- 414-


Sizden önceki kavimlerden bir kişi üzerindeki elbiseyle böbürlenerek yürüdüğü sırada, yer yarıldı ve o içine gömüldü. Kıyamet gününe kadar da gömülmeye devam etmektedir. Keza Allah Taala Karun’dan bahsederken, onun kavmine karşı süslenerek böbürlenip çıktığını ve Allah Taala’nın hem onu hem de onun yurdunu yere batırdığını bildiriyor. (İBN KESİR CİLT IX / S.4734)

Kim Allah için tevazu ederse, Allah onu yüceltir. O, kendi yanında hakir, halkın yanında büyüktür. Kim de büyüklük taslarsa; Allah onu indirir. O, kendi yanında büyük, halkın yanında fakirdir. Hatta halkın yanında o köpeklerden ve domuzlardan daha çok menfurdur. (İBN KESİR CİLT IX / S.4734)

İnsanlar dünyalarını yükseltmek ve tamir etmek için dinlerinden bir şeyi terk ederlerse Cenabı Hakk onların başına daha zararlı şeyler açar. (İLAHİ EMİRLER S:389)

Namaz vakitlerinin evveli ve sonu vardır. Öğle vaktinin evveli güneşin zeval zamanı ve sonu ikindi vaktinin giriş zamanıdır. İkindi vaktinin evveli, bu vaktin giriş zamanı ve sonu güneşin sarardığı zamandır. Akşam vaktinin evveli güneşin battığı ve sonu ufuğun battığı zamandır. Yatsı vaktinin evveli ufuk battığı zaman ve sonu gece yarıladığı zamandır. Sabah vaktinin evveli fecrin doğduğu zaman ve sonu güneşin doğduğu zamandır. (TIRMIZİ CİLT I NO; 151)

Ebu Hureyre, cünüp olarak, Medine sokaklarından birinde, Peygamberimiz (sav)’e rastlamıştı. (Onu görür görmez) hemen onun yanından sıvışıp gitmiş, yıkanmış. Peygamberimiz (sav), onu(n niçin sıvışıp gittiğini) araştırmış. Ebu Hureyre geldiği zaman, ona:

- Ey Ebu Hureyre! Neredeydin? diye sormuş. Ebu Hureyre’de:

-“Ey Allah’ın Resulü! Bana, cünüp olduğum bir sırada rastladın. Ben de yıkanmadıkça senin yanında oturmayı doğru bulmadım” demiş. Bunun üzerine Resulullah (sav):

-“Suphanallah! Mümin kimse pis olmaz” buyurdu. (MÜSLİM)

Dâvud İbnu'l-Husayn anlatıyor: Ümmü Sa'd Binti Rebî'ye Kur'ân'dan okuyordum. Bu kadın Hz. Ebu Bekir es-Sıddîk (radıyallahu anh)'in terbiyesinde yetişen bir yetime idi. Ben Nisa suresinin 33. ayetini "vellezîne âkadet eymânukum