- 402 -


İslama eriştirilen, maişeti kendisine yetecek kadar olan ve bununla kanaat eden kurtuluşa ermiştir. (İBN KESİR CİLT IX / S.4575)

Muhakkak ki Allah, mü’mine dünyada iken verilen bir iyiliği ahirette eksiltmez. ahirette ona ayrıca sevap verilir. Kafire gelince; Allah iyiliklerini ona dünyada iken verir, ahirete sevk edildiği zaman ise karşılığında kendisine hayır verilecek hiçbir iyiliği olmaz. (İBN KESİR CİLT IX / S.4575)

Bir insan bildiği şeylerle amel ederse Cenabı Hakk ona bilmediği şeyleri ihsan eder. (İLAHİ EMİRLER S:370)

Tezek ve kemikle taharetlenmeyin. Çünkü o, cin kardeşlerinizin azığıdır. (TIRMIZİ CİLT I  NO; 18)

Hz. Peygamber (sav)'i namaz kılarken gördüm, göğsünden değirmen sesi gibi inilti çıkıyordu." Başka bir rivayette ise; "Göğsünden kaynayan tencerenin sesi gibi ses çıkıyordu." (EBU DAVUD, NESEİ)

Abdestli olarak ölen, ölüm acısı çekmez. Çünkü abdest imanlı olmanın alametidir.. (HADİS)

İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Bedir savaşında Kureyş'i yendikten sonra Medine'ye döndüğü zaman Yahudileri toplayarak onlara: "Kureyş'in başına gelen musibet size de gelmeden Müslüman olun" dedi. Onlar cevâben: "Ey Muhammed, Kureyş'ten savaşmasını bilmeyen top bir grubu mağlub etmen sakın seni aldatmasın. Şayet bizimle savaşacak olursan bizim kimler olduğumuzu öğrenecek ve bizim gibisiyle hiç karşılaşmadığını anlayacaksın!" dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "(Habibim), "O (Yahudi) kafirlerine de ki: Yakında mağlub olacaksınız ve (toptan) cehenneme sürüleceksiniz. O, ne kötü yataktır, (Bedir muharebesinde) karşılaşan iki grub hakkında sizin için muhakkak bir ibret vardı. (Onlardan) bir grub Allah yolunda dövüşüyordu, diğeri ise kâfirdi" (Âl-i İmrân, 12-13). (KÜTÜB-İ SİTTE / 513)

İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Her peygamberin peygamberlerden dostları vardır. Benim dostum, ceddim ve Rabbimin halili olan İbrahim'dir." Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sonra şu ayeti tilavet buyurdular: "Gerçekten, insanlardan İbrahim'e en yakın olanı her halde (zamanında) ona tabi olanlarla şu peygamber ve (şu) iman edenlerdir. Allah da o iman edenlerin yâridir" (Âl-i İmran, 68) (KÜTÜB-İ SİTTE / 514)

Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şu mealdeki âyeti okudu: "(Habibim) Sana Kitab'ı indiren O'dur. Ondan bir kısım âyetler muhkemdir ki bunlar Kitab'ın anası (temeli)dir. Diğer bir kısmı da müteşâbihlerdir. İşte kalblerinde eğrilik bulunanlar sırf fitne aramak (ötekini berikini saptırmak) ve (kendi arzularına göre) onun te'viline yeltenmek için onun müteşâbih olanına tâbi olurlar. Halbuki onun te'vilini Allah'dan başkası bilmez, ilimde yüksek gayeye erenler ise; "Biz ona inandık, hepsi Rabbimiz katındadır" derler. (Bunları) salim akıllılardan başkası iyice düşünmez."

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ayetin okunmasını tamamlayınca bana şunu söyledi: "Kur'an'ın müteşâbih ayetlerine tâbi olanları gördüğünüz vakit bilin ki onlar Allah'ın ayette haber verdiği kimselerdir, onlardan sakının." (KÜTÜB-İ SİTTE /511)

   İstanbul -27. 02.2008
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail