Kıyamet
yaklaştığında yıldırımlar çoğalır, o kadar ki birisi bir kavme gelir
ve; Bu sabah kimi yıldırım çarptı ? der de onlar, filan, filan ve
filanı çarptı derler.
(İBN KESİR CİLT VIII /S.4223)
Abdullah İbn
Ömer’den rivayet edili ki Allah Resulu (sav);
Sizin
isimlerinizin Allah’a güzel geleni Abdullah ve Abdurrahman’dır,
buyurmuştur. (İBN KESİR CİLT VIII /S.4246)
Sizden
evvel geçen ümmetlerden servet ve mal sahibi bir adam vefatından sonra
hesaba çekildi ve hiçbir hayrı olmadığı görüldü. Yalnız ticaret
sebebi ile borç verirdi ve kölelerine, vakti hali olmayan
borçlularına, af ile muamelede bulunulmasını emrederdi, Cenabı Allah
onun bu haline mukabil, mükafat olarak: “Biz affetmeğe daha layığız,
onun kusurunu affettik” buyurdu. (İLAHİ EMİRLER S;54)
Resulullah
(sav) şöyle buyurdu: Sizden biriniz tek pabuçla yürümesin, ya her iki
ayağina pabuç giysin veya her iki ayağını çıplak kosun. (TİRMIZİ CİLT
III No: 1833)
Ebu
Hureyre'den (r.a) anlatıyor;
Hz.
Resulallah (sav) buyurdular ki:
-“Allah-u
Taala buyurdu ki; “Dünya ehlinden sevdiği bir kimseyi aldığım zaman
sevabını bekleyen mü’min kulumun, katımdaki karşılığı ancak cennettir.
(BUHARİ)
Bir kişi namazını kılınca, kendisine
namazdaki dikkatine göre; namazın onda biri, dokuzda biri, sekizde
biri, yedide biri altıda biri, beşte biri, dörtte biri, üçte biri ve
yarısı kadar sevap yazılır."
(EBU DAVUD)
Urvetu'bnu'z-Zübeyr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Cahiliye devrinde
kişi hanımını boşar, iddeti sona ermeden geri almak isterse, alma
hakkına sahipti. Bu şekilde bin kere boşayıp geri dönebilirdi. (Bu hal
bir adamın şu hâdisesine kadar devam etti.) Bir gün adam hanımını
boşadı ve iddeti dolmak üzere iken hanımını geri aldı, sonra tekrar
boşadı ve hanımına: "Allah'a kasem olsun seni evime almıyorum ve
ebediyen başkasına da helal olmayacaksın" dedi. Kadın: "Bu nasıl
olur?" deyince, adam: "Seni boşuyorum, iddetin dolmadan tekrar geri
alacağım ve bu böylece devam edip gidecek" dedi. Kadın Hz. Aişe
(radıyallahu anhâ)'ye gitti, durumu anlattı. Hz. Aişe cevap vermedi.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı bekledi. Gelince vak'ayı
anlattı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da cevap vermedi (vahiy
bekledi). Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Boşama iki defadır ya
iyilikle tutma ya da iyilik yaparak bırakmadır" (Bakara 229). O günden
itibaren insanlar bu yeni talaka yöneldiler, boşayan da boşamayan da.
"(KÜTÜB-İ SİTTE / 487)
Ma'kıl
İbnu Yesâr (radıyallahu anh) anlatıyor: Benim bir kızkardeşim vardı.
Evlenmek için buna müracaat edenler oldu. Fakat kimseye müsbet cevap
vermiyordum. Derken amcamın oğlu istedi. Kız kardeşimi ona nikahladım.
Allah'ın dilediği kadar bir müddet beraber yaşadılar. Sonra amcam oğlu
onu talak-ı ric'i ile boşadı. Ancak tekrar almadan terketti. İddeti
tamamlandı. Kız kardeşimle evlenmek isteyenler bana müracaat edince
amcam oğlu da, müracaat ederek tekrar almak istedi. Kendisine: "Daha
önce de çok isteyenler oldu, kimseye vermedim, seni hepsine tercih
ederek sana verdim, seninle evlendirdim. Sen onu talak-ı ric'i ile
boşadın. (Geri alma hakkın olduğu halde terkettin ve iddeti doldu.
Başkaları istemeye gelince, sen de tâlib oldun, taleble almak
istiyorsun. Allah'a kasem olsun onu asla sana vermeyeceğim" dedim.
Ma'kıl der ki: Bunun üzerine benim hakkımda şu âyet nazil oldu:
"Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiler mi, aralarında
meşru bir surette anlaştıkları takdirde, artık kendilerini kocalarına
nikah etmelerin engel olmayın" (Bakara 232). Yine Ma'kıl ilave ediyor:
"Ayet üzerine, yeminim için kefarette bulundum ve kız kardeşimi, eski
kocasına nikahladım"
Buhârî'nin
bir rivayetinde şöyle denir: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
Ma'kıl'ı çağırdı, âyeti kendisine tilâvet buyurdu. Bunun üzerine o,
müşkülpesendliği bıraktı ve Allah'ın emrine boyun eğdi" (KÜTÜB-İ SİTTE
/ 488)
İstanbul
-31. 07.2007
http://sufizmveinsan.com
|