-207-


Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah benim sözümü işitip belleyen,  sonra da onu benden (başkasına) ulaştıran kimsenin yüzünü kıyamet günü ağartsın.  Zira nice ilim taşıyıcılar vardır ki,  alim  değildir.  Nice ilim taşıyıcıları ilmi, kendinden daha alim olana taşırlar." (HADİS) 

Hz.Ömer r.a. anlattığına göre:  Bir gün Resulullah aleyhisselatu vessellam’ın mescidine girmişti. Orada Hz.Mu’az İbnu Cebel radiyallahu anh’ı  Aleyhisselatu vesselam’ın kabrinin dibinde oturmuş ağlar bulmuş ve:
Niçin ağlıyorsun?” diye sormuştur.  Hz.Mu’az:
”Resulallah aleyhisselatü vesselam’dan işitmiş olduğum bir hadis sebebiyle” demiş ve Resulallah aleyhisselati vesselam’ın hadisini okumuştur.

”Şurası muhakkakki riyanın azı dahi şirktir. Kim Allah’ın velisine düşmanlık yaparsa şüphesiz Allah ile savaşmaya çıkmış olur. Allah itaatkar,  takva sahibi, halktan uzak duran öyle (kendi halinde) kullarını gerçekten sever ki, onlar görünmedikleri zaman aranmazlar (ehemmiyet verilmedikleri için, yoklukları kimsenin dikkatini çekmez), hazır bulundukları zaman (da meclislere, ciddi meşguliyetlere) çağrılmazlar, tanınmazlar. Kalpleri pırıl pırıl hidayet kandilleridir. (Onları hiçbir şey şekke şüpheye atamaz) Her müşkil meselenin,ağır belanın altından kalkarlar.” (HADİS)

Ebu Ümame (radıyallahu anh), Resulullah'tan naklen anlatmıştır:
"İstikamet üzere olun!  İstikamet üzere olsanız, bu ne iyidir!  Amellerinizin en hayırlısı namazdır. Abdesti ancak kâmil mü'minler (hakkıyla) muhafaza ederler."  (HADİS) 

İmran İbnu Husayn radıyallahu anhüma anlatıyor:
”Resulullah aleyhisselatü vesselam bir seferdeydi. Ensardan bir kadın  devesinin üzerinde giderken yüksek sesle devesine lanet okudu. Bunu işiten Aleyhisselatu vesselam:
”Devenin üzerindeki eşyaları alın ve deveyi salıverin, zira artık o lanetlenmiştir.”buyurdular.
İmran radıyallahu anh der ki:
Sanki ben deveyi insanlar arasında yürürken görür gibiyim, kimse ona dokunmuyordu. (HADİS) 

İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)  buyurdular ki:
"Biriniz mescidde iken  uyuklayacak olursa, bulunduğu yerden bir başka yere gidip orayı değiştirsin." (HADİS) 

Yine Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabah namazını kılınca,  Medine'nin  hizmetçileri ellerinde su bulunan kaplar olduğu halde kendisine gelirlerdi.  Aleyhissalâtu vesselâm da hiçbirini ihmal etmeden kaplara elini batırırdı.  Bazan sabahları hava soğuk olurdu. Aleyhissalâtu vesselâm yine de elini suya batırırdı." (HADİS) 

Ubâde İbnus-Samit (radyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki:
"Kim Allah'a kavuşmayı severse, Allah da ona kavuşmayı sever. Kim Allah'a kavuşmaktan hoşlanmazsa Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz!"
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ):
"Biz ölmekten hoşlanmayız" dedi.
Aleyhissalâtu vesselâm:
"Kasdımız bu değil. Lâkin, mü'mine ölüm gelince, Allah'ın rızası ve ikramıyla müjdelenir. Ona, önünde (ölümden sonra kendisini bekleyen) şeyden daha sevgili bir şey yoktur. Böylece o, Allah'a kavuşmayı sever, Allah da ona kavuşmayı sever.
Kâfir ise, ölüm kendisine gelince Allah'ın azabı ve cezasıyla müjdelenir. Bu sebeple ona önünde (kendini bekleyenlerden) daha menfur bir şey yoktur. Bu sebeple Allah'a kavuşmaktan hoşlanmaz, Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz." (HADİS)

Hz. Âişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) zamanında güneş tutulmuştu. Hemen kalkıp halka namaz kıldırdı.
Namazda kırâatı uzun tuttu. Sonra rükûya gitti, rükûyu da uzun tuttu.Sonra başını kaldırdı, bu sırada uzun okudu, ancak bu  okuyuşu öncekinden daha kısa idi. Sonra tekrar rükû yaptı ve rükûyu uzattı, ancak önceki rükûdan kısa idi. Sonra başını kaldırdı, sonra secdeye gidip iki secde yaptı.
Sonra kalkıp, birinci rek'atte yaptıklarını aynen yaptı. Sonra selam verdi. Artık güneş de açıldı.
Sonra kalkıp halka hitab etti.
Dedi ki:
"Bilesiniz, güneş ve ay bir kimsenin  ölümü veya hayatı için tutulmaz. Onlar Allah'ın âyetlerinden iki âyetidir, kullarına gösterir. Bunların tutulduğunu görünce namaza koşun." (HADİS) 

Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Bir yerde ölen Ashabımdan hiçbirisi yoktur ki, kıyamet günü oranın ahalisine bir nur ve onlara (cennete sevkte) bir rehber olmasın." (HADİS)

Yılın ilk turfanda meyvesi veya her şeyin turfandası çıkınca da değişik bir havanın yaşanmasına vesiledir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'a ondan takdim edilirdi. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) da bunu önce üç defa sağ, sonra da üç defa sol gözüne sürüp dua buyurduktan sonra, cemaatte bulunan en küçük çocuğa ikram ederdi. (HADİS)

İstanbul -22.12.2004
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail