-385-


Büşr İnb Cehaş’dan; Allah Resulu; Avucuna tükürdü sonra şöyle buyurdu;  Allah Taala buyurdu ki; Ey Ademoğlu, Ben seni şöyle bir şeyden yaratmışken, sen Beni nereden aciz bırakacaksın? Nihayet seni yaratıp ölçülü, düzgün yapılı kıldığımda sabah akşam yürüdün, yeryüzünde senin sesin,  şanın vardı. Topladın ve kimseye vermedin. Nihayet can boğaza geldiği zaman; Tasadduk edeceğim, dedin. Heyhat sadaka zamanı geçti. (İBN KESİR CİLT IX /S.4427)

Cabir’den rivayete göre; Hayber günü biz at, katır ve merkepleri boğazlamıştık. Allah Resulu (sa) katır ve merkeplerin (etini) yasakladı da at eti yememizi yasaklamadı. (İBN KESİR CİLT IX /S.4433)

Her kim,  Cum’a günü Kehf suresini okursa, yerle göğün arasını nurla doldurur. (İLAHİ EMİRLER S;73)

Ümmetimin içinde insanlardan büyük cemaatlere şefaat edecek biri vardır. Onlardan kimi bir kabileye, kimi bir zümreye, kimi de bir kişiye şefaat edecek ve neticede bunlar cennete gireceklerdir. (TİRMIZİ CİLT IV No: 2556)

Peygamber efendimiz (sav)’in diktiği Medine hurması, cennet meyvelerindendir. Ve zehire karşı şifalıdır. (TIRMIZİ))

Osman (ra)’dan:

 O da Peygamberimiz (sav)’den rivayet etmiştir ki: “ İhramlı olan bir adamın gözleri ağrırsa, sabır denilen ilaçla tedavi edilir.” (MÜSLİM, EBU DAVUD, TIRMIZİ, NESEİ))

Nâfi anlatıyor: İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) Kur'ân okuduğu zaman, okuma işinden çıkıncaya kadar hiç konuşmazdı. Bir gün ben (Mushaf'ı, yüzünden takip ediverdim, o da ezberden) Bakara suresini okudu. Bir ayete gelince bana: "Bu ayet ne hakkında indi biliyor musun?" diye sordu. Ben "Hayır!" deyince: "Şu, şu mesele için" diye açıkladı, sonra (okumaya) devam etti. )" (KÜTÜB-İ SİTTE / 480)

Berâ (radıyallahu anh): "İğrenmeden alamayacağınız pis şeyleri vermeye kalkmayın..." (Bakara, 267) meâlindeki ayet biz ensarlar hakkında indi" dedi ve anlattı: "Biz hurma yetiştiren kimselerdik. Herkes, hurmasından az veya çok oluşuna göre tasadduk ederdi. Bu cümleden olarak, kişi bir iki hurma salkımı getirir onu mescide asardı. Mescidde kalan Ehl-i Suffa'nın yiyeceği yoktu. Bunlardan biri acıktığı zaman, salkıma gelir, sopasıyla vurur, ondan bir miktar hurma düşürür ve yerdi. Hayrı düşünmeyenlerden bazıları, içerisinde kalitesiz hurmaların çokça bulunduğu salkımlardan, bazıları kırık adi salkımlardan getirip asıyordu. Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk şu âyeti indirdi: "Ey iman edenler: Kazandıklarınızın temizlerinden ve size yerden çıkardıklarımızdan sarfedin; iğrenmeden alamıyacağınız pis şeyleri vermeye kalkmayın. Allah'ın müstağni ve övülmeye layık olduğunu bilin." Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ayeti şöyle açıklar: "Sizden biri, sadaka olarak verdiği şeyin benzeri, kendisine verildiği takdirde onu istemeye istemeye, utanarak alacağı şeyden almamasına dikkat etsin." İbnu Abbas der ki: "Bundan sonra hepimiz, sahib olduğumuz şeylerin iyilerinden verir olduk." (KÜTÜB-İ SİTTE / 506)

İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Şeytan da, melek de insanoğluna sokularak onun kalbine birtakım şeyler atarlar. Şeytanın işi kötülüğe çağırmak, sonu fena ve zararlı olan şeylere teşvik etmek ve hakkı yalanlamak, haktan uzaklaştırmaktır. Meleğin işi hak ve hayra, iyiliğe çağırmak ve kötülükten uzaklaştırmaktır. Kim içinde hakka, hayıra, iyiliğe çağıran bir ses duyarsa bilsin ki bu Allah'tandır ve hemen Allahu Teala'ya hamdetsin. Kim de içinde şerr ve inkâra çağıran bir fısıltı duyarsa ondan uzaklaşsın ve hemen şeytandan Allah'a sığınsın." Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu sözlerine şu meâldeki âyeti ekledi: "Şeytan sizi fakir olacaksınız diye korkutur, size cimriliği emreder.." (Bakara 268). (KÜTÜB-İ SİTTE / 507)

   İstanbul -30. 10.2007
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail