Iyı hurma
cennetten gelmedir ve onda zehirlenmenin şifası vardır. Mantar ise
kudret helvasından ve onun suyu gaz için şifadır. (İBN KESİR CİLT II
/S.346)
Taun bir azabtır.
Onunla sizden önce geçenler azablandırılmışlardır. (İBN KESİR CİLT II/
S.353)
Size bir hediye
verildiinde ona misliyle mukabelede bulunun. Eğer buna gücünüz
yetmiyorsa onu karşılayacak derdcede ona dua ediniz.
(İHYAU’-ULÜMİ’D-DİN CİLT I/ S.619)
Rabbınızı güneş ve
ayı görür gibi göreceksiniz. O’ nu görmek bir karşılığa bağlı
değildir. (FETHU’R- RABBANİ/ S.186)
Gıybet zinadan
daha beterdir. Çünkü kişi zina yapar, tevbe eder; Allah da tevbesini
kabul eder. Gıybet yapan kimse ise, onu gıybetinde bulunduğu kimse
affetmedikçe Allah affetmez. (
RAMUZÜL EHADİS/
2772)
Ebu Berze (ra)
anlatıyor:
Peygamberimiz
(sav) ömrünün sonlarına doğru herhangi bir meclisten kalkmak
isteyince; ’’Ey Allah’ım! Seni hamdinle tesbih ederim. Ben bilirim ki,
Sen’den başka mabud yoktur, ancak Sen varsın. Sen’den af dilerim. Sana
yönelirim’’ derdi.
Bunun üzerine
zatın biri;
-Ya Resulullah
(sav)! Sen geçmiş günlerde söylemediğin sözleri söylüyorsun, deyince;
Peygamberimiz (sav) ’’Bu sözler mecliste meydana gelen kusurlara
kefarettir’’ buyurdu. (EBU DAVUD, HAKİM)
Hz. Ebu
Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Beni İsrail'de birbirine zıd maksad güden iki kişi
vardı: Biri günahkardı, diğeri de ibadette gayret gösteriyordu. Abid
olan diğerine günah işlerken rastlardı da: "Vazgeç!" derdi. Bir gün,
yine onu günah üzerinde yakaladı. Yine, "vazgeç" dedi. Öbürü: "Beni
Allah'la başbaşa bırak. Sen benim başıma müfettiş misin?" dedi. Öbürü:
"Vallahi Allah seni mağfiret etmez. Veya: "Allah seni cennetine
koymaz!" dedi. Bunun üzerine Allah ikisinin de ruhlarını kabzetti.
Bunlar Rabülâleminin huzurunda bir araya geldiler. Allah Teâla
Hazretleri ibadette gayret edene: "Sen benim elimdekine kadir misin?"
dedi. Günahkara da dönerek: "Git, rahmetimle cennete gir!" buyurdu.
Diğeri için de: "Bunu ateşe götürün!" emretti."
(KÜTÜB-İ SİTTE /4116)
Yine Ebu
Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Bir adam vardı, (günah işleyerek nefsine zulmetmekte)
çok ileri idi. Ölüm gelip çatınca oğullarına dedi ki: "Ben ölünce,
cesedimi yakın, külümü iyice ezin ve rüzgarın önünde saçın. Allah'a
yemin olsun, eğer Rabbim beni bir yakalarsa hiç kimseye vermediği
azabı verir!" Ölünce, bu söylediği ona yapıldı. Allah da arz'a
emrederek: "Sende ondan ne varsa bana toplayıver!" dedi. Arz da
topladı. Adam ayakta duruyordu. "Sen böyle bir vasiyeti niye yaptın?"
diye Rabb Teâla sordu.
"Senden
korktuğum için ey Rabbim!" cevabını verdi. Allah Teâla Hazretleri bu
cevap üzerine onu affetti."
(KÜTÜB-İ SİTTE /4117)
Hz. Enes
radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm
buyurdular ki: "Allah Teâla Hazretleri diyor ki: "Ey Ademoğlu! Sen
bana dua edip, (affımı) ümid ettikçe ben senden her ne sâdır olsa,
aldırmam, ben seni affederim. Ey Ademoğlu! Senin günahın semanın
bulutları kadar bile olsa, sonra bana dönüp istiğfar etsen, çok
oluşuna bakmam, seni affederim. Ey ademoğlu! Bana arz dolusu hata ile
gelsen, sonunda hiç bir şirk koşmaksızın bana kavuşursan, seni arz
dolusu mağfiretimle karşılarım."
(KÜTÜB-İ SİTTE /4114)
İstanbul
-10.01.2006
http://sufizmveinsan.com
|