Her kim ki birinin
bedeninde yara açar da, yaralanan onu afederse; Allah onun affettiği
kadarını kefaret sayar.
(İBN KESİR CİLT V/S.2357)
Ebu Zerr’den
rivayet edildiğine göre Allah Resulu şöyle buyurmuştur; Muhakkak ki
Allah Taala rüzgardan yedi sene sonra cennette başka bir rüzgar daha
yaratmıştır. Onun önünde kapalı bir kapı vardır. Size rüzgar ancak o
kapıdan gelir. Şayet açılmış olsaydı, gökle yer arasında hiçbir şey
bırakmaz uçururdu. O, Allah katında “Ezyeb” denilen güney yelidir.
Sizin aranızdaki ise, Cenub denilen güney yelidir. (İBN KESİR CİLT IX
/S.4387)
Cenabı Peygamber
(sav) buyuruyor: “İmandan sonra en güzel huy ve güzel ahlaktan daha
iyi bir şey yoktur. Herkesi idare etmesini bilmek en büyük bir
şeydir.” (İLAHİ EMİRLER S;186)
Hastalarınızı
yemeğe (ve içmeğe) zorlamayın! Çünkü Allah Taala, onları yedirir ve
içirir. (TİRMIZİ CİLT IV No: 2212)
İbn Ömer (r.
anhuma)’den;
Peygamberimiz
(sav) şöyle buyurmuştur;
“İnsanlar tek
başına yola çıkmakta ne olduğu konusunda benim bildiğimi bilseler,
hiçbir kimse hayvanı üstünde geceleyin tek başına yola çıkmazdı.”
(BUHARİ, TIRMIZİ)
Bir tek yolcu bir
şeytan, iki yolcu iki şeytan, üç yolcu ise bir kafile demektir. (EBU
DAVUD, TIRMIZİ)
Huzeyfe
(radıyallahu anh), "Allah yolunda infak edin, kendinizi ellerinizle
tehlikeye atmayın. İhsanda bulunun. Allah ihsan edenleri sever"
(Bakara, 195) mealindeki ayetle ilgili olarak demiştir ki: "Bu ayet
infak ile alakalı olarak nazil oldu."
(KÜTÜB-İ SİTTE / 471)
Eslem İbnu
İmrân anlatıyor: Medine'den gazve için yola çıktık. Niyetimiz
İstanbul'du. Cemaatin başında Abdurrahman İbnu Hâlid İbni'l-Velid
vardı. Rum askerleri sırtlarını şehrin surlarına yaslamış müdafaada
idiler. Bizden biri tek başına düşmana saldırıya geçti. Halk: "Dur,
dur! Lâilahe illallah, eliyle kendini tehlikeye atıyor!" diye
bağrıştılar. Ebu Eyyub el-Ensârî hazretleri (radıyallahu anh)
atılarak: "Ey ensâr topluluğu, bu ayet bizim hakkımızda indi. Cenâb-ı
Hakk, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a yardım edip, İslâm galebe
çalınca biz: "Artık işlerimizin başında kalıp, onları yoluna koyalım"
dedik. Bunun üzerine Allah'u Teâla bu âyeti indirdi. Yani "Ellerimizle
kendimizi tehlikeye atmak" demek malın-mülkün başında kalıp onları
düzene koymak için cihadı terketmektir."
(KÜTÜB-İ SİTTE / 472)
Abdullah
İbnu Ma'kıl (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ka'b İbnu Ucre (radıyallahu
anh)'ye "Oruçtan yahut sadakadan yahut kurbandan bir fidye lâzımdır"
(Bakara, 196) mealindeki ayetten sordum. Dedi ki: "Başımda bitler
kaynaştığı halde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a götürüldüm.
Beni görünce: "Meşakkatin, bu gördüğüm dereceye ulaşacağını
zannetmezdim. Bir koyun bulabilecek misin?" dedi. "Hayır" cevabını
verdi. (Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "...İçinizde hasta olan veya
başından rahatsız varsa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka
vermesi ya da kurban kesmesi gerekir..." (Bakara, 196) Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm): "Üç gün oruç tut veya her fakire yarım sa'
yiyecek vermek suretiyle altı fakiri doyur, başını traş et" dedi. Bu
âyet hassaten benim hakkımda nazil oldu, ancak umumen hapimize
şâmildir."
(KÜTÜB-İ SİTTE / 473)
İstanbul
-03. 10.2007
http://sufizmveinsan.com
|