-205-


Resulullah a.s. (namazın sonunda) bir kere önüne selam verdi. (HADİS)

Kim bir ev veya akâr satıp elde ettiği parayı aynı cins (bir mülk) e yatırmazsa,  bu kimse aldığı bedelin hakkında mübarek kılınmamasına müstahak olur.  (HADİS)

Abdullah İbnu Amr (radıyallahu anhümâ)  anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir gün, hücrelerinden  birinden çıkıp mescide girmişti. Mescidde ise iki halka vardı.  Birinde halk, Kur'an okuyor, Allah'a dua ediyordu. Diğerindekiler ilim öğrenip ilim öğretmekle meşguldü. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Her ikisi de hayır üzeredir: Şunlar Kur'an okuyorlar,  Allah'a dua ediyorlar,  Allah (taleplerini) dilerse onlara verir, dilemezse vermez. Bunlar ise öğrenip öğretiyorlar. Ben de bir muallim olarak gönderildim!" buyurdular ve ilim halkasına oturdular.  (HADİS)

İmam Malik anlatıyor:
”Bana ulaştığına göre, Resulullah aleyhissalatu vesselam Pazartesi günü vefat etti ve Salı günü de defnedildi. Halk namazını (cemaat halinde değil) ferd ferd kıldı, hiç kimse imamlık yapmadı.  (HADİS)

Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) mescidde alışveriş yapmayı, yitik ilan edilmesini, şiir okunmasını, yasakladı.
Keza cuma günü namazdan önce (ilim,  vaaz) halkası teşkil edilmesini de yasakladı." (HADİS) 

Beytu'l-Ma'mur bir hadiste şöyle açıklanır:
"Semada bir mesciddir, Ka'be'nin tam hizasındadır, öyle ki, şayet düşecek olsa Ka'be'nin üstüne düşerdi. Ona her gün yetmiş bin melek girer. Ondan bir çıktı mı bir daha dönmez."

Bir başka rivayette,
"Onun semadaki hürmeti, Ka'be'nin arzdaki hürmeti gibidir" denir. (HADİS)
 

Sa'd İbnu Ebî Vakkas (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Ehl-i garb hak üzere galib olmaya, kıyamet kopuncaya kadar devam ederler."  (HADİS) 

Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah Teâla hazretleri şöyle ferman buyurdu:
"Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim. Kulumu  bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım (aynî veya kifaye) şeyleri  eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder,  sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli,  yürüdüğü ayağı [aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden birşey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu himayeme alır, korurum. Ben yapacağım bir şeyde, mü'min kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem."  (HADİS)
 

Ebu'd-Derda :
"Ben Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in:
"Sen bir yerde bulunduğun sırada bir parça tarla  için iki kişinin husumet ettiklerini işitecek olursan orayı terket" dediğini işittim" der ve Ebu'd-Derda Şam'a gider."  (HADİS) 

Hz. Câbir ve Hz. Ebû Hüreyre  (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Ne fâsık ne de mücâhir (günahı açıktan işleyen) kimse için söylenen gıybet sayılmaz. Mücâhir olan hariç, bütün ümmetim affa mazhar olmuştur." (HADİS)

 

 İstanbul -14.12.2004
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail