Biraderlerin dinen ve
ilmen büyük olanı peder makamındandır. (KENZÜL İRFAN/ S.165)
Kıyamet günü,
cennetin kapısına kadar giderim. Kapının açılmasını istediğimde,
kapıcı:
-Sen kimsin ? diye sorar
-Ben Muhammed’im…
Deyince, kapıcı şöyle der;
-Buyrun… Senden önde hiç kimseye açmayacaktım; öyle emir aldım. (
HALETÜ EHL’İL-HAKİKAİ MAALLAH / S. 129)
Her
şeyin bir hakikati vardır. Kul imanın hakikatine, başına gelen şeyde
kendisinin hatası olmadığına (ancak başına gelenin kaderde yazılmış
olduğuna), hatasından ötürü başına gelmeyen şeyin de kaderde öyle
yazılı olduğunu bilmedikçe, ulaşamaz. (RAMUZÜ’L EHADİS/4337)
Eğer köpekler
ümmetlerden bir ümmet olmasaydı, onlardan her koyu siyah olanın
öldürülmesini emrederdim. Köpeklerden her gözü dönmüş olanı öldürün,
çünkü o cindendir ve melundur.
(RAMUZÜ’L EHADİS/4448)
Resulullah (sav)
şöyle buyurdu: “Münafığa ‘Efendim’ demeyiniz. Eğer o efendi olursa,
muhakkak ki Yüce olan Rabbinizi öfkelendirmiş olursunuz. (EBU DAVUD)
İbnu Amr
İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki: "Allah ilmi (verdikten sonra), insanların
(kalbinden) zorla söküp almaz. Fakat ilmi, ülemayı kabzetmek suretiyle
alır. Ülema kabzedilir, öyle ki, tek bir alim kalmaz. Halk da
cahilleri kendine reis yapar. Bunlara meseleler sorulur, onlar da ilme
dayanmaksızın (kendi reyleriyle) fetva verirler, böylece hem
kendilerini hem de başkalarını dalâlete atarlar."
(KÜTÜB-İ SİTTE/4108)
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh
anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah
kimin hakkında hayır murad ederse, onu dinde âlim kılar." (KÜTÜB-İ
SİTTE/6012)
Hz. Muâz
(radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki: "Kim malının zekâtını sevab umarak verirse, ona sevap
verilir. Kim de zekâtını vermezse biz zekâtı ve malın yarısını (cezâlı
olarak, zorla) alırız. Bu, Rabbimizin kesin kararlarından biridir.
Al-i Muhammed'e ondan bir hak yoktur."
(KÜTÜB-İ SİTTE/1987)
Hz. Ali
(radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki: "Sizi (ticari olmayan) atın ve kölenin zekâtından
affettim. Öyle ise gümüş paralarınızın zekâtını verin. Bunun her kırk
dirhemine bir dirhem vereceksiniz. Ancak yüz doksan dirheme zekât
düşmez. İkiyüz dirheme ulaştı mı beş dirhem verilecektir." (KÜTÜB-İ
SİTTE/1989)
İstanbul
-29.10.2004
http://sufizmveinsan.com
|