Ebu Zerr'in
Buhari'de gelen bir rivayetinde şöyle denmiştir: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm'ın bi'set (peygamber olarak gönderiliş) haberi
Ebu Zerr radıyallahu anh'a ulaşınca, kardeşi (Üneys)e:
"Devene bin! şu
vadiye (Mekke'ye) git! Kendisini peygamber zanneden ve semadan haber
geldiğini söyleyen şu adam hakkında bana bilgi edin, sözlerini dinle
ve bana getir!" dedi. Kardeşi gidip, Mekke'ye vardı. Onun sözlerinden
dinledi. Sonra Ebu Zerr'in yanına döndü ve şu bilgiyi verdi:
"Onu gördüm.
İnsanlara güzel ahlakı emrediyordu. (İnsanlara getirdiği) kelam da
şiir değil."
"Arzuladığım
kadar merakımı gideremedin!" dedi. Azık hazırladı. İçerisinde su olan
dağarcığını yüklenip yola çıktı. Mekke'ye geldi. Mescide uğrayıp
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı kolladı. Esasen O'nu tanımıyordu.
Doğrudan sormayı da uygun görmedi. Böylece birkaç gece geçirdi. Tutup
(bir kuytuya) yattı. Derken Ali radıyallahu anh onu görüp, bir yabancı
olduğunu anladı. Onu görünce takip etti. Bu ikisinden hiçbiri diğerine
herhangi bir şey sormadı. Bu suretle sabaha erdiler. Sonra kırbasını
ve azığını Mescid'e taşıdı. O gün de öyle geçti ve Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm'ı akşama kadar göremedi. Bunun üzerine yattığı
yere döndü. (Az sonra) Ali radıyallahu anh ona uğradı ve adama:
"Yerimi öğrenme
zamanı gelmedi mi?" dedi. Böylece Ebu zerr'i kaldırdı ve beraberinde
götürdü. (Ebu Zerr onu geriden takip etti.) Birbirlerine hiçbir şey
söylemediler. Üçüncü güne ermişlerdi. O gün de aynı şekilde hareket
ettiler. Ali Onu beraberinde ikamet ettirdi. Ve:
"Seni bu
memlekete getiren sebebi bana söylemez misin?" diye sordu. Ebu Zerr:
"Bana yardımcı
olup yol göstereceğin hususunda ahd-u misakda bulunur (kesin söz
verir)sen açıklarım!" dedi. Ali söz verdi, o da açıkladı. Ali dedi ki:
"O haktır ve
Allah'ın Resûlüdür. Sabah olunca peşimi takip et. Ben, senin hakkında
korktuğum bir şey görürsem, sanki su döküyorum gibi doğrulurum.
Değilse yürümeye devam ederim. Böylece girdiğim yere sen de girinceye
kadar beni takip et!"
Ali böyle
yaptı. O da onu takip edip geldi. Ali, Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm'ın yanına girdi. O da onunla birlikte içeri daldı.
Resûlullah'ın sözünü dinledi ve anında müslüman oldu. Resûlullah
kendisine:
"Hemen kavmine
dön. (Gördüklerini) onlara haber ver. Emrim sana gelinceye kadar
(orada kal)" ferman etti. Ebu Zerr de:
"Nefsim elinde
olan Zât'a yemin olsun, ben de haberi onlar arasında bağırarak
söyleyeceğim!" dedi. Oradan çıkıp Mescid'e geldi. Yüksek sesle:
"Eşhadu en-lâ
ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Resûlullah!" dedi. Halk
üzerine atılıp, onu iyice dövdüler, canını pek yaktılar. Derken Abbas
radıyallahu anh gelip üzerine kapanarak (mani oldu).
"Yazık size!
bunun Gıfârlı olduğunu, Şam'a giden tüccarlarınızın yolunun oradan
geçtiğini bilmiyor musunuz?" diyerek onu ellerinden kurtardı.
Ebu Zerr,
ertesi günü
aynı şeyi tekrarladı. Mekkeliler, üzerine atılıp tekrar dövdüler. Yine
Abbas üzerine kapandı ve onu kurtardı.
(Ravi der ki:) "Bu,
Ebu Zerr el-Gıfâri'nin müslüman oluşunun başlangıcı oldu." (
KÜTÜB-İ SİTTE /4412)
İstanbul - 10.11.2004
http://www.sufizmveinsan.com/
|