Bir
ümmet içinde Allah için ağlayan bir kimse olsa, onun hürmetine bütün
Allah’u Taala, rahmeti ile tecelli e der. ( HALETÜ EHL’İL-HAKİKAİ
MAALLAH / S. 344)
Müslüman mecusiye varis olamaz. (TEZKİRETÜ’L-EVLİYA/CİLT I /S.267)
İbni
Mes’ud (ra) anlatıyor:
Güzellik için dişlerinizi(törpüleyerek) seyrekleştirenlere ve bu
suretle Allah’ın yarattığı şekli değiştiren kadınlara Allah (c.c)
lanet etsin.
Bu
hususta bir kadın, İbni Mes’ud’u kınayınca , İbni Mes’ud “Ben, Allah
Resulü’ nün lanet ettiği kimseye neden lanet etmeyecek mişim? Oysa bu
Allah’ın Kitabında vardır. Zira Allah’u Taala(c.c) şöyle buyuruyor:
“Peygamber size ne verdiyse onu alın.Size ne yasak ettiyse ondan
sakının” (Haşr,7) (BUHARİ)
Resululah(s.a.v)kadının başını tıraş etmesini yasaklamıştır. (NESAİ)
İbnu
Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm.) Mekke'nin fethi günü buyurdular ki:
"Artık bu
fetihten sonra hicret yoktur. Fakat cihâd ve niyyet vardır. Öyleyse
askere çağrıldığınız zaman hemen silah altına koşun!"
(KÜTÜB-İ SİTTE/1003)
Hz.
Muâz (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki:
"Akşamdan (abdestli olarak) temizlik üzere zikrederek uyuyan ve
geceleyin de uyanıp Allah'tan dünya ve âhiret için hàyır taleb eden
hiç kimse yoktur ki Allah dilediğini vermesin." (KÜTÜB-İ SİTTE/1727)
Eb
Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: "Kim gazve yapmadan ve gaza yapmayı temenni
etmeden ölürse nifaktan bir şube üzerine ölmüş olur."
(KÜTÜB-İ SİTTE/1004)
Ebu
Saîd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
bir gün şöyle dedi: "Kim Rabb olarak Allah'tan, din olarak İslâm'dan,
peygamber olarak Muhammed'den râzı ise ona cennet vâcib olmuştur." Bu
söz hayretime gitti ve:
"- Ey
Allah'ın Resûlü, bir kere daha tekrar eder misiniz?" dedim. Aynen
tekrar etti ve arkadan da şunu söyledi.
" Bir
başka şey daha var ki, Allah, onun sebebiyle, kulun cennetteki
makamını yüz derece yüceltir. Bu derecelerden ikisi arasındaki uzaklık
sema ile arz arasındaki mesâfe gibidir. " Ben:
"- Öyleyse
bu nedir`?" dedim. Şu cevabı verdi:
" Allah
yolunda cihad, Allah yolunda cihad, Allah yolunda cihad."(KÜTÜB-İ
SİTTE/978)
Muâz
İbnu Cebel (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki:
Gazve iki
çeşittir: Birincisi kişinin Allah'ın rızasını aramak için yaptığı
gazvedir. Bu maksadla gazve yapan imama da itaat eder, en kıymetli
şeyini harcar, ortağına kolaylık gösterir, fesaddan kaçınır. Bunun
uykusu da uyanıklığı da tamamen kendisi için ücret olur. Bir de
övünmek, riyâkârlıkta bulunmak ve kendini satmak için savaşan, imama
isyan eden, arzda fesad çıkaran kimse vardır. Böyle gazveden asgarî
ücreti bile elde edemez."
(KÜTÜB-İ SİTTE/1013)
Hz.
Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki:
"Ezanla
kaamet arasında yapılan dua reddedilmez (mutlaka kabule mazhar olur.)"
"Öyleyse,
dendi, "ey Allah'ın Resûlü, nasıl dua edelim?"
"Allah'tan, dedi, dünya ve âhiret için âfiyet isteyin!"
(KÜTÜB-İ SİTTE/1732)
Abdullah İbnu Amr radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Şüphesiz, borç sahibi
(ödemeden) ölünce, borcu Kıyamet günü ondan alınır. Fakat şu üç
sebeple borçlanan kimse bu hükmün dışındadır:
1. Adamın
gücü Allah yolunda (savaşta) zayıflar, o da Allah düşmanına ve kendi
düşmanına karşı kuvvetlenmek için borçlanır.
2. Bir
adamın yanında bir müslüman ölür, onu kefenleyip gömecek parası olmaz,
bu maksatla borçlanır.
3. Bir
adam, bekarlık sebebiyle nefsinden Allah'a karşı korku hisseder.
Dinine zarar gelir endişesiyle (borçlanarak) evlenir. Allah Teâla
hazretleri, Kıyamet günü, bunların borçlarını kendisi öder."
(KÜTÜB-İ SİTTE/6708)
Hz.
Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'da bir adamın (parası ödenmemiş) bir devesi vardı. Borcunu
istemeye geldi. Bu sırada kaba sözler sarfetti, hatta Ashab'tan
bâzıları haddini bildirmek istedi. Ancak Resülullah (aleyhissalatu
vesselâm) buna meydan vermeyip:
"Bırakın
onu! Hak sâhibinin konuşma hakkı vardır" buyurdu, sonra da:
"Devesini
verin!" diye emretti, (ilgililer) devesini aradılarsa da bulamadılar.
Fakat onunkinden daha değerli bir deve buldular. Aleyhissalâtu
vesselâm Efendimiz:
"Bunu
verin" dedi. Adam: "Bana borcunu tam ödedin, Allah da sana ödesin"
dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"En
hayırlınız, borcunu en iyi ödeyendir!" buyurdu."
(KÜTÜB-İ SİTTE/1914)
İstanbul
-24.06.2004
http://sufizmveinsan.com
|