| Kulunun 
          tövbesi ile Allah(cc)’ınsevinci, birinin ıssız bir çölde kaybettiği 
          devesini aniden bulması sevincinden daha fazladır. (MÜSLİM) Ebu Musa (ra) 
          anlatıyor: Resulullah (sav) 
          buyurdu ki: Mü’min’nin cennette altmış mil yükseklikte, içi boş, 
          yekpare inciden bir çadırı vardır. O çadırın içinde mü’mine ait 
          aileler vardır. Mü’min o aileleri dolaşır durur. O aileler 
          birbirlerini göremezler. (BUHARİ-MÜSLİM) 
          Allah Azze ve Celle Cebraile buyurdu 
          ki: Ey Cibril, Bir milyon muhtelif millet yarattım. Hiçbir millet 
          kendinden başkasını yarattığımı bilmez. Ona Levh-i Mahfuzu 
          göstermedim. Kalemin hareketine de muttali kılmadım. Ben bir şeyi 
          murat ettiğim zaman ona kün (ol) derim. O da oluverir. Kef, Nun’u 
          katiyen geçmez.” 
          (RAMUZÜ’L EHADİS/4096) Musa (a.s) 
          Allah’ a dedi ki: - Ya Rabbi Adem 
          sana nasıl şükretti? - Onun (kendine 
          ihsan ettiğim şeyin) benden olduğunu bildi, işte bu onun şükrü oldu. 
          Buyurdu.” 
          (RAMUZÜ’L EHADİS/4108) 
          Hz. Ebu Hureyre 
          radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir 
          hummalıyı ziyaret etmişti. Hastaya:  
          "Müjde! Zira Allah 
          Teâla hazretleri diyor ki: "Humma benim ateşimdir, ben onu mü'min 
          kuluma musallat ederim, ta ki, ateşten tadacağı nasibi(ni dünyada 
          tadmış) olsun." (KÜTÜB-İ 
          SİTTE/4660) Zeyd İbnu Talha İbnu Rükâne (radıyallâhu anh) 
          anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Her 
          bir dinin kendine has bir ahlâkı vardır. İslâm'ın ahlâkı hayadır."
          (KÜTÜB-İ SİTTE/1643) Ebu Sa'îdi'I-Hudrî radıyallahu anh anlatıyor: 
          "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanında oturuyor idik. (Bir 
          ara): "Size Abdulkays kabilesinin gönderdiği heyet geldi" buyurdular. 
          Halbuki içimizden hiç kimse (henüz heyetin geldiğini) görmemişti. 
          Hakikaten geldiler ve konakladılar. Sonra Aleyhissalâtu vesselam'ın 
          huzuruna geldiler. Onlardan Eşecc el-Asarî (adında biri) konaklama 
          yerinde kaldı, o sonradan geldi. Çünkü o, bir konağa indi, devesini 
          ıhtırdı. Yolculuk elbisesini bir kenara bıraktı. Sonra (taze elbise 
          giyip, öyle) Aleyhissalâtu vesselam'ın huzuruna çıktı. Resülullah 
          aleyhissalâtu vesselâm da ona: "Ey Eşecc! Sende aziz ve celil olan 
          Allah'ın sevdiği iki haslet vardır: Hilm (acele etmemek) ve teenni ile 
          hareket etmek" buyurdular. Eşecc: "Ey Allah'ın Resülü! Bu hasletler, 
          cibilliyetimde (fıtratımda doğuştan getirdiğim) bir şey mi, yoksa 
          sonradan (iradı gayretimle) meydana gelen bir şey mi?" dedi. 
          Aleyhissalâtu vesselâm: "Hayır! Yaratılışında bulunan bir şeydi 
          buyurdular." (KÜTÜB-İ SİTTE/7239) Bir rivayette: "Atiyye veya hibesinden dönen, 
          kusmuğuna dönen köpek, gibidir" denmiştir." (KÜTÜB-İ SİTTE/5753) 
           İstanbul 
          -01.10.2004 
          
          http://sufizmveinsan.com
 
 
              |