-381-


Her kim ki birinin bedeninde yara açar da, yaralanan onu afederse; Allah onun affettiği kadarını kefaret sayar. (İBN KESİR CİLT V/S.2357)

Ebu Zerr’den rivayet edildiğine göre Allah Resulu şöyle buyurmuştur; Muhakkak ki Allah Taala rüzgardan yedi sene sonra cennette  başka  bir rüzgar daha yaratmıştır. Onun önünde kapalı bir kapı vardır. Size rüzgar ancak o kapıdan gelir. Şayet açılmış olsaydı, gökle yer arasında hiçbir şey bırakmaz uçururdu. O, Allah katında “Ezyeb” denilen güney yelidir. Sizin aranızdaki ise, Cenub denilen güney yelidir. (İBN KESİR CİLT IX /S.4387)

Cenabı Peygamber (sav) buyuruyor: “İmandan sonra en güzel huy ve güzel ahlaktan daha iyi bir şey yoktur. Herkesi idare etmesini bilmek en büyük bir şeydir.” (İLAHİ EMİRLER S;186)

Hastalarınızı yemeğe (ve içmeğe) zorlamayın! Çünkü Allah Taala, onları yedirir ve içirir. (TİRMIZİ CİLT IV No: 2212)

İbn Ömer (r. anhuma)’den;

Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur;

“İnsanlar tek başına yola çıkmakta ne olduğu konusunda benim bildiğimi bilseler,  hiçbir kimse hayvanı üstünde geceleyin tek başına yola çıkmazdı.” (BUHARİ,  TIRMIZİ)

Bir tek yolcu bir şeytan,  iki yolcu iki şeytan,  üç yolcu ise bir kafile demektir. (EBU DAVUD,  TIRMIZİ)

Huzeyfe (radıyallahu anh), "Allah yolunda infak edin, kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayın. İhsanda bulunun. Allah ihsan edenleri sever" (Bakara, 195) mealindeki ayetle ilgili olarak demiştir ki: "Bu ayet infak ile alakalı olarak nazil oldu." (KÜTÜB-İ SİTTE / 471)

Eslem İbnu İmrân anlatıyor: Medine'den gazve için yola çıktık. Niyetimiz İstanbul'du. Cemaatin başında Abdurrahman İbnu Hâlid İbni'l-Velid vardı. Rum askerleri sırtlarını şehrin surlarına yaslamış müdafaada idiler. Bizden biri tek başına düşmana saldırıya geçti. Halk: "Dur, dur! Lâilahe illallah, eliyle kendini tehlikeye atıyor!" diye bağrıştılar. Ebu Eyyub el-Ensârî hazretleri (radıyallahu anh) atılarak: "Ey ensâr topluluğu, bu ayet bizim hakkımızda indi. Cenâb-ı Hakk, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a yardım edip, İslâm galebe çalınca biz: "Artık işlerimizin başında kalıp, onları yoluna koyalım" dedik. Bunun üzerine Allah'u Teâla bu âyeti indirdi. Yani "Ellerimizle kendimizi tehlikeye atmak" demek malın-mülkün başında kalıp onları düzene koymak için cihadı terketmektir." (KÜTÜB-İ SİTTE / 472)

Abdullah İbnu Ma'kıl (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ka'b İbnu Ucre (radıyallahu anh)'ye "Oruçtan yahut sadakadan yahut kurbandan bir fidye lâzımdır" (Bakara, 196) mealindeki ayetten sordum. Dedi ki: "Başımda bitler kaynaştığı halde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a götürüldüm. Beni görünce: "Meşakkatin, bu gördüğüm dereceye ulaşacağını zannetmezdim. Bir koyun bulabilecek misin?" dedi. "Hayır" cevabını verdi. (Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "...İçinizde hasta olan veya başından rahatsız varsa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir..." (Bakara, 196) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Üç gün oruç tut veya her fakire yarım sa' yiyecek vermek suretiyle altı fakiri doyur, başını traş et" dedi. Bu âyet hassaten benim hakkımda nazil oldu, ancak umumen hapimize şâmildir." (KÜTÜB-İ SİTTE / 473)

   İstanbul -03. 10.2007
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail