İbnu
Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Hz. Ebu Bekir (radıyallahu
anh): "Ey Allah'ın Resûlü, saçların ağardı, yaşlandın"
dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Beni, Hûd, Vakı'a,
Mürselât, Amme yetesâelun ve İza'ş-Şemsü Küvviret sûreleri
ihtiyarlattı" cevabını verdi.”
İnsanlar
kıyamet günü cemaatler halinde olacaklar. Her ümmet kendi
peygamberini takip edip: "Ey falan! bize şefaat et, ey falan
bize şefaat et!” diyecekler. Sonunda şefaat etme işi bana
kalacak. İşte Makam-ı Mahmud budur.
Allah
bir kulu sevdi mi, Cebrâil (aleyhisselam)'e şöyle seslenir:
"Ben falanca kişiyi seviyorum, sen de sev!" Bunun üzerine
semâda aynı şekilde nida edilir. Sonra, arz ehli arasına onun
sevgisi indirilir. Bunu şu ayet ifade etmektedir: "İnanıp hayırlı
iş işleyenleri Rahmân sevgili kılacaktır" (Meryem 96). Allah
bir kula buğzettimi, Cibril (aleyhisselam)'e seslenir: “Ben
falancaya buğz ediyorum. Bu şekilde semâda nida edilir. Sonra, yeryüzüne
onun hakkında buğz indirilir."
İbnu
Makıl anlatıyor: "Babamla birlikte Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu
anh'ın yanına girdim. Bu ziyaret sırasında o: "Resülullah
aleyhissalâtu vesselâm'ın "pişmanlık tevbedir" dediğini
nakletti. Babam: "Aleyhissalâtu vesselâm'dan bunu bizzat işittin
mi?' diye sordu. Abdullah: "Evet!" dedi.”
Şüphesiz,
her derede, âdemoğlunun kalbinden bir parça bulunur (yani kalp her
şeye karşı bir ilgi duyar). Öyleyse kimin kalbi bütün parçalara
ilgi duyarsa, Allah onun hangi vadide helak olacağına hiç aldırmaz.
Kim de Allah'a tevekkül ederse, kalbinin her şeye (ilgi kurarak dağılmasını
önlemek için) Allah ona yeter.
Bir
şeyde (uğursuzluk) olsaydı, bu; atta, kadında, meskende olurdu.
Hz.
Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam dedi ki: "Ey
Allah'ın Resûlü! Biz bir evdeydik, oradayken sayımız çok, malımız
bol idi. Sonra bir başka eve geçtik. Burada sayımız da azaldı,
malımız da." Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Burayı
zemîm (addederek) terkedin!" buyurdular."
Talha
İbnu Musarrıf anlatıyor: "İbnu Ebî Evfâ radıyallahu anh:
"Resûlullah vasiyette bulundu mu?" diye sordum. "Hayır
dedi. Ben tekrar: "Öyleyse, kendi vasiyette bulunmaksızın
halka nasıl vasiyeti farz kılar veya emreder" dedim.
"Kitabullah'ı vasiyet etti " diye cevap verdi."
Ey
Ademoğlu! İki şey vardır ki, hiçbirisi senin hakkın değildir ve
ben onları rahmetimle sana bağışladım:
1) (Canını almak üzere) gırtlağından tuttuğum anda malından
sana (vasiyette bulunman için üçte bir nisbetinde) bir pay ayırdım,
tâ ki onunla seni temizleyeyim, günahlarından arındırayım.
2) Ecelin sona erdikten sonra kullarımın sana (kılacakları cenaze)
namazı."
İstanbul
- 02.01.2003
http://sufizmveinsan.com
|