İslama eriştirilen, maişeti kendisine
yetecek kadar olan ve bununla kanaat
eden kurtuluşa ermiştir. (İBN KESİR CİLT
IX / S.4575)
Muhakkak ki Allah, mü’mine dünyada iken
verilen bir iyiliği ahirette eksiltmez.
ahirette ona ayrıca sevap verilir.
Kafire gelince; Allah iyiliklerini ona
dünyada iken verir, ahirete sevk
edildiği zaman ise karşılığında
kendisine hayır verilecek hiçbir iyiliği
olmaz. (İBN KESİR CİLT IX / S.4575)
Bir insan bildiği şeylerle amel ederse
Cenabı Hakk ona bilmediği şeyleri ihsan
eder. (İLAHİ EMİRLER S:370)
Tezek ve kemikle taharetlenmeyin. Çünkü
o, cin kardeşlerinizin azığıdır. (TIRMIZİ
CİLT I NO; 18)
Hz. Peygamber (sav)'i namaz kılarken
gördüm, göğsünden değirmen sesi gibi
inilti çıkıyordu." Başka bir rivayette
ise; "Göğsünden kaynayan tencerenin sesi
gibi ses çıkıyordu." (EBU DAVUD, NESEİ)
Abdestli olarak ölen, ölüm acısı çekmez.
Çünkü abdest imanlı olmanın alametidir..
(HADİS)
İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)
anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm), Bedir savaşında Kureyş'i
yendikten sonra Medine'ye döndüğü zaman
Yahudileri toplayarak onlara: "Kureyş'in
başına gelen musibet size de gelmeden
Müslüman olun" dedi. Onlar cevâben: "Ey
Muhammed, Kureyş'ten savaşmasını
bilmeyen top bir grubu mağlub etmen
sakın seni aldatmasın. Şayet bizimle
savaşacak olursan bizim kimler
olduğumuzu öğrenecek ve bizim gibisiyle
hiç karşılaşmadığını anlayacaksın!"
dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu
ayeti indirdi: "(Habibim), "O (Yahudi)
kafirlerine de ki: Yakında mağlub
olacaksınız ve (toptan) cehenneme
sürüleceksiniz. O, ne kötü yataktır,
(Bedir muharebesinde) karşılaşan iki
grub hakkında sizin için muhakkak bir
ibret vardı. (Onlardan) bir grub Allah
yolunda dövüşüyordu, diğeri ise kâfirdi"
(Âl-i İmrân, 12-13). (KÜTÜB-İ SİTTE /
513)
İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki: "Her peygamberin
peygamberlerden dostları vardır. Benim
dostum, ceddim ve Rabbimin halili olan
İbrahim'dir." Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) sonra şu ayeti tilavet
buyurdular: "Gerçekten, insanlardan
İbrahim'e en yakın olanı her halde
(zamanında) ona tabi olanlarla şu
peygamber ve (şu) iman edenlerdir. Allah
da o iman edenlerin yâridir" (Âl-i
İmran, 68) (KÜTÜB-İ SİTTE / 514)
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) şu mealdeki
âyeti okudu: "(Habibim) Sana Kitab'ı
indiren O'dur. Ondan bir kısım âyetler
muhkemdir ki bunlar Kitab'ın anası
(temeli)dir. Diğer bir kısmı da
müteşâbihlerdir. İşte kalblerinde
eğrilik bulunanlar sırf fitne aramak
(ötekini berikini saptırmak) ve (kendi
arzularına göre) onun te'viline
yeltenmek için onun müteşâbih olanına
tâbi olurlar. Halbuki onun te'vilini
Allah'dan başkası bilmez, ilimde yüksek
gayeye erenler ise; "Biz ona inandık,
hepsi Rabbimiz katındadır" derler.
(Bunları) salim akıllılardan başkası
iyice düşünmez."
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
ayetin okunmasını tamamlayınca bana şunu
söyledi: "Kur'an'ın müteşâbih ayetlerine
tâbi olanları gördüğünüz vakit bilin ki
onlar Allah'ın ayette haber verdiği
kimselerdir, onlardan sakının." (KÜTÜB-İ
SİTTE /511)