Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah benim sözümü işitip belleyen, sonra da onu benden
(başkasına) ulaştıran kimsenin yüzünü kıyamet günü ağartsın. Zira
nice ilim taşıyıcılar vardır ki, alim değildir. Nice ilim
taşıyıcıları ilmi, kendinden daha alim olana taşırlar." (HADİS)
Hz.Ömer r.a. anlattığına göre: Bir
gün Resulullah aleyhisselatu vessellam’ın mescidine girmişti. Orada
Hz.Mu’az İbnu Cebel radiyallahu anh’ı Aleyhisselatu vesselam’ın
kabrinin dibinde oturmuş ağlar bulmuş ve:
Niçin ağlıyorsun?” diye sormuştur. Hz.Mu’az:
”Resulallah aleyhisselatü vesselam’dan işitmiş olduğum bir hadis
sebebiyle” demiş ve Resulallah aleyhisselati vesselam’ın hadisini
okumuştur.
”Şurası muhakkakki riyanın azı dahi
şirktir. Kim Allah’ın velisine düşmanlık yaparsa şüphesiz Allah ile
savaşmaya çıkmış olur. Allah itaatkar, takva sahibi, halktan uzak
duran öyle (kendi halinde) kullarını gerçekten sever ki, onlar
görünmedikleri zaman aranmazlar (ehemmiyet verilmedikleri için,
yoklukları kimsenin dikkatini çekmez), hazır bulundukları zaman (da
meclislere, ciddi meşguliyetlere) çağrılmazlar, tanınmazlar.
Kalpleri pırıl pırıl hidayet kandilleridir. (Onları hiçbir şey şekke
şüpheye atamaz) Her müşkil meselenin,ağır belanın altından
kalkarlar.” (HADİS)
Ebu Ümame (radıyallahu anh), Resulullah'tan naklen anlatmıştır:
"İstikamet üzere olun! İstikamet üzere olsanız, bu ne iyidir!
Amellerinizin en hayırlısı namazdır. Abdesti ancak kâmil
mü'minler (hakkıyla) muhafaza ederler." (HADİS)
İmran İbnu Husayn radıyallahu anhüma
anlatıyor:
”Resulullah aleyhisselatü vesselam bir seferdeydi. Ensardan bir
kadın devesinin üzerinde giderken yüksek sesle devesine lanet
okudu. Bunu işiten Aleyhisselatu vesselam:
”Devenin üzerindeki eşyaları alın ve deveyi salıverin, zira artık o
lanetlenmiştir.”buyurdular.
İmran radıyallahu anh der ki:
Sanki ben deveyi insanlar arasında yürürken görür gibiyim, kimse ona
dokunmuyordu. (HADİS)
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Biriniz mescidde iken uyuklayacak olursa, bulunduğu yerden bir
başka yere gidip orayı değiştirsin." (HADİS)
Yine Hz. Enes (radıyallahu anh)
anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) sabah namazını kılınca,
Medine'nin hizmetçileri ellerinde su bulunan kaplar olduğu halde
kendisine gelirlerdi. Aleyhissalâtu vesselâm da hiçbirini ihmal
etmeden kaplara elini batırırdı. Bazan sabahları hava soğuk olurdu.
Aleyhissalâtu vesselâm yine de elini suya batırırdı." (HADİS)
Ubâde İbnus-Samit (radyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki:
"Kim Allah'a kavuşmayı severse, Allah da ona kavuşmayı sever. Kim
Allah'a kavuşmaktan hoşlanmazsa Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz!"
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ):
"Biz ölmekten hoşlanmayız" dedi.
Aleyhissalâtu vesselâm:
"Kasdımız bu değil. Lâkin, mü'mine ölüm gelince, Allah'ın rızası ve
ikramıyla müjdelenir. Ona, önünde (ölümden sonra kendisini bekleyen)
şeyden daha sevgili bir şey yoktur. Böylece o, Allah'a kavuşmayı
sever, Allah da ona kavuşmayı sever.
Kâfir ise, ölüm kendisine gelince Allah'ın azabı ve cezasıyla
müjdelenir. Bu sebeple ona önünde (kendini bekleyenlerden) daha
menfur bir şey yoktur. Bu sebeple Allah'a kavuşmaktan hoşlanmaz,
Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz." (HADİS)
Hz. Âişe (radıyallahu anhâ)
anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) zamanında güneş tutulmuştu.
Hemen kalkıp halka namaz kıldırdı.
Namazda kırâatı uzun tuttu. Sonra rükûya gitti, rükûyu da uzun
tuttu.Sonra başını kaldırdı, bu sırada uzun okudu, ancak bu okuyuşu
öncekinden daha kısa idi. Sonra tekrar rükû yaptı ve rükûyu uzattı,
ancak önceki rükûdan kısa idi. Sonra başını kaldırdı, sonra
secdeye gidip iki secde yaptı.
Sonra kalkıp, birinci rek'atte yaptıklarını aynen yaptı. Sonra selam
verdi. Artık güneş de açıldı.
Sonra kalkıp halka hitab etti.
Dedi ki:
"Bilesiniz, güneş ve ay bir kimsenin ölümü veya hayatı için
tutulmaz. Onlar Allah'ın âyetlerinden iki âyetidir, kullarına
gösterir. Bunların tutulduğunu görünce namaza koşun." (HADİS)
Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Bir yerde ölen Ashabımdan hiçbirisi yoktur ki, kıyamet günü oranın
ahalisine bir nur ve onlara (cennete sevkte) bir rehber olmasın."
(HADİS)
Yılın ilk turfanda meyvesi veya her
şeyin turfandası çıkınca da değişik bir havanın yaşanmasına
vesiledir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'a ondan takdim
edilirdi. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) da bunu önce üç defa
sağ, sonra da üç defa sol gözüne sürüp dua buyurduktan sonra,
cemaatte bulunan en küçük çocuğa ikram ederdi. (HADİS)
İstanbul
-22.12.2004
http://sufizmveinsan.com
|