-346-


Allah Resulu; “Bana dua ettiğinizde Allah’tan benim için Vesile’yi isteyiniz.” “Ey Allah’ın elçisi Vesile nedir?” denildi de; “Cennetteki en üst derecedir. Oraya sadece bir kişi ulaşacaktır.Onun ben olacağımı umarım.” buyurdu. (İBN KESİR CİLT VII /S.3569)

Üsame İbn Zeyd’den rivayet edildiğine göre Allah Resulu (s.a); “Cennete koşan yok mu? Muhakkak ki cennetin bir benzeri yoktur.

-O,-Kabe’nin Rabbına yemin olsun ki- parlayan bir nur, sallanan bir reyhan, yüce bir köşk, devamlı akan bir nehir, olgun bir meyve, güzel bir eş, pek çok hulleler, selamet yurdunda ebedi kalış, meyveler, yeşillikler, bol geçim, yüce ve güzel bir yerde nimet , buyurdu.” Onlar, “Allah dilerse biz ona koşanlarız, ey Allah’ın elçisi” dediler de şöyle buyurdu; “Allah dilerse deyiniz.” dediler? (İBN KESİR CİLT VII /S.3570)

Herkes ne için yaratılmışsa ona muvaffak kılınır. ( RAMUZÜL EHADİS/4232)

Mikdad Na’di Keribe (ra) anlatıyor:

“Hz. Resulallah (sav) buyurdular ki: “ Hiç kimse kendi el emeğinden daha hayırlı bir lokma asla yememiştir. Şüphe yok ki Davud (as) kendi elinin emeğinden yerdi”. (BUHARİ)

Abdullah b. Amr (r.anhuma) anlatıyor:

“Hz. Resulallah (sav) buyurdular ki: “Müslüman olan, ihtiyacını karşılayacak kadar rızık verilen ve Allahu Taala (cc)’nın kendisine verdiği ile kanaatkar kıldığı kimse, muhakkak felaha ermiştir.” (MÜSLİM)

Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennet ehlinin vücudu kılsız, yüzü sakalsız, gözleri sürmelidir, gençlikleri zail olmaz, elbiseleri eskimez."

Tirmizi'nin bir rivayetinde şu ziyade var: "Cennetliklerin başlarında taçlar vardır. Taçtaki tek bir inci, meşrık ile mağrib arasını aydınlatır." ( KÜTÜB-İ SİTTE /5096)

Ebu Rezin el-Ukayli radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Cennet ehlinin çocuğu olmaz, (orada doğum yoktur)." ( KÜTÜB-İ SİTTE /5097)

İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Bir adam Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek şu rüyayı anlattı:

"Bu gece rüyamda buluta benzer bir şey gördüm, ondan yağ ve bal yağıyordu. İnsanlar da ellerini açıp bu yağmurdan almaya çalışıyorlardı. Azıcık alan da vardı, çokça alabilen de. Derken arzdan semaya kadar uzanan bir ip gördüm. Siz o ipe yapışıp çıktınız. Sizden sonra birisi ona tutunup o da çıktı. Sonra bir diğeri yükseldi, sonra bir diğeri daha ipe tutundu, ama ip koptu. Ancak onun için ipi eklediler, o da yükseldi."

Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) atılarak:

"- Ey Allah'ın Resûlü, Annem babam sana kurban olsun, müsâade buyursanız ben yorayım!" dedi. Resûlullah da:

" Pekala, yor!" dedi. Hz. Ebu Bekir şunları söyledi:

"- O bulutumsu gölgelik, İslâm bulutudur. Ondan yağan bal ve yağ Kur'ândır. Kur'ân'ın (bal gibi) halâveti ve (yağ gibi) yumuşaklığıdır. İnsanların bundan avuç avuç almaları Kur'ân'dan kiminin çok, kiminin az miktarda istifadeleridir. Arzdan semaya inen ip ise, senin getirdiğin hakikattir. Sen buna yapışmışsın, Allah o sebeple seni yüceltecektir. Senden sonra bir adam daha ona yapışacak ve onunla yücelecek, ondan sonra biri daha ona yapışıp o da yücelecek. Ondan sonra biri daha yapışır,

fakat ip kopar, ancak onun için ip ulanır o da yapışıp yükselir. Ey Allah'ın Rasûlü, annem babam sana fedâ olsun, doğru te'vil edip etmediğimi haber ver ! "

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şu cevabı verdi:

" Bazı te'vilinde isabet ettin, bazı te'vilinde de hata ettin."

"- Öyleyse, Allah'a kasem olsun, hatalarımı söyleyeceksin!"

" Hayır, dedi, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yemin verme!" ." ( KÜTÜB-İ SİTTE /949)

 

    İstanbul -17. 01.2007
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail