Her kim Aşura Gününde ailesine ve ev halkına ikramda
bulunursa, Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına
bereket ve genişlik ihsan eder. (HADİS)
Aşurenin faziletinden faydalanın! Bu mübarek günde oruç
tutan, melekler, peygamberler, şehidler ve salihlerin
ibâdetleri kadar sevaba kavuşur. (HADİS)
Aşure günü, zerre kadar sadaka veren kimse, Uhud dağı
kadar sevaba kavuşur. (HADİS )
Aşure günü, on Müslümana selam veren, bütün
Müslümanlara selam vermiş gibi sevaba kavuşur. (HADİS )
Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu:
"Ramazan'dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye
edersiniz?"
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, "Muharrem ayında
oruç tut. Çünkü o, Allah'ın ayıdır. Onda öyle bir gün
vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul
etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir"
buyurdu. (TIRMIZİ)
Peygamberimiz
şöyle buyurmuşlardır:
"Âşure gününde tutulan orucun Allah katında, o günden
önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle
ümit ediyorum." (TIRMIZİ)
Ebu Musa (r.a.)
şöyle anlatır:
Aşure günü
Yahudilerin,
tazim ettikleri ve bayram edindikleri bir gündü.
Resulullah (a.s.): "O gün sizler de oruç tutunuz,"
buyurmuştur.
(SAHİH-İ MÜSLİM / 1912)
Aşure günü Nuh aleyhisselamın
gemisi, Cudi dağına indirildi. O gün Nuh ve
yanındakiler, Allahü teâlâya şükür için oruçlu idiler.
Hayvanlar da hiç bir şey yememişti. Allahü teâlâ denizi,
beni İsrail için, aşure günü yardı. Yine Aşure günü
Allahü teâlâ Adem aleyhisselamın ve Yunus aleyhisselamın
kavminin tevbesini kabul etti. İbrahim aleyhisselam da o
gün doğdu. (TABERANİ)
Muaviye b. Ebu Sufyan'nın (r.a.) rivayet ettiğine
göre:
Humeyd b.
Abdurrahman şöyle anlatıyor: Kendisi,
Muaviye b. Ebu Sufyan'ı
Medine'deki
hitabında, yani Muaviye bir aşure günü
Medine'ye
gelip halka hitabında şöyle derken işitmiştir: Ey
Medineliler! Hani alimleriniz? (Biliniz ki) ben
Resulullah'tan (a.s.) işittim, (bu gün için) şöyle
buyuruyordu: "Bu gün aşure günüdür. Aşure günü oruç
tutmayı Allah size farz kılmamıştır. Halbuki ben
oruçluyum. Sizlerden her kim bu orucu tutmak isterse
tutsun; tutmak istemeyen de tutmasın." (SAHİH-İ MÜSLİM /
1909)