Allah bir kula bir
nimet lütfedince kul’’Elhamdülillah,, derse, muhakkak ki veren alandan
daha üstün olmuş olur. (İBN KESİR CİLT II/S.75)
Allah’u Taala bir
kulu sevince, Cebrail a.s. şu daveti yapar:
-Ey gök ehli, yer
ehli, ey Allahın dostları, ey Allah’ın seçtiği kullar, Allah falan
kulunu sevdi;sizler de onu sevin. (HALETÜ EHL’İL-HAKİKAİ MAALLAH / S.
355)
Allah Resulünü seven
kimseye fakirlik, yüzüne sirayet eden sudan daha süratli gelir. Allah
ve Resulünü seven kişi, belaya (harbe hazırlanır) gibi kalkanlı bir
halde hazırlansın. (RAMUZÜ’L
EHADİS/4748)
Dünyada kulun başına gelen bir bela mutlaka günahı yüzündendir.
Kıyamette Allah onu affedecektir. Onun orada günahının affını
dilemesine hiç lüzum kalmayacaktır. Çünkü Allah çok Kerim ve pek
bağışlayacaklardır.
(RAMUZÜ’L EHADİS/4768)
Yine Ebu
Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Cehennem ateşi bin
yıl yakıldı. Öyle ki kıpkırmızı oldu. Sonra bin yıl daha yakıldı, öyle
ki beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yakıldı. Şimdi o siyah ve
karanlıktır."
(KÜTÜB-İ SİTTE/5079)
Ebu
Saidi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki: "Cehennemi kuşatan surun dört (ayrı) duvarı
vardır. Her duvarın kalınlığı kırk yıllık yürüme mesafesi kadardır."
(KÜTÜB-İ SİTTE/5080)
Yine Ebu
Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Mü'minler cehennemden kurtarılıp, cennetle cehennem
arasındaki köprüde bir müddet hapsedilirler. Bu sırada, aralarında
dünyada geçmiş olan haksızlıklar kısas edilir. Böylece günahlardan
temizlenip paklandıktan sonra cennete girmelerine izin verilir.
Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun, onlardan
herbiri, cennetteki evini, dünyadaki evinden daha iyi bilir."
(KÜTÜB-İ SİTTE/5117)
Hz. Enes (radıyalahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Öğleden evvel
veya öğleden sonra bir kerecik Allah yolunda yola çıkış, dünya ve
içindeki her şeyden daha hayırlıdır." (KÜTÜB-İ SİTTE/965)
Ebu Eyyub
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalàtu vesselâm)'ı
dinledim şöyle demişti: "Size bir
çok memleketlerin fethi müyesser kılınacak. Oralarda (komşu küffarla
cihad için) toplanmış askeri birlikler göreceksiniz. Size bu
birliklerle sefere çıkmak vazifesi verilecek. Bazılarınız onlarla
(hasbi olarak) sefere çıkmak istemiyerek, adamlarının arasından svışıp
gazveye (ücretsiz) katılmamanın yollarını arayacak. Arkadan da
kendileriyle anlaşacak kabileler araştırıp, onlara: "Falanca orduya
size bedel katılmam için beni ücretle tutacak yok mu, falanca orduya
size bedel katılmam için beni ücretle tutacak yok mu?" diyecek.
Bilesiniz, (hasbeten gazveye gitmekten kaçan bu adam) bir ücretlidir,
son damlasına kadar kanını akıtsa da (gazi değildir, şehit sayılmaz,
uhrevî ücretten mahrumdur)." (KÜTÜB-İ SİTTE/984)
İstanbul
-05.08.2004
http://sufizmveinsan.com
|