Bir gazi veya bir hacca giden
veya bir umreye giden dışında kimse deniz yolculuğu yapmasın. Zira
denizlerin altında ateş vardır.- veya ateşin altında deniz vardır.-
(İBN KESİR CİLT VIII /S.4357)
Allah Resulü (sav) şöyle
buyurmuştur; Terk edilmeyen şu dört şey cahiliyet işlerindendir; Hasep
ve neseple öğünme; neseplerle yerme, ayıplama; yıldızlarla yağmur
isteme ve ölü üzerine bağırıp çağırarak ağlama. Ölü üzerine bağıra
çağıra ağlayan kadın, ölümünden önce tövbe etmemişse; kıyamet günü
üzerinde katrandan bir elbise ve uyuzluk gömleği olduğu halde
kaldırılacaktır.
(İBN KESİR CİLT VIII /S.4359)
Sizin en hayırlınız dünyası için ahiretini, ahireti için dünyasını
terk etmeyendir. (İLAHİ EMİRLER S;192)
Dul
kadın ya da yoksul için koşan kişi Allah yolunda cihad eden veya
gündüzleri saim (oruçlu) ve geceleri kaim (ihya eden) kişi gibidir.
(TİRMIZİ CİLT III No: 2035)
Gecenin son vaktinde yola çıkın; çünkü geceleyin yeryüzünde mesafe
kolay katedilir, rahat yürünür. (EBU DAVUD)
İbn
Ömer (r. anhuma)’den;
Peygamberimiz (sav), yanında Kur’an bulundurarak düşman memleketine
gitmeyi yasakladı. (HADİS)
Ebu
Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hz. İbrahim
(aleyhisselâm)'in şu sözleriyle ifade ettiği şüpheyi yaşamaya biz
ondan daha lâyıkız: "Ey Rabbim ölüleri nasıl dirilteceğini bana
göster" demiş, (Allah: "Buna) inanmadın mı yoksa" demiş, o da:
"İnandım, fakat kalbimin, (gözümle görerek) yatışması için (istedim,
diye) söylemişti." (Bakara, 260).
Allah, Lût (aleyhisselam)'a rahmetini bol kılsın, aslında o çok muhkem
bir kaleye sığınmıştı.
Eğer, Hz. Yusuf (aleyhisselam)'un kaldığı müddetçe hapiste ben
kalsaydım, dâvete icâbet ederdim." (KÜTÜB-İ SİTTE / 503)
Tirmizi'nin bir rivayetinde Hz. Yusuf'la ilgili olarak Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurmuştur: "Kerim oğlu Kerim oğlu
Kerim oğlu Kerim; İbrahimoğlu İshâkoğlu Yakuboğlu Yusuf'tur.
Ve ilave etti:
"Şayet, hapiste onun yerine ben yatmış olsaydım da, sonunda bana elçi
gelseydi, çıkma hususunda hemen cevap verirdim." Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) arkadan şu ayeti okudu: "Kendisine elçi
gelince, "Efendine dön de ellerini kesen o kadınların zoru neydi
kendisine sor" dedi.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) devamla şunu söyledi: "Allah
Teâla'nın rahmeti Lût'a olsun, o aslında çok sağlam bir kaleye
sığınmıştı. Allah ondan sonra, her peygamberi kavminden kalabalık bir
cemaat içinde aleyhissalâtu vesselâm)'ın ashabına sordu. "Şu âyet
gönderdi." (KÜTÜB-İ SİTTE / 504)
Ubeyd İbnu Umayr anlatıyor: "Ömer İbnu'l-Hattab (radıyallahu anh)
Resûlullah (kimin hakkında nazil olmuştur?
"Sizden herhangi biri arzu edermi ki, hurmalardan, üzümlerden
kendisinin bir bahçesi olsun, altından ırmaklar aksın, orada
kendisinin her çeşit meyveleri bulunsun. Fakat ona ihtiyarlık çöksün,
aciz ve küçük çocukları da olsun, derken o bahçeye içinde bir ateş
bulunan bir bora isabet etsin de o, yanıversin? (Bakara, 266).
Cemaat: "Allah ve Resûlü daha iyi bilir" cevabını verdi. Hz. Ömer
(radıyallahu anh) bu cevaba kızdı ve: "Biliyoruz veya bilmiyoruz"
deyin dedi.
Bunun üzerine İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ): "Bu hususta içimden bir
şeyler geçiyor ey müminlerin emiri" dedi. Hz. Ömer (radıyallahu anh)
ona: "Ey kardeşimin oğlu söyle onu, kendini küçük görme" dedi. İbnu
Abbas: "Bu, bir iş için misal olarak verilmiştir" deyince Hz. Ömer:
"Hangi iş için?" diye tekrar etti. İbnu Abbas da: "Zengin bir kimsenin
işi için, öyle ki bu zengin Allah'a kulluk ve itaatini yerine
getiriyordu. Sonra Allah ona şeytanı gönderdi. (Zengin onun iğvasına
kapılarak günahlar eşledi ve sonunda bütün (salih) amellerini
batırdı." (KÜTÜB-İ SİTTE / 505)
İstanbul
-12. 09.2007
http://sufizmveinsan.com
|