Hz. Ali (radıyallahu
anh) anlatıyor: Ebu Cehil mel'un, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'e: "Biz seni yalanlamıyoruz, biz senin getirdiğin şeriatı
tekzib ediyoruz" dedi. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal
buyurdu: "(Ey Muhammed!) Onların söylediklerinin seni üzeceğini
elbette biliyoruz, doğrusu onlar, seni yalancı saymıyorlar, fakat
zalimler Allah'ın ayetlerini bile bile inkâr ediyorlar. Senden önce
nice peygamberler yalanlandı ve kendilerine yardımcımız gelene kadar
yalanlamalarına ve sıkıştırılmalarına katlandılar..." (En'âm 32-34).(KÜTÜB-I
SİTTE / 597)
Sa'd İbnu Ebi
Vakkas anlatıyor: "Biz altı kişi Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) ile birlikte oturuyorduk. Müşrikler ona: "Şunları huzurundan
kov, bizimle sohbete cür'et etmesinler" dediler.
Sa'd
devamla diyor ki, orada ben vardım, İbnu Mes'ud, Hüzeyl kabilesinden
bir kişi, Bilal ve ismini hatırlayamadığım iki kişi daha varlardı.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın içine Allah'ın dilediği
birşeyler düşmüştü. Kendi kendine içinden mırıldandı. Bunun üzerine
Cenâb-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Sabah akşam Rabblerinin rızasını
isteyerek O'na yalvaranları kovma. Onların hesabından sana bir
sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki
onları kovarak zulmedenlerden olasın" (En'âm 52); .(KÜTÜB-I SİTTE /
598)
Yine Sa'd
İbnu Ebi Vakkas (radıyallahu anh) "(Ey Muhammed! De ki: "Üstünüzden ve
altınızdan size azab göndermeye, sizi fırka fırka yapıp kiminize
kiminizin hıncını tattırmaya kâdir olan O'dur. Anlasınlar diye
âyetleri nasıl yerli yerince açıkladığımıza bak" (En'âm 65) ayeti
hakkında Resûülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle dediğini
rivayet etmiştir: "Haber verilen bu durum ilerde olacaktır, henüz
olmuş değildir." (KÜTÜB-I SİTTE / 599)
Hz. Câbir
(radıyallahu anh) anlatıyor: "(Ey Muhammed!) De ki: Üstünüzden ve
altınızdan size azab göndermeye kâdir olan O'dur..." ayeti indiği
esnâda Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "...üstünüzden"
ibaresinden sonra: "Ya Rabbi sana sığınırım" dedi. Ne zaman ayetin
devamı olan: "...Sizi fırka fırka yapıp kiminize kiminizin hıncını
tattırmaya kâdir olan O'dur" kısmı nâzil olunca: "Bu iki azab daha
hafif, (telafisi) daha kolay" buyurdu." (KÜTÜB-I SİTTE / 600)
İbnu Mes'ud (radıyallahu
anh) anlatıyor: "İmân edenler, bununla berâber imanlarına zulüm
bulaştırmayanlar var ya, işte (ancak) onlardır ki korkudan emin olmak
hakkı kendilerinindir. Onlar doğru yolu bulmuş kimselerdir" (En'âm,
82) ayeti indiği zaman, bu ayet Müslümanlara çok ağır geldi ve: "Hengimiz
nefsine zulmetmiyor? (mahvolduk)" dediler. Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm): "Hayır, burada kastedilen o değil, şirktir. Lokman'ın
oğluna olan şu sözünü işitmediniz mi?: "Oğulcuğum, Allah'a şirk koşma,
zira şirk büyük zulümdür" (Lokman, 13). (KÜTÜB-I SİTTE / 601)
İbnu Abbâs
(radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Bir grup insan Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a gelerek: "Ey Allah'ın Resulü biz kendi öldürdüğümüzü
yiyor, fakat Allah'ın öldürdüğünü yemiyoruz (bu nasıl iş?)" dediler.
Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu âyeti indirdi: "Allah'ın ayetlerine
inanıyorsanız, üzerine Allah'ın adı anılmış olan şeyden yiyin. Size ne
oluyor ki, Allah size darda kalmanızın dışında, haram olanları genişçe
anlatmışken adının üzerine anıldığı şeyden yemiyorsunuz? Doğrusu
çoğunluk, hevâ ve heveslerine uyarak, bilmeden sapıtıyorlar. Aşırı
gidenleri en iyi bilen Rabbindir. Günahın açığını da gizlisini de
bırakın. Günah kazananlar, kazandıklarına karşılık şüphesiz ceza
göreceklerdir. Üzerine Allah'ın adının anılmadığı kesilmiş hayvanları
yemeyin. Bunu yapmak Allah'ın yolundan çıkmaktır. Doğrusu şeytanlar
sizinle tartışmaları için dostlarına fısıldarlar. Eğer onlara itaat
ederseniz, şüphesiz siz müşrik olursunuz" (En'âm, 118-122).(KÜTÜB-I
SİTTE /602)
Ebu Davud'un
bir rivayetinde: "...Doğrusu şeytanlar, sizinle tartışmaları için
dostlarına fısıldarlar..." (En'âm, 121) ayetiyle ilgili olarak, İbnu
Abbas şu açıklamayı yapar: Yani "Allah'ın öldürdüğü" diyerek meyteyi
(kesilmeksizin, kendiliğinden ölen hayvanı) kastederek: "Onu niye
yemiyorsunuz? derler." işte bunun üzerine Cenâb-ı Hakk: "Eğer onlara
itaat ederseniz, şüphesiz siz müşrik olursunuz" ayetini indirdi.
Bundan sonra da: "Üzerine Allah'ın adının anılmadığı kesilmiş
hayvanları yemeyin..." ayeti indi." (KÜTÜB-I SİTTE /603)
İbnu Abbas
(radıyallahu anhüma)'ın bir diğer rivayetinde şöyle buyrulur: "Üzerine
Allah'ın ismi zikredilen (hayvan etinden) yiyin" (En'âm, 118).
"Üzerine Allah'ın ismi zikredilmeyenden yemeyin" (En'âm 121) emri
neshedilip, ehl-i kitabın kestiği, yasaktan istisna edilerek şöyle
dendi: "... Kitap verilenlerin yemeği size helâl, sizin yemeğiniz de
onlara helâldir..." (Maide, 5), (KÜTÜB-I SİTTE /604)
Nesâî'den
gelen rivayette İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) Cenâb-ı Hakk'ın
"Üzerine Allah'ın isminin zikredilmediği (kesilmiş hayvan eti)nden
yemeyin" ayeti ile ilgili olarak şu açıklamayı yapmaktadır:
"Müşrikler, bu meselede müminlerle ihtilaf ederek (alayvari) şöyle
dediler: "Allah'ın kestiğini yemiyorsunuz, fakat kendi kestiğinizi
yiyorsunuz." .(KÜTÜB-I SİTTE /605)
İbnu Abbas
(radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Arab'ın (cahiliye devrindeki)
cehâletini öğrenmek seni memnun ederse En'âm suresinin 130'lu ayetten
sonra gelen şu ayetini oku: "Beyinsizlikleri yüzünden, körü körüne
çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine verdiği nimetleri
-Allah'a iftira ederek- haram sayanlar mahvolmuşlardır; onlar
sapıtmışlardır, zaten doğru yolda da değillerdi" (En'âm 140). (KÜTÜB-I
SİTTE /606)
İbnu Mes'ud (radıyallahu
anh) buyurmuşlardır: "Kim üzerinde Muhammed (aleyhissalâtu
vesselâm)'in mührü bulunan sahifeyi görmek isterse şu ayetleri okusun:
"De ki:
"Gelin size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri söyleyeyim. O'na hiçbir
şeyi ortak koşmayın, anaya babaya iyilik yapın. Yoksulluk korkusuyla
çocuklarınızı öldürmeyin" -sizin ve onların rızkını veren biziz-
"Gizli ve açık kötülüklere yaklaşmayın, Allah'ın haram kıldığı cana
haksız yere kıymayın. Allah bunları size düşünesiniz diye
buyurmaktadır. Yetim malına, ergenlik çağına erişene kadar en iyi
şeklin dışında yaklaşmayın; ölçüyü ve tartıyı doğru yapın. Biz kimseye
ancak gücünün yeteceği kadar yükleriz. Konuştuğunuz vakit -akraba bile
olsa sözünüzde âdil olun. Allah'ın ahdini yerine getirin. Allah size
bunları öğüt almanız için buyurmaktadır" (En'âm 151-153); (KÜTÜB-I
SİTTE /607)
Hz. Ebu
Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: "Kıyametin üç alâmeti vardır, onlar zuhur
edince, "daha önce inanmamış olanların artık inanmaları da onlara
fayda vermez" (En'âm, 158), Güneşin battığı yerden doğması, Deccâl,
Dâbbetu'l-arz." (KÜTÜB-I SİTTE /608)
Ebu Sa'id (radıyallahu
anh) "Onlar kendilerine... Rablerinden birtakım delillerin gelmesini
mi bekliyorlar. Rabbinin birtakım mucizeleri geldiği gün, bir kimse
daha önce inanmamışsa veya imanıyla bir iyilik kazanmamışsa imanı ona
fayda vermez..." (En'âm 158) ayetinde geçen "Rabblerinden birtakım
deliller" ile "güneşin battığı yerden doğması kastedilmiştir demiştir.
(KÜTÜB-I SİTTE /609)
İstanbul -12.02.2004
http://gulizk.com
|