed HULÛSİ-Muhammed Mustafa a.s.2-“Kûba
Günleri”-Sayfa/119,120:
Efendimiz Aleyhisselam Medine’ye doğru yoluna devam ederken Cuma
günü Rauna vadisine girmiş ve bu vadi de iken de cuma namazının
vakti gelmişti.. Burada Efendimiz Aleyhisselam ilk cuma namazını
kıldı ve Abdullah bin Cabir Ra.ın İbni Mace Sünenindeki rivÂyetlere
göre de şöyle konuştu hutbede:
" Ey insanlar, ölmeden evvel
tövbe ediniz !.. Fırsat elde iken, iyi işler yapmaya davranınız..
Gizli ve açık çok çok sadaka vermek, Allahı çok çok zikretmek
suretiyle Rabbınızla aranızı düzeltiniz.. Böyle yaparsanız,
rızıklandırılır, yardım görür ve kaçırmış olduğunuz şeyleri elde
edersiniz..
Biliniz ki, bu yılınızın bu ayında, bu durduğum yerde, Allah size,
kıyamete kadar Cuma namazını farz kıldı !.. Adil olsun, olmasın,
başında bir imam varken, benim sağlığımda veya benden sonra, her
kim, ehemmiyetsiz görerek veya inkar ederek bu namazı bırakırsa,
onun iki yakası bir araya gelmesin ve Allah onun işlerini üretmesin,
rast getirmesin !..
Biliniz ki, Cumayı terkedenin ne namazı, ne zekatı, ne haccı, ne
orucu, ne de iyilikleri vardır !.. Tövbe edinceye kadar da bu
böyledir..
Kim tövbe edip günahtan dönerse, Allah da döner..
Kadının, erkeğe; çöl arabının, muhacire; kötü işli kimsenin, imanlı
kimselere imamlık edemeyeceğinden haberiniz olsun !... Meğer ki, bu
kötü kişi zorbalığı ile o müminleri sindirmiş, kılıç ve kırbacı ile
korkutmuş olsun !.. "
Ahmed HULÛSİ-Hz. Muhammed’in Açıkladığı ALLAH-“Yaşam
Sistemi”-Sayfa/142:
İşte
«cehennem» denen Güneşin içinde ki yaşantıda da, dalga beden
tahrip olur, ezilir, uzar, genişler, yassılaşır, yıpranır, yanar ve
akabinde eski hâline döner... ve bu durum tekrar tekrar sürer
gider...
Ahmed HULÛSİ-İslâm-“Farkında mıyız Bunların”-Sayfa/98:
“Hay"dan gelen
"HÛ"ya gider!..
Yani, "Hay" ismiyle bildiğimiz Allah`tan gelen, gene "HÛ"ya,
yani “O"na gider!.. Demek isterler ki,
"her şey O`ndan gelir ve gene O`na
döner"!.
Ahmed HULÛSİ-Tekin Seyri-“Özün
Seyri”-Sayfa/220:
Kim ne
için var edilmişse er geç ona döner...
Ahmed
HULÛSİ-
İnsan ve Din-“Tadına Varmak”-Sayfa:32-33:
Bilinçli insan ruhu, bedenle irtibatını tam olarak kopardığı zaman,
kim olursa olsun önce kendi bilinç ve arınmışlık mertebesine göre
kendi öz hakikatine doğru bir yükselişe geçer.
Bu
yükseliş —fiziksel mekânsal değil, özüne hakikatına doğru bilinç
boyutu itibariyle— kendindeki verilerin doğruluğu, isabeti,
arınmışlığı nispetinde olur.
Daha
sonra, ruhtaki veri tabanının zorunlu getirisi olarak —kendini
tüm yaşamı boyunca beden olarak kabullenişi ve bedene dönük yaşaması
nedeniyle—
bedenine döner; kendini, varsa, duruyorsa eğer, bedeniyle
bütünleşmiş olarak bulur. Ne çare ki, bedenini artık hiçbir şey
yapamaz ve işe yarayamaz bir durumdadır.. İşte bu durum kişinin
kendini mezarında bulması olarak anlatılır.
Bedeni
parçalanmış, yanmış veya bir şekilde yok olmuşlarda ise bu durum bir
beden bağımlı olmaksızın o boyutun şartları içinde kendi sorgulama
mekânizmasıyla yüz yüze gelmesine yol açar.
Ahmed HULÛSİ
– İnsan ve Din –“Bi Rabbihim”-Sayfa:202:
Duan,
zikrin, arzun buna devam ettiğin sürece kabiliyetini arttırır; ama
kestiğin anda eski haline döner!.. Buna "himmet" de derler.
Himmetini daimi tutmalısın ki kabiliyetin artsın; istediklerin,
istidadın kadarıyla gerçekleşsin.
Derleyen: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul -09.08.2006
http://sufizmveinsan.com
|