Dönenler ve Dönmeyenler !...
6. Bölüm


Ahmed HULÛSİ-Tecelliyat-“Gözden Öze”-Sayfa/50:

Muhterem kişi bil ki, Allah, âlemleri ilminde yaratmıştır!..
Tecellîler O’ndandır... Dönüş, O’na olmaktadır.
Öyle ise bir tecellî olan sen de, vaktin dolup, senden zuhûra gelecek tecellîler hitâm bulunca, mecburen aslına dönmüş bulunacaksın. Çünkü, her tecellî O’na döner… sen de O’na döneceksin…

Ahmet Fevzi YÜKSEL - “Kare Kare Ölüme Doğru”  başlıklı yazıdan:
Ölümden dönenler konusunda yapılan bir araştırma, aklın beyinden bağımsız olarak mevcut olabileceğini keşfetmiştir.

Ahmet Fevzi YÜKSEL - “Muhyiddin Arabî” başlıklı yazıdan:
Vahdet-i vücud, Hint ve Yunan felsefelerinin Arapça’ya çevrilmesi ve Müslümanların diğer milletlerle teması sonucu İslam tasavvufuna geçmiştir, İslam’ın öz malı değildir. Hindistan’ın Veda mezhebinin esası panteizmdir. Onların Vedanta adlı kitaplarında yazılı olan şu sözler vahdet-i vücudun bir ifadesidir:

“İlk sebep, çoğalmak isteyerek çoğaldı. Kainat, Brahma’dan ibarettir. Zira ondan çıkar, onunla olgunlaşır, ona döner. Onun için Brahma’ya tapınmak lazımdır. Örümcek nasıl ağını kurup tekrar toplar, bitkiler nasıl topraktan çıkar, tekrar toprağa döner, insandan kıllar nasıl çıkar, büyürse kainat da değişmez olan Brahma’dan öyle çıkmıştır. Brahma’nın zati birliği hiç bozulmaz. Sebepler ve sonuçlar ondan ibarettir. Dalga, damla, köpük vs. gibi denizde meydana gelen şeyler, şekil itibariyle başka başka iseler de hakikat itibariyle birbirinin aynıdır. Brahma birdir, eşi yoktur. Varlıkta şekillenip görünmekle zatından ayrılmaz. O, ruhtur, ruh da odur. Su buza, süt yoğurda çevrildiği gibi Brahma da hiç bir aracıya muhtac olmadan şekilden şekle girer. Güneş birdir, fakat suya aksedince çoğalır. Yaratılmamış olan ilahi ruh da çeşitli suretlerde görünür.”

İşte felsefenin Arapça’ya çevrilmesiyle birlikte bu fikir de İslam dünyasına geçmiştir. Fakat başlangıçta felsefeye iltifat etmeyen, bütün güçleriyle riyazata ve ameli tarafa yönelen ilk mutasavvıflar bu düşünceye sahip olmamışlar, ancak kendi tatbikatlarının bir sonucu olarak fena fillah düşüncesinin son sınırına kadar gelmişlerdi.

Ahmet Fevzi YÜKSEL - “Sözler:64 “ başlıklı yazıdan:
"Ay Dünya'nın etrafında döner, ancak Dünya'yı etkiler."

Ahmet Fevzi YÜKSEL –“Eskiye Özlem” başlıklı yazıdan:

İnsan eskiye hiç döner mi? Herhalde aklını kaçırmadıkça dönmez. Böyle bir şeyin olması mümkün mü? Mum devrinden internet dönemine geçmişken, geriye dönüşü kim ister ki?..

Ahmet Fevzi YÜKSEL - “Saint Peter (Havari)”  başlıklı yazıdan:

İki mürid orada bulunan Üstadlarından ayrılıp Hazreti İsa'yı uzaktan takibe aldılar. Hazreti İsa geri dönüp kendisini izlediklerini görünce,

-"Ne istiyorsunuz?" dedi.

-"Üstad, sen nerede yaşıyorsun?" diye   sordular :

Hz. İsa,

-"Gelin de görün," cevabını verdi.

