Müseyyeb
İbnu'l-Hazn anlatıyor: "Ebu Talib'in ölüm anı gelince, Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm yanına geldi. Başucunda Ebu Cehil ile Abdullah
İbnu Ebi Umeyye İbni'l-Muğire'yi buldu. "Ey Amcacığım! bir kelimelik
Lâilahe illallah de! Onunla Allah indinde senin lehine şehadette
bulunayım!" dedi. Ebu Cehil ve Abdullah atılarak (Ebu Talib'e):
"Sen
Abdulmuttalib'in dininden yüz mü çevireceksin?" diye müdahale
ettiler.. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, (kelime-i şehadeti) ona
arzetmeye devam etti. Onlar da kendi sözlerini aynen tekrara devam
ettiler. Öyle ki bu hal Ebu Talib'in son söz olarak, onlara: "Ben
Abdulmuttalib'in dini üzereyim!" demesine kadar devam etti. Ebu Talib
Lâilahe illallah demekten kaçınmıştı. Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm:
"Yasaklanmadığı müddetçe senin için istiğfar edeceğim!" dedi. Bunun
üzerine aziz ve celil olan Allah şu vahyi indirdi. "(Meâlen:) "Akraba
bile olsalar, onların cehennemlik oldukları ortaya çıktıktan sonra
müşrikler hakkında Allah'tan af dilemek ne Peygamber'e ve ne de iman
edenlere uygun düşmez" (Tevbe 113)
Cenab-ı Hak
şu ayeti de Ebu Talib hakkında indirmiştir. (Mealen): "Sen sevdiğin
kimseyi hidayete erdiremezsin. Ancak Allah dilediğine hidayet verir.
Doğru yolda olanları en iyi bilen de O'dur" (Kısas 56). (KÜTÜB-İ
SİTTE /4523)
Ebu Sa'id
radıyallahu anh anlatıyor: "Ebu Talib Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm'ın yanında zikredilmişti. "Umulur ki, Kıyamet günü şefaatim
ona fayda eder de, böylece ateşten, topuklarına kadar yükselen sığ bir
yere konur, yine de beyni kaynar." (KÜTÜB-İ
SİTTE /4524)
Hz. Abbas
radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü dedim, amcana
(istiğfarla yardım)dan seni alıkoyan nedir? O seni koruyor, senin için
kafirlere kızıyordu." "Evet! dedi, olacak. O ateşin sığ bir
yerindedir. Eğer ben olmasaydım cehennemin en derin yerinde olacaktı."
( KÜTÜB-İ SİTTE
/4525)
İstanbul
-21.12.2004
http://sufizmveinsan.com
|