Allah Resulu (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
-“Sinemaki bitkisi
ve dere otuna yapışın. Muhakkak bu ikisinde sam hastalığı
dışında her hastalığa şifa vardır.” Ey Allah’ın elçisi sam
nedir? denildi de Allah Resulu (s.a.v.); “Ölümdür.” buyurdu. (İBN
KESİR CİLT IX / S.4520)
Enes İbn Malik’ten;
Allah Resulü (s.a.v.) şöyle dua edermiş; “Cimrilik, tembellik,
ihtiyarlık, erzel-i ömr, kabir azabı, Deccalın fitnesi, hayat ve
ölüm fitnesinden sana sığınırım.” (İBN KESİR CİLT IX / S.4529)
Şefaat haktır. Allah
Taala kime şefaat izni verirse o şefaat edebilir. (İLAHİ EMİRLER
S:368)
Namazın anahtarı taharettir;
tahrimi tekbirdir ve tahlili selam vermektir. (TIRMIZİ CİLT I
NO; 3)
Öğleyin kaylule yapınız.
Muhakkak şeytanlar öğle vaktinde kaylule yapmazlar.” (MÜSLİM)
Allah Taala bir hac ile üç kişiyi cennete koyar: (Haccı) vasiyet
edeni, (vasiyeti) yerine getireni ve kardeşinin yerine hacca
gideni.(BEYHAKİ)
İbnu Abbas (radıyallahu anhüma),
saliha kadının: "Rabbim, karnımdakini azadlı bir kul olarak sana
adadım" (Âl-i İmran, 35) sözünü tefsir sadedinde şöyle der:
"Yani sırf mescide hizmet etmesi için." (KÜTÜB-İ SİTTE / 516)
İbnu Abbas (radıyallahu
anhüma): "...İbrahim'in ailesi ve İmrân ailesi..." (Âl-i İmrân,
33) ayeti hakkında: "Onlar, İbrahim'in neslinden, İmran'ın
neslinden, Yâsin'in neslinden ve Muhammed'in neslinden imân eden
kimselerdir." Allah Teâla hazretleri şöyle buyuruyor:
"Gerçekten, insanlardan İbrahim'e en yakın olanı her halde
(zamanında) ona tâbi olanlarla şu peygamber ve (şu) imân
edenlerdir. Allah da o imân edenlerin yâridir" (Âl-i İmrân, 68)
demiştir. (KÜTÜB-İ SİTTE /515)
Ebu
Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular: "Yeni doğan her insan yavrusuna, doğduğu
anda şeytan mutlaka bir dürter. Yavru, onun dürtmesi (nin
verdiği rahatsızlık) sebebiyle bağırarak ağlar. Hazret-i Meryem
ve onun oğlu İsa bundan hâriçtir." Ebu Hüreyre sözüne devamla:
"İsterseniz şu âyeti de okuyun dedi: "Meryem: "...Ben onu da
soyunu da kovulmuş şeytandan sana sığındırırım" dedi". (Âl-i
İmran, 36). (KÜTÜB-İ SİTTE / 517)