Böylece, nerede yaşadığını görmeye gittiler ve günün geri kalan bölümünde onunla beraber oldular.

Ahmet Fevzi YÜKSEL - “Ölümden Sonra Yeniden Doğuşa İnanıyor musunuz?” başlıklı yazıdan:

Önceki yaşamlarında aldıkları yara v.b. izlerini, öyle bir olayı yaşamadıkları halde, bedenlerinde taşıyan insanlara gelince...

Evet, günümüzde böyle inanılması güç olaylarla karşılaşıldığı bir gerçektir.Ancak, bütün bunlar, kesitsel algılama araçları ile tespit edilmesi mümkün olmayan, yeterince tanıyamadığımız veya varlığını inkar yoluna gittiğimiz ışınsal yapılı varlıkların (CİN) aldatmacasından başka bir şey değildir. Ölüm ötesi yaşama geçmiş ruhun geri dönmesi asla mümkün olamaz.

Reenkarnasyon inanışını çürütecek kanıtları zaman üstü boyutlarda hazırlanan Evrensel Kitap sunuyor, şöyle;
"Rabbim beni (dünyaya) geri gönder!.. Ta ki ben yitirdiğim (ömrüm) karşılığında yararlı çalışmalarda bulunayım…"
Hayır onların söylediği bu söz, boş bir laftan ibarettir!. Önlerinde BA'S gününe kadar geri dönmelerini önleyecek Berzah vardır. (23/98-99-100)

Ahmet Fevzi YÜKSEL - “Kur’an’da İnsan-9” başlıklı yazıdan:
En'am Sûresi-'nin 27 ve 28. Âyetlerinde de;
"Onların, ateşin kenarına getirilip durdurulduklarında;
Keşke dünyaya geri döndürülseydik, Rabbimizin Âyetlerini yalanlamasaydık ve inananlardan olsaydık” dediklerini bir görsen. Hayır, daha önce gizledikleri onlara göründü. Eğer geri döndürülseler, yine kendilerine yasak edilen şeylere dönerler. Doğrusu onlar yalancılardır." denerek  konuya nokta konmaktadır.

Ahmet Fevzi YÜKSEL - “O’nun Sevgisi” başlıklı yazıdan:

Tarihte hayatı tamamiyle kaydedilen, tek insan olan Hz. Muhammed'in (s.a.v.) davranış biçimlerini gösteren pek çok çarpıcı örnek var:

Mesela; meclisinde bulunan hiç kimse, Resûlullah (s.a.v)'ın kendine karşı kaba, gücendirici veya küçümseyici bir tavrını hissetmemiştir. Hiç kimseye arkasını dönmemiştir.

Ahmet Fevzi YÜKSEL - “Söz Vermek” başlıklı yazıdan:
Sözde durmak  kişiliği, kişilik ahlakını, ahlak da toplumsal işlevi aksettirir. Bireysel ahlak terk edilip, Allah’ın ahlâkına, yani mekârimi ahlâka ulaşılması zorunludur.
Bu boyutsal değişim sırasında bireyin kullandığı ve verdiği sözler çok önemlidir.
Söz verme ve sözünde durmanın çok açık  örneklemesi, mistisizmin temel taşları olarak bilinen, renksiz bir yaşama sahip “ evliyâ zümresinde “ görülüyor..

Bu bölümü de “Bizim Yunus” ile bitirelim:

Bir dem döner Cebrail’e,
Rahmet saçar her mahfile
Bir dem gelir gümrah olur,
Miskin Yunus hayran olur..(1)

Rengi döner günden güne,
Toprağa dökülür gene
İbretdürür anlayana,
Bu ibreti arif duyar..(2)

Nideyim gönlümü aşktan usanmaz
Varır aşka düşer, hiç bana tınmaz
Döner gönlüm bana öğüt verir, hoş,
Aşık olan kişi, aşktan usanmaz..(3)

(1)- “Bir Dem Gelir” başlıklı şiirden.
(2)- “Ne Gülmen Gülmektir” başlıklı şiirden.
(3)- “Nideyim Gönlümü” başlıklı şiirden.

Derleyen: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul -
15.08.
2006
http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail