Hz. Aişe
radıyallahu anha anlatıyor: "Ebu Bekr Radıyallahu anh, Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm'ın yanına girmişti. Aleyhissalatu vesselam:
"Müjde. (Ey Ebu Bekr!) Sen Allah'ın ateşten azad ettiği kimsesin!"
buyurdular. İşte o günden itibaren Hz. Ebu Bekr, Atik (azadlı) diye
isimlendirildi."
(KÜTÜB-İ SİTTE /4348)
Ebu Hüreyre
radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Cebrail aleyhisselâm yanıma gelerek elimden tuttu ve
bana ümmetimin gireceği cennet kapısını gösterdi." Hz. Ebu Bekr
atılıp: "Ey Allah'ın Resulü! Ben o sırada seninle olmayı ne kadar
isterdim, ta ki ona ben de bakayım!" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Ey
Ebu Bekr, ümmetimden cennete ilk girecek kimse olman sana yetmez mi!"
karşılığında bulundular."
(KÜTÜB-İ SİTTE /4349)
Yine Ebu
Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Nezdimizde bir eli(ihsanı) bulunan hiç kimse yoktur
ki, o ihsan sebebiyle biz ona (misliyle veya daha fazlasıyla)
karşılıkta bulunmayalım. Ancak Ebu Bekr bundan hariç. Çünkü, onun
nezdimizde yardım varsa da, onun karşılığını Kıyamet günü ona Allah
verecektir. Bana Ebu Bekr'in malı kadar kimsenin malı faydalı olmadı.
Benim müslüman olmasını teklif ettiğim herkesten bir zorluk gördüm,
Ebu Bekr hariç. Zira o teklifim karşısında hiç tereddüd etmeden kabul
etti. Eğer kendime bir dost (halil) ittihaz etseydim, mutlaka Ebu
Bekr'i dost edinirdim. Haberiniz olsun, arkadaşınız Allah Teâla'nın
dostu (halilullah'tır)."
(KÜTÜB-İ SİTTE /4350)
Ebu Sa'id
radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir
gün) halka hitap ederek buyurdular ki: "Allah Teâla Hazretleri bir
kulunu, dünya ile nezdindekini tercihte muhayyer bıraktı. O kul,
Allah'ın nezdindekini tercih etti." Bu söz üzerine Hz. Ebu Bekr
ağlamaya başladı. Biz, Aleyhissalatu vesselam'ın, Allah tarafından
muhayyer bırakılan bir kul hakkında verdiği haber sebebiyle onun
ağlamasına hayret ettik. Meğer, muhayyer bırakılan o kul Aleyhissalatu
vesselam'ın kendisi imiş. Meğer bunu en iyi anlayan da aramızda Ebu
Bekr imiş.
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sohbetiyle olsun
malıyla olsun bana en ziyade ikramda bulunan Ebu Bekr'dir. Eğer, ben
Rabbimden başkasını halil (dost) tutacak olsaydım, mutlaka Ebu Bekr'i
halil edinirdim. (Allah arkadaşınızı kendine halil kıldı). Ancak
(aramızda) İslam kardeşliği ve İslam muhabbeti var ((bu) efdaldir).
Mescide açılan (hususi) hiçbir kapı bbırakılmayıp, hepsi kapatılacak,
sadece Ebu Bekr'in kapısı açık bırakılacak."
(KÜTÜB-İ SİTTE /4351)
Ebu'd-Derda
radıyallahu anh anlatıyor: "Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın
yanında oturuyordum. Derken, Ebu Bekr radıyallahu anh elbisesinin
eteğini tutarak çıkageldi. Öyle ki, dizleri açılmış durumdaydı.
Aleyhissalatu vesselam (onu bu halde görür görmez):
"Arkadaşınız biriyle çekişmiş olmalı!" buyurdular. Ebu Bekr selam
verdi ve:
"(Ey Allah'ın Rasûlü!) Benimle İbnu'l-Hattab arasında bir şey
(tatsızlık) oldu. Üzerine yürüdüm, sonra da pişman oldum. Beni
affetmesini taleb ettim, kabul etmedi. Bunun üzerine sana geldim!"
dedi. Aleyhissalatu vesselam da:
"Ey Ebu Bekr! Allah sana mağfiret etsin!" buyurdu ve bunu üç kere
tekrar etti. Sonra da Ömer radıyallahu anh, davranışından pişman oldu.
Ebu bekr radıyallahu anh'ın evine gitti ve:
"Ebu Bekr evde mi?" diye sordu. "Hayır!" cevabını alınca, o da doğru
Aleyhissalatu vesselâm'ın yanına geldi ve selam verdi: Aleyhissalatu
vesselam'ın yüzü (öfkeden) renk renk olmaya başladı. Bu hal, Hz. Ebu
Bekr radıyallah'ı korkuttu. derhal diz çökerek:
"Ey Allah'ın Resûlü! Bu meselede (hata benim), ben zulmettim!" dedi.
Aleyhissalatu vesselam (hepimize):
"Allah beni size (peygamber olarak) gönderdi. Size tebliğ ettiğim
zaman hepiniz bana: "Sen yalancısın" dediniz. Ebu Bekr ise: "Doğru
söyledin" dedi ve bana canıyla, malıyla yardımcı oldu. Siz arkadaşımı
bana bırakırsınız değil mi?" buyurdular ve iki veya üç kere, bu sözü
tekrar ettiler."
Ebu'd-Derda der ki: "Bundan sonra, (Resûlullah'ın hatırı için) Ebu
Bekr'e hiç eziyet edilmedi."
(KÜTÜB-İ
SİTTE /4352)
İbnu Ömer
radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın
hastalığı şiddetlenince, kendisine cemaate namazı kimin kıldıracağı
soruldu:
"Ebu Bekr'e
söyleyin, halka namazı o kıldırsın!" buyurdular. Hz. Aişe radıyallahu
anha: "Ebu bekr yufka yürekli bir kimsedir, senin yerinde namaza
duracak olsa (dayanamayıp ağlar ve ağlamaktan halka kıraati duyuramaz,
(namaz kıldırma işini) Ömer'e emretseniz!" dedi. Aleyhissalatu
vesselam yine: "Ebu Bekr'e söyleyin, namazı kıldırsın!" buyurdular.
Hz. Aişe önceki sözünü tekrar etti. Aleyhissalatu vesselam: "Ona (Ebu
Bekr'e) emredin, namazı kıldırsın!" dedi ve: "Siz (kadınlar) kendi
kafanıza göre düzende Hz. Yusuf'un kadın arkadaşları gibisiniz!" diye
söylendi.(KÜTÜB-İ
SİTTE /4353)
Hz. Enes
radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı vefata
götüren hastalığı şiddetlendiği zaman, halka namazı Hz. Ebu Bekr
radıyallahu anh kıldırıyordu. Pazartesi günü, cemaat saf olmuş halde
namaza durduğu sırada Aleyhissalatu vesselam hücresinin perdesini
açtı, ayakta olduğu halde bize bakıyordu. Yüzü sanki bir mushaf
yaprağı gibi (uçuk) idi. Sonra tebessüm ederek güldü. Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm'ı (böyle) görmenin sevinciyle namazı
bozayazdık. Hz. Ebu Bekr derhal safta namaz kılmak üzere geri çekildi.
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm7ın namaza geldiğini zannetmişti.
Ancak Aleyhissalatu vesselam, bize işaret ederek namazı tamamlamamızı
söyledi ve perdeyi indirdi. O gün vefat etti."
( KÜTÜB-İ SİTTE /4354)
Urve
rahimehullah anlatıyor: "Abdullah İbnu Ömer'e müşriklerin Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm'a yaptıkları kötülüklerin en fenası hangisi
idi?" diye sordum. Şunu anlattı:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm namaz kılarken Ukbe İbnu Ebi
Mu'ayt'ın kendisine gelerek ridasını boynuna geçirip şiddetli şekilde
boğduğunu gördüm. O sırada Ebu Bekr radıyallahu anh gelerek onu itti
ve:
"Sen, Rabbim Allah'dır dediği için mi bir adamı öldürmek istiyorsun? O
size Rabbinizden açık hükümler getirdi!" dedi."
( KÜTÜB-İ SİTTE /4355)
Süfyan
rahimehullah dedi ki: "Kim, Hz. Ali'nin imamete, Hz. Ebu Bekr ve Hz.
Ömer'den daha çok hak sahibi olduğu kuruntusuna düşerse, Hz. Ebu
Bekr'i, Hz. Ömer'i, Muhacirleri ve Ensarları toptan hatakârlıkla itham
etmiş olur. Bu bozuk akidesiyle onun amelinin semaya yükseleceğini
zannetmiyorum."
(KÜTÜB-İ SİTTE /4356)
İstanbul
-31.08.2004
http://sufizmveinsan.com
|