-192-


Biraderlerin dinen ve ilmen büyük olanı peder makamındandır. (KENZÜL İRFAN/ S.165)

Kıyamet günü, cennetin kapısına kadar giderim. Kapının açılmasını istediğimde, kapıcı:
-Sen kimsin ? diye  sorar
-Ben Muhammed’im…
Deyince, kapıcı şöyle der;
-Buyrun… Senden önde hiç kimseye açmayacaktım; öyle emir aldım. ( HALETÜ EHL’İL-HAKİKAİ MAALLAH / S. 129)

Her şeyin bir hakikati vardır. Kul imanın hakikatine, başına gelen şeyde kendisinin hatası olmadığına (ancak başına gelenin kaderde yazılmış olduğuna), hatasından ötürü başına gelmeyen şeyin de kaderde öyle yazılı olduğunu bilmedikçe, ulaşamaz. (RAMUZÜ’L EHADİS/4337)

Eğer köpekler ümmetlerden bir ümmet olmasaydı, onlardan her koyu siyah olanın öldürülmesini emrederdim. Köpeklerden her gözü dönmüş olanı öldürün, çünkü o cindendir ve melundur. (RAMUZÜ’L EHADİS/4448)

Resulullah (sav) şöyle buyurdu: “Münafığa ‘Efendim’ demeyiniz. Eğer o efendi olursa, muhakkak ki Yüce olan Rabbinizi öfkelendirmiş olursunuz. (EBU DAVUD)

İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah ilmi (verdikten sonra), insanların (kalbinden) zorla söküp almaz. Fakat ilmi, ülemayı kabzetmek suretiyle alır. Ülema kabzedilir, öyle ki, tek bir alim kalmaz. Halk da cahilleri kendine reis yapar. Bunlara meseleler sorulur, onlar da ilme dayanmaksızın (kendi reyleriyle) fetva verirler, böylece hem kendilerini hem de başkalarını dalâlete atarlar." (KÜTÜB-İ SİTTE/4108)

Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah kimin hakkında hayır murad ederse, onu dinde âlim kılar." (KÜTÜB-İ SİTTE/6012)

Hz. Muâz (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim malının zekâtını sevab umarak verirse, ona sevap verilir. Kim de zekâtını vermezse biz zekâtı ve malın yarısını (cezâlı olarak, zorla) alırız. Bu, Rabbimizin kesin kararlarından biridir. Al-i Muhammed'e ondan bir hak yoktur." (KÜTÜB-İ SİTTE/1987)

Hz. Ali (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizi (ticari olmayan) atın ve kölenin zekâtından affettim. Öyle ise gümüş paralarınızın zekâtını verin. Bunun her kırk dirhemine bir dirhem vereceksiniz. Ancak yüz doksan dirheme zekât düşmez. İkiyüz dirheme ulaştı mı beş dirhem verilecektir." (KÜTÜB-İ SİTTE/1989)

 İstanbul -29.10.2004
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail