Kasım İbn Ebu Şeybe
Bera’dan nakil:
Hz Peygambere
müslümanların çocukları sorulduğunda: “onlar babalarıyla
beraberdirler.” buyurdu. Müşriklerin çocukları sorulduğunda; “onlar
da babalarıyla beraberdirler,” buyurdu. Ey Allah’ın Resulu orada ne
yaparlar? denilince; “Allah onların durumunu en iyi bilendir,”
buyurdu. (İBN
KESİR CİLT IX / S.4707)
Her kim, her ayda her sabah üç kaşık bal yerse: ona belanın büyüğü
isabet etmez.
(İBN
KESİR CİLT IX / S.4520)
Her farz
namazlarından sonra Ayet-el Kürsi’yi birer defa okuyan, kabir
cennetine girer, ölüm olmasaydı doğrudan doğruya cennete giderdi.
(İLAHİ EMİRLER S:366)
Taharetsiz
namaz kabul değildir. (TIRMIZİ CİLT I NO; 1)
"Cennette,
‘duha kapısı' denilen bir kapı vardır. Kıyamet günü bir münadi şöyle
seslenir: ‘Ey Duha namazı kılanlar nerdesiniz? İşte gireceğiniz kapı
burasıdır, Allah-u Teâla'nın rahmetiyle buradan içeri giriniz."
(TABERANİ)
Ebu Hüreyre
(radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
beni Ramazan zekatını muhâfazaya tâyin etmişti. Derken kara bir adam
gelerek zâhireden avuç avuç almaya başladı. Ben derhal kendisini
yakaladım ve: "Seni Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a
çıkaracağım" dedim. Bana: "Ben fakir ve muhtaç bir kimseyim, üstelik
üzerimde bakmak zorunda olduğum çoluk-çocuk var, ihtiyaçlarım cidden
çoktur, şiddetlidir" dedi. Ben de onu salıverdim. Sabah olunca Hz.
Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):
-Ey Ebu
Hüreyre! Dün akşamki esirini ne yaptın? diye sordu. Ben:
-Ey
Allah'ın Resûlü: Bana şiddetli ihtiyacından ve çoluk-çocuktan dert
yandı. Bunun üzerine ona acıyarak salıverdim, dedim. Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm):
-Ama o
sana muhakkak yalan söyledi. Haberin olsun, o tekrar gelecek!
buyurdu. Bu sözünden anladım ki, herif tekrar gelecek. Binâenaleyh
onu beklemeye başladım. Derken yine geldi ve zahireden avuçlamaya
başladı. Ben de derhal yakaladım ve: "Seni mutlaka Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a çıkaracağım" dedim. Yine yalvararak: "Beni bırak,
gerçekten çok muhtacım, üzerimde çoluk-çocuk var, bir daha yapmam"
dedi. Ben yine acıdım ve salıverdim.
Ertesi gün
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
-Ey Ebu
Hüreyre, dün geceki esirini ne yaptın? diye sordu. Ben:
-Ey
Allah'ın Resûlü, bana ihtiyacından çoluk-çocuğundan dert yandı. Ben
de acıdım ve salıverdim, dedim. "Ama" dedi, Resûlullah: "O yalan
söyledi fakat yine gelecek."
Üçüncü
sefer yine gözetledim. Yine geldi ve zahireden avuç avuç almaya
başladı. Onu yine yakalayıp:
-Seni
mutlaka Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e götüreceğim. Bu
üçüncü gelişin, üstelik sıkılmadan başka gelmeyeceğim deyip yine de
geliyorsun, dedim. Yine bana rica ederek şöyle söyledi: "Bırak beni,
sana birkaç kelime öğreteyim de Allah onlarla sana fayda
ulaştırsın". Ben:
-Nedir bu
kelimeler söyle! dedim. Bana dedi ki:
-Yatağa
girdin mi Ayetü'l-Kürsî'yi sonuna kadar oku. Bunu yaparsan Allah
senin üzerine muhafız bir melek diker, sabah oluncaya kadar sana
şeytan yaklaşamaz dedi. Ben yine acıdım ve serbest bıraktım.
Sabah oldu,
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Dün akşamki esirini ne
yaptın?" diye sordu. Ben:
-Ey
Allah'ın Resûlü, bana birkaç kelime öğreteceğini, bunlarla Allah'ın
bana faide ihsan buyuracağını söyledi, ben de kendisini yine serbest
bıraktım, dedim. Resul-i Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm):
-Neymiş
onlar? dedi. Ben:
-Efendim,
döşeğine uzandığın vakit Ayetü'l-Kürsî'yi başından sonuna kadar oku.
(Bunu okursan) Allah'ın koyacağı bir muhafız üzerinden eksik olmaz
ve ta sabaha kadar şeytan sana yaklaşmaz! dedi, cevabını verdim.
Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) bunun üzerine: "(Bak hele!) o koyu bir
yalancı olduğu halde, bu sefer doğru söylemiş. Ey Ebu Hüreyre! Üç
gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun?" dedi. Ben:
-Hayır!
cevabını verdim.
-O bir
şeytandı buyurdular.
(KÜTÜB-İ SİTTE / 500)
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teâla, ümmetim, içinden geçen fena
şeylerle amel etmedikçe veya onu konuşmadıkça o şey yüzünden
ümmetimi hesâba çekmeyecektir." (KÜTÜB-İ SİTTE / 510)
Ebu
Dâvud'dan gelen bir rivayette şöyle denmektedir. "Kim kasıtlı
olarak bir mü'mini öldürürse, onun günahını hiçbir şey ortadan
kaldırmaz." (KÜTÜB-İ SİTTE / 565)
İstanbul
-27. 11.2007
http://sufizmveinsan.com
|