Müslümanın
kardeşine karşı savaşması küfür ve ona sövmesi Allah’a itaatsizliktir.
(TİRMİZİ CİLT IV/ S. 388)
Hiçbir şey mislinin
bin tanesinden hayırlı olmaz, yalnız mümin insan bir insandan
hayırlıdır. (İHYAU’ULUMİ’D-DİN CİLT III/ S. 49)
Allah
FATİHA’yı kulu ile kendi arasına taksim eyledi. (İNSAN-I KAMİL/ S.
399)
Ebu Hüreyre (radıyallahu
anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Kim
bir müslümanın ikâlesini (yani alım-satım akdini feshetmesini) kabul
ederse, Allah da onu düşmekten kurtarır".
(KÜTÜB-İ SİTTE/203)
Ebu Hureyre
radıyallahu anh hazretleri anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü! dendi. Sana
peygamberlik ne zaman vacip oldu?
Şöyle cevap
verdi:
"Hz. Adem
ruhla ceset arasında iken!" .(KÜTÜB-İ
SİTTE/4327)
Sa'd
radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Tebük'
ten dönünce, (sefere katılmayıp Medine'de kalmış olan) mütehallifinden
bazıları onu karşıladılar. Bu sırada toz kaldırdılar. Bunun üzerine
beraberinde bulunanlardan bazıları burunlarını sardı. Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm yüzündeki sargıyı çıkardı ve: "Nefsimi kudret
elinde tutan zâta yemin olsun. Medine'nin tozu, her hastalığa
şifadır!" buyurdu ve O'nun devamla "Cüzzâmdan, barastan (ala
tenlilikten)" diye saydığını gördüm."
(KÜTÜB-İ SİTTE/4581)
Ebu Ümâme
radıyallahu anh anlatıyor: " Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: " Rabbim bana, ümmetimden yetmişbin kişiyi hesap ve
ceza olmaksızın cennete koymayı vaat etti. Her bin ile birlikte
yetmişbin ve Rabbimin avucuyla üç avuç daha."
(KÜTÜB-İ SİTTE/4577)
Ebu Sa'îd el-Makberî (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'ın azadlısı Ebu Râfî',
Hasan İbnu Ali (radıyallahu anhümâ) 'ye uğradı. Hasan, örgülerini
ensesinde topuz yapmış olduğu halde kalkmış namaz kılıyordu. Ebu Râfi
' topuzunu çözdü. Hasan (radıyallahu anh) öfkeyle ona baktı.Ebu Râfi '
(radıyallahu anh): "Öfkelenme, namazına devam et, çünkü ben Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm)' ın: "Bu, şeytan'ın minderi, yani oturma
yeridir. '' dediğini işitmiştim (de onun için çözdüm) '' dedi. '' (KÜTÜB-İ
SİTTE/276)
İbnu Ömer
radıyallahu anhüma anlatıyor: " Çölde yaşayan bedevilerden biri
Resulullah aleyhissalatu vesselam'a geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü!
Karım, benim yatağımda siyah bir çocuk doğurdu. Biz, asla aramızda
siyah bulunmayan bir aileyiz dedi. Aleyhissalatu vesselam. " Senin
develerin var mı? " diye sordu. Adam " Evet, var! " deyince: "
Renkleri nedir? " diye sordu. Adam " Kızıl! " diye cevap verdi.
Aleyhissalatu vesselam " Aralarında siyah da var mı? " dedi. Adam "
Hayır! " deyince: "Peki boz deve var mı? " diye sordu. Adam " Evet
var! " deyince: " Pekiyi bu nereden oldu? " diye sordu. Adam "Belki
bir damara çekmiştir! " deyince: " Senin o oğlun da bir damara çekmiş
olabilir! " buyurdular." (KÜTÜB-İ
SİTTE/6583)
Selman (radıyallahu
anh) diyor ki: " Elinden geliyorsa, çarşıya ilk giren olma. Oradan son
çıkan da olma. Çünkü çarşı, şeytanın, (insanları şaşırtmak için
kıyasıya) savaş verdiği yerdir, bayrağı da orada dalgalanır."
(KÜTÜB-İ SİTTE/211)
Katâde İbnu
Nu'mân (radıyallâhu anh) anlatıyor: " Resülullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: " Allah bir kulu sevdi mi, onu dünyâdan
korur. Tıpkı sizden birinin hastasına suyu yasaklaması gibi."
(KÜTÜB-İ SİTTE/1947)
İmam Mâlik'e
ulaştığına göre, Hz. Ömer (radıyallâhu anh) Irak'a çıkmak istemişti.
Kà'bu'l-Ahbâr kendisine dedi ki: " Ey müminlerin emiri! Çıkma, zira
sihrin -veya şerrin- onda dokuzu oradadır. Cinlerin fâsıkları da
oradadır. Devasız hastalık da oradadır." (Mâlik der ki): " Bununla
dini helâki kasteder. " (KÜTÜB-İ
SİTTE/1952)
İstanbul
-14.05.2004
http://sufizmveinsan.com
|