-169-


Allah bir kula bir nimet lütfedince kul’’Elhamdülillah,, derse, muhakkak ki veren alandan daha üstün olmuş olur. (İBN KESİR CİLT II/S.75)

Allah’u Taala bir kulu sevince, Cebrail a.s. şu daveti yapar:

-Ey gök ehli, yer ehli, ey Allahın dostları, ey Allah’ın seçtiği kullar, Allah falan kulunu sevdi;sizler de onu sevin. (HALETÜ EHL’İL-HAKİKAİ MAALLAH / S. 355)

Allah Resulünü seven kimseye fakirlik, yüzüne sirayet eden sudan daha süratli gelir. Allah ve Resulünü seven kişi, belaya (harbe hazırlanır) gibi kalkanlı bir halde hazırlansın. (RAMUZÜ’L EHADİS/4748)

Dünyada kulun başına gelen bir bela mutlaka günahı yüzündendir. Kıyamette Allah onu affedecektir. Onun orada günahının affını dilemesine hiç lüzum kalmayacaktır. Çünkü Allah çok Kerim ve pek bağışlayacaklardır. (RAMUZÜ’L EHADİS/4768)

Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cehennem ateşi bin yıl yakıldı. Öyle ki kıpkırmızı oldu. Sonra bin yıl daha yakıldı, öyle ki beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yakıldı. Şimdi o siyah ve karanlıktır." (KÜTÜB-İ SİTTE/5079)

Ebu Saidi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cehennemi kuşatan surun dört (ayrı) duvarı vardır. Her duvarın kalınlığı kırk yıllık yürüme mesafesi kadardır." (KÜTÜB-İ SİTTE/5080)

Yine Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Mü'minler cehennemden kurtarılıp, cennetle cehennem arasındaki köprüde bir müddet hapsedilirler. Bu sırada, aralarında dünyada geçmiş olan haksızlıklar kısas edilir. Böylece günahlardan temizlenip paklandıktan sonra cennete girmelerine izin verilir. Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun, onlardan herbiri, cennetteki evini, dünyadaki evinden daha iyi bilir." (KÜTÜB-İ SİTTE/5117)

Hz. Enes (radıyalahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Öğleden evvel veya öğleden sonra bir kerecik Allah yolunda yola çıkış, dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır." (KÜTÜB-İ SİTTE/965)

Ebu Eyyub (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalàtu vesselâm)'ı dinledim şöyle demişti: "Size bir çok memleketlerin fethi müyesser kılınacak. Oralarda (komşu küffarla cihad için) toplanmış askeri birlikler göreceksiniz. Size bu birliklerle sefere çıkmak vazifesi verilecek. Bazılarınız onlarla (hasbi olarak) sefere çıkmak istemiyerek, adamlarının arasından svışıp gazveye (ücretsiz) katılmamanın yollarını arayacak. Arkadan da kendileriyle anlaşacak kabileler araştırıp, onlara: "Falanca orduya size bedel katılmam için beni ücretle tutacak yok mu, falanca orduya size bedel katılmam için beni ücretle tutacak yok mu?" diyecek. Bilesiniz, (hasbeten gazveye gitmekten kaçan bu adam) bir ücretlidir, son damlasına kadar kanını akıtsa da (gazi değildir, şehit sayılmaz, uhrevî ücretten mahrumdur)." (KÜTÜB-İ SİTTE/984)

İstanbul -05.08.2004
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail