Büşr İnb
Cehaş’dan; Allah Resulu; Avucuna tükürdü sonra şöyle buyurdu; Allah
Taala buyurdu ki; Ey Ademoğlu, Ben seni şöyle bir şeyden yaratmışken,
sen Beni nereden aciz bırakacaksın? Nihayet seni yaratıp ölçülü,
düzgün yapılı kıldığımda sabah akşam yürüdün, yeryüzünde senin sesin,
şanın vardı. Topladın ve kimseye vermedin. Nihayet can boğaza geldiği
zaman; Tasadduk edeceğim, dedin. Heyhat sadaka zamanı geçti.
(İBN KESİR CİLT IX /S.4427)
Cabir’den rivayete
göre; Hayber günü biz at, katır ve merkepleri boğazlamıştık. Allah
Resulu (sa) katır ve merkeplerin (etini) yasakladı da at eti yememizi
yasaklamadı. (İBN KESİR CİLT IX /S.4433)
Her kim, Cum’a günü Kehf suresini okursa,
yerle göğün arasını nurla doldurur.
(İLAHİ EMİRLER S;73)
Ümmetimin içinde
insanlardan büyük cemaatlere şefaat edecek biri vardır. Onlardan kimi
bir kabileye, kimi bir zümreye, kimi de bir kişiye şefaat edecek ve
neticede bunlar cennete gireceklerdir. (TİRMIZİ CİLT IV No: 2556)
Peygamber
efendimiz (sav)’in diktiği Medine hurması, cennet meyvelerindendir. Ve
zehire karşı şifalıdır. (TIRMIZİ))
Osman (ra)’dan:
O da
Peygamberimiz (sav)’den rivayet etmiştir ki: “ İhramlı olan bir adamın
gözleri ağrırsa, sabır denilen ilaçla tedavi edilir.” (MÜSLİM, EBU
DAVUD, TIRMIZİ, NESEİ))
Nâfi
anlatıyor: İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) Kur'ân okuduğu zaman, okuma
işinden çıkıncaya kadar hiç konuşmazdı. Bir gün ben (Mushaf'ı,
yüzünden takip ediverdim, o da ezberden) Bakara suresini okudu. Bir
ayete gelince bana: "Bu ayet ne hakkında indi biliyor musun?" diye
sordu. Ben "Hayır!" deyince: "Şu, şu mesele için" diye açıkladı, sonra
(okumaya) devam etti. )"
(KÜTÜB-İ SİTTE /
480)
Berâ
(radıyallahu anh): "İğrenmeden alamayacağınız pis şeyleri vermeye
kalkmayın..." (Bakara, 267) meâlindeki ayet biz ensarlar hakkında
indi" dedi ve anlattı: "Biz hurma yetiştiren kimselerdik. Herkes,
hurmasından az veya çok oluşuna göre tasadduk ederdi. Bu cümleden
olarak, kişi bir iki hurma salkımı getirir onu mescide asardı.
Mescidde kalan Ehl-i Suffa'nın yiyeceği yoktu. Bunlardan biri acıktığı
zaman, salkıma gelir, sopasıyla vurur, ondan bir miktar hurma düşürür
ve yerdi. Hayrı düşünmeyenlerden bazıları, içerisinde kalitesiz
hurmaların çokça bulunduğu salkımlardan, bazıları kırık adi
salkımlardan getirip asıyordu. Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk şu âyeti
indirdi: "Ey iman edenler: Kazandıklarınızın temizlerinden ve size
yerden çıkardıklarımızdan sarfedin; iğrenmeden alamıyacağınız pis
şeyleri vermeye kalkmayın. Allah'ın müstağni ve övülmeye layık
olduğunu bilin." Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ayeti şöyle
açıklar: "Sizden biri, sadaka olarak verdiği şeyin benzeri, kendisine
verildiği takdirde onu istemeye istemeye, utanarak alacağı şeyden
almamasına dikkat etsin." İbnu Abbas der ki: "Bundan sonra hepimiz,
sahib olduğumuz şeylerin iyilerinden verir olduk."
(KÜTÜB-İ SİTTE / 506)
İbnu Mes'ud
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki: "Şeytan da, melek de insanoğluna sokularak onun kalbine
birtakım şeyler atarlar. Şeytanın işi kötülüğe çağırmak, sonu fena ve
zararlı olan şeylere teşvik etmek ve hakkı yalanlamak, haktan
uzaklaştırmaktır. Meleğin işi hak ve hayra, iyiliğe çağırmak ve
kötülükten uzaklaştırmaktır. Kim içinde hakka, hayıra, iyiliğe çağıran
bir ses duyarsa bilsin ki bu Allah'tandır ve hemen Allahu Teala'ya
hamdetsin. Kim de içinde şerr ve inkâra çağıran bir fısıltı duyarsa
ondan uzaklaşsın ve hemen şeytandan Allah'a sığınsın." Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) bu sözlerine şu meâldeki âyeti ekledi:
"Şeytan sizi fakir olacaksınız diye korkutur, size cimriliği
emreder.." (Bakara 268).
(KÜTÜB-İ SİTTE / 507)
İstanbul
-30. 10.2007
http://sufizmveinsan.com
|