Allah Taala
muhakkak ki zalime mühlet verir. Nihayet onu yakaladığında da
kurtulamaz, buyurmuş ve sonrada; “İşte böyledir Rabbının yakalayışı,
kasabaların zalim halkını yakaladığı zaman. Çünkü O’nun yakalaması hem
şiddetli, hem de acıklıdır” ayetini okumuştur.
(İBN KESİR CİLT VIII /S.3985)
Beş vakit
namaz; Cum’aya kadar, cum’a da; Ramazan’a kadar, Ramazan da; büyük
günahlardan sakındığı taktirde birbirlerinin arasındakilere
kefarettirler. (İBN KESİR CİLT VIII /S.3994)
Dul kadın veya yoksul için koşan kişi, Allah yolunda cihad eden veya
gündüzleri saim (oruçlu) ve geceleri kaim (ihya eden) kişi gibidir.
(TIRMİZİ CİLTIII NO;2035)
Cum’a günü
ve gecesi ölene Allah şehid sevabı yazar. Onu kabir fitnesinden korur.
(İLAHİ NİZAM S;649)
Ebu Said
ve
Ebu Hureyre (r.a) anlatıyorlar;
-“Hz. Resulallah (sav) buyurdular ki: “Müslümana isabet eden hiçbir
yorgunluk, hastalık, tasa, keder, eziyet, gam ve vücuduna batan bir
diken yoktur ki, Allah (cc) bunlarsan biri ile günahlarından bir
kısmını örtmesin.” (BUHARİ, MÜSLİM)
Sa’d b.
Ubade (ra)’den: ”Ya Resullah! Sa’dın anası (kendi anasını
kastediyor)
öldü. Onun için hangi sadaka daha sevaplıdır?” Resulallah (sav). ”Su”
buyurdular. Bunun üzerine Sa’d bir kuyu kazdı ve “Bu kuyu Sa’dın
anasınındır, onun ruhuna vakfetmiştir” dedi. (EBU DAVUD-NESEİ)
Üseyd İbnu Hudayr (radıyallahu anh)'ın anlattığına göre:
"Geceleyin, (hurma harmanında iken) Kur'ân'dan Bakara suresini
okuyordu. Hemen yakınında da atı bağlı idi. Birden bire atı şahlandı.
Bunun üzerine sükût ederek okumayı bıraktı. At da sükûnete geldi.
Üseyd tekrar okumaya başlayınca at yine şahlandı. Üseyd yine sükût
edince at da sükûnete erdi. Az sonra yine okumaya başlayınca at da
şahlanmaya başladı. Oğlu Yahya, ata yakındı. Ona bir zarar vermesin
diye attan uzaklaştırmak için yanına gitti. Bir ara başını göğe
kaldırınca bir de ne görsün! Gökte şemsiye gibi bir şey ve içerisinde
kandilimsi nesneler var.
Sabah
olunca koşup gördüklerini Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a
anlattı. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) kendisine: "O
gördüklerin neydi bilir misin?" diye sordu. "Hayır!" cevabı üzerine
açıkladı: "Onlar melâike idi. Senin sesine gelmişlerdi. Öyle ki,
sabahleyin herkes onları seyredebilecekti, çünkü halktan
gizlenmiyeceklerdi." (KÜTÜB-İ SİTTE / 426)
el-Berâ
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir zat Kehf suresini okuyordu. Yanında
da iki uzun iple bağlı olan atı duruyordu. Derken etrafını bir bulut
kapladı. Ve bu bulut ona yaklaşmaya başladı. At da bu durumdan
huysuzlanmaya, ürkmeye koyuldu. Sabah olunca adam Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'a gelip vak'ayı anlattı. Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm) ona şu açıklamada bulundu: "Bu sekinet idi,
Kur'ân için inmişti." (KÜTÜB-İ SİTTE / 427)
İstanbul
-03. 05.2007
http://sufizmveinsan.com
|