Ebu Hüreyre
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki: "Her kim akşam olunca Hâ-mim el-Mü'min süresini baştan,
3. (dahil) âyetine kadar ve âyete'l-Kürsîyi okuyacak olursa bu iki
Kur'ân kıraati sayesinde sabaha kadar muhafaza olunur. Kim de aynı
şeyleri sabahleyin okursa onlar sâyesinde akşama kadar muhafaza
edilirler." (KÜTÜB-İ SİTTE /771)
Alâ İbnu Ziyâd'ın
anlattığına göre, cehennemi zikrederken bir adam kendisine: "Niye
milleti ümidsizliğe sevkediyorsun?" diye müdahale etti. O da:
"Allahu Tealâ: "Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım!
Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların
hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir" (Zümer, 53)
ve: "...Aşırı gidenlerin ateşlikler olduklarında şüphe yoktur" (Mü'min
43) buyurmuş olunca, ben ümidsizliğe düşürebilirim. Ne var ki, siz
kötü amellerinize rağmen cennetle müjdelenmekten hoşlanıyorsunuz.
Halbuki Allah, Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'i itaat edenler için
cennetle müjdelemek, isyan edenler için de cehennemle korkutmak üzere
gönderdi." dedi. !" (KÜTÜB-İ SİTTE /772)
FUSSİLET SÛRESİ
İbnu
Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Kâ'be'nin yanında ikisi Sakifli,
biri de Kureyşli veya ikisi Kureyşli biri Sakifli üç kişi biraraya
geldi. Bunlar göbek yağları fazla, anlayışları kıt kimselerdi. Birisi:
" Ne konuştuğumuzu Allah işitiyor mudur, ne dersiniz?" diye bir
lâf attı. Bir diğeri:
Sesli konuşursak işitir, gizli konuşursak işitmez olmalı" dedi.
Üçüncü de:
Sesli konuşmamızı işitiyorsa, gizli konuşmamızı da işitiyordur"
dedi. Bunun üzerine şu âyet nâzil oldu:
"Siz, ne kulaklarınız, ne gözleriniz, ne de derileriniz kendi
aleyhinize şahidlik eder diye (düşünüp) sakınmadınız. Bilakis Allah
yapmakta oduklarınızın birçoğunu bilmez sandınız. Rabbinize karşı
beslediğ'iniz şu zannınız (yok mu?) İşte sizi o helâk etti. Bu yüzden
hüsrâna düşenlerden oldunuz" (Fussilet, 22-23). (KÜTÜB-İ SİTTE /773)
Hz. Enes (radıyallahu
anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Rabbimiz
Allah'tır deyip de sonra doğru yolda gidenler var ya! Onların
üzerlerine "Korkmayın tasalanmayın, vaadolunduğunuz cennetle sevinin!"
diye diye melekler inecektir.." (Fussilet, 30) meâlindeki âyeti okudu
ve şöyle buyurdu: "İnsanlar, bunu hep söylediler. Ancak, sonradan
ekserisi küfre düştü, kim bu söz üzere ölürse, o kimse istikaımeti
doğru olanlardandır." (KÜTÜB-İ SİTTE /774)
İbnu Abbas (radıyallahu
anhümâ), "Ne (her) iyilik, ne de (her) kötülük bir olmaz. Sen
(kötülüğü) en güzel yol ne ise onunla önle. O zaman görürsün ki,
seninle arasında düşmanlık bulunan kimse bile, sanki yakın dost(un
olmuş)tur. Bu (en güzel haslete), sabredenlerden başkası
kavuşturulmaz. Buna büyük bir hisseye mâlik olandan gayrisi
eriştirilmez" (Fussilet,34-35) âyetiyle ilgili olarak şu açıklamayı
yaptı: "(Ayette kastedilen en iyi yol) öfke anındaki sabır, kötülüğe
maruz kalındığı andaki aftır. İnsanlar bunları yaptıkları takdirde,
Allah onları korur, düşmanları da kendilerine eğilir. Sanki samimi
dost olur." (KÜTÜB-İ SİTTE /775)
İstanbul
-02.09.2004
http://sufizmveinsan.com
|