Enes b. Malik r.a.
rivayet ediyor: Resulullah S.A Efendimiz şöyle buyurdular:
İslam açıktan
bilinir. İman, kalptedir; bilinmez. TAKVA, işte şuradadır.
<<Takva>> derken
üç defa tekrarladı. Ve kalbini işaret etti. ( HALETÜ EHL’İL-HAKİKAİ
MAALLAH / S. 66)
Hz. Cabir (ra)
anlatıyor:
Resulullah (sav)
şöyle buyurdu: “Allah rızası adına ancak cennet istenilir.
(EBU
DAVUD)
Yüce Rabbimin Celalini
tebliğ etmişimdir. (RAMUZÜ’L
EHADİS/3400)
Namazlara ve iki ikindiye güneş doğmadan önceki namazla güneş batmadan
önceki namaza devam edin.(RAMUZÜ’L
EHADİS/3401)
Hz. Cabir
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselam
buyurdular ki: "Bir mü'min erkek, bir mü'minn kadına buğzetmesin.
Çünkü onun bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir."
(KÜTÜB-İ SİTTE/3280)
Hz. Ebu Bekr
radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Ümmetimden birkısım insanlar Dicle denen bir nehir
yanında. Basra denen geniş bir düzlüğe inerler. Nehrin üzerinde bir
koprü vardır. Oranın halkı (kısa zamanda) çoğalır ve muhâcirlerin
(müslümanların) beldelerinden biri olur. Ahir zamanda geniş yüzlü,
küçük gözlü olan Beni Kantûra gelip nehir kenarına inerler. Bundan
böyle (Basra) halkı üç fırkaya ayrılır: -Bir fırka sığır ve kır
develerinin peşlerine takılıp (kır ve ziraat hayatına dönerler,
bunlar) helâk olurlar. -Bir fırka nefislerini(n kurtuluşunu esas)
alırlar (ve Beni Kantûra ile sulh yolunu) tutarlar. Böylece bunlar
küfre düşerler.
-Bir fırka
da çocuklarını geride bırakıp onlarla savaşırlar. İşte bunlar şehit
olurlar." (KÜTÜB-İ SİTTE/4734)
Hz. Ebu
Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?"
"Allah ve
Resûlü daha iyi bilir!" dediler. Bunun üzerine:
"Birinizin,
kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!" açıklamasını yaptı. Orada
bulunan bir adam:
"Ya benim
söylediğim anda varsa, (Bu da mı gıybettir?)" dedi. Aleyhissalatu
vesselam: "Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer
söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir."
(KÜTÜB-İ SİTTE/4291)
Ebu Hâzım
rahimehullah anlatıyor: "Sehl İbnu Sa'd radıyallahu anh'a sordum:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm hiç (kepeksiz has undan yapılmış)
beyaz ekmek yedi mi?" Bana şu cevabı verdi: "Hayır! Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm Allah'ın O'nu peygamber olarak gönderdiği
günden ölünceye kadar hiç beyaz ekmek görmedi." Ben tekrar sordum:
"Elekleriniz var mıydı?" "Hayır!, dedi, Aleyhissalatu vesselam
Allah'ın kendisini peygamber olarak gönderdiği günden ölünceye kadar
hiç elek görmemiştir."
"Öyleyse,
dedim, siz arpa ununu elemeden nasıl yiyebiliyordunuz?"
"Arpayı öğütüyorduk, sonra üflüyorduk, üfrüğümüzün tesiriyle uçabilen
(kepek) uçuyor geri kalan kısmına su katıp (hamur yapıyor) ve
yiyorduk" diye cevap verdi." (KÜTÜB-İ SİTTE/3840)
Abdullah
İbnu İkrâş İbnu Züeyb babasından naklediyor: "Kavmim Beni Mürre İbnu
Abid, benimle mallarının sadakasını Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm'a gönderdi. Medine'ye gelince O'nu aleyhissalatu vesselam
Muhacir ve Ensâr'ın arasında oturmuş buldum. Elimden tutup beni Ümmü
Seleme radıyallahu anha'nın evine götürdü. Varınca: "Yiyecek bir şey
var mı?" diye sordu. Bize, içerisinde bolca serid ve (kuşbaşı) et
parçaları olan bir tepsi getirildi. Ondan yemek için yanaştık. Ben
elimle kabın her tarafını yokladım. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
önünden yedi. (Bir ara) sol eliyle sağ elimden tuttu ve: "Ey İkrâş!
bir yerden ye. Çünkü (kabın içindeki yemek) tek bir yemektir. (Her
taraf birdir)" buyurdu. Sonra bize, içerisinde taze ve kuru çeşitli
hurmalar bulunan bir tabak getirildi. Bu sefer önümden yemeye
balşadım. Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın eli ise, tabağın her
tarafında dolaşıyordu. Bana da: "Ey İkrâş! Dilediğin yerinden (alıp)
ye. Çünkü (tabağın içendekilerin hepsi) aynı çeşit değil" buyurdu.
Sonra bize su getirildi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm elini
yıkadı elinin ıslaklığı ile yüzünü kollarını ve başını meshette ve:
"Ey İkrâş! Bu, ateşte pişenden (yenince alınması gereken) abdesttir"
buyurdu."(KÜTÜB-İ SİTTE/3849)
İstanbul
-31.08.2004
http://sufizmveinsan.com
|