Gece melekleri ve gündüz
melekleri sizin başınızda nöbetleşe dururlar. Sabah ve ikindi
namazında bir araya gelirler. Sizinle gecelemiş olanlar (Allah’a)
yükselirler de sizi en iyi bilen olduğu halde onlara sorar; Kullarımı
ne halde bıraktınız.? Onlar; onlara vardık namaz kılıyorlardı, derler.
(İBN KESİR CİLT VIII /S.4218)
Muhakkak ki sizinle
beraber sadece helada ve cima halinde iken sizden ayrılanlar vardır.
Onlardan utanın ve hoşlanılmayacak şeyler yapmamak suretiyle onlara
ikramda, ta’zim de bulunun.
. (İBN KESİR
CİLT VIII /S.4218)
Bir takım
insanlar gelecekler, sandalyeler üzerine mağrurane oturup “Kur’an’dan
başka bir şey tanımayız’ diyecekler. Kur’an-ı Kerim kadar benim de
sözlerim vardır. Size Kur’an-ı Kerim’in esrarını bu Hadis-i Şerifler
anlatacaktır. (İLAHİ EMİRLER S;720)
Yediğiniz en temiz
lokma, kendi kazancınızdan (olan lokma) dır. Ve çocuklarınızda kendi
kazancınızdandır. (TİRMIZİ CİLT II No: 1372)
Ebu Umame (ra) anlatıyor.
Hz Peygamber (sav) sofrasını kaldırdığında, “Bütün hamdler
Allah (cc)’a mahsustur. Rabbimiz! Noksanlıklardan arınmış, bereketli,
kafi görülmeyen, aralıksız ve arda bakılmayan hamd ile Sana hamd
ederim.”derdi. (BUHARİ)
Hz
Ayşe Validemiz (r.anha)anlatıyor:
Resulullah (sav), ashabından altı kişilik bir gurup içerisinde yemek
yiyordu. Bu sırada bir bedevi gelerek, yemeği iki lokmada bitirdi.
Bunun üzerine Resulullah (sav);
-“Bakın, şayet Besmele çekmiş olsaydı hepinize yetecekti”
buyurdu.(TIRMIZİ)
Âmir İbnu
Rebi'a (radıyallahu anh) anlatıyor: "Biz karanlık bir gecede
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte bir seferde idik.
Kıble istikametini bilemedik. Herkes kendi istikametine yönelerek
namazını kıldı. Sabah olunca durumu Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a açtık. Bunun üzerine şu âyet indi. "...Nereye yönelirseniz
Allah'ın yönü orasıdır (Bakara, 115)." (KÜTÜB-İ SİTTE / 448)
Hz. Enes
(radıyallahu anh) anlatıyor: Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallahu anh) Hz.
Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e hitab ederek: "Ey Allah'ın Resûlü
(tavaftan sonra kılınan iki rek'atı) Makam'ın gerisinde kılsak (daha
iyi olmaz mı?)" diye bir temennide bulunmuştu, hemen şu âyet nâzil
oldu: "İbrahim'in makamını namazgâh yapın..." (Bakara, 125). (KÜTÜB-İ
SİTTE / 449)
el-Berâ
İbnu'l-Âzib (radıyallahu anh) buyurdular ki: Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) Medine'ye gelince, önce Ensar'dan olan ecdâdının -veya
dayılarının- yanına indi: O zaman namazlarını onaltı veya onyedi ay
boyunca Beytu'l-Makdîs'e doğru kıldı. Ancak kıblenin Kâbe'ye doğru
olmasını arzuluyordu. (Kâbe'ye doğru) kıldığı ilk namaz da ikindi
namazı idi. Bu namazı Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la birlikte
ashabtan bir grup kimse kılmıştı. Bu namazı kılanlardan biri, oradan
ayrılınca bir mescide rastladı. Cemaati namaz kılıyordu ve tam rükû
halinde idiler. Adam onlara: "Şehâdet ederim ki Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm)'le Kâbe'ye doğru namaz kıldık" dedi. Cemaat
oldukları yerde Kâbe'ye yöneldiler.
Müslümanların Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kılmaları Yahudiler'i
memnun ediyordu. Yüzler Kâbe'ye doğru yönelince Yahudiler bundan hiç
memnun kalmadılar. Arkadan hemen şu mealdeki ayet nâzil oldu: "Yüzünü
göğe çevirip durduğunu görüyoruz..." (Bakara, 144). Beyinsiz Yahudiler
dedikoduya başladılar: "Uyageldikleri kıbleyi niye değiştirdiler? De
ki: "Doğu da batı da Allah'ındır. Allah dilediğini doğru yola hidâyet
eder" (Bakara, 144). (KÜTÜB-İ SİTTE / 450)
İstanbul
-04. 07.2007
http://sufizmveinsan.com
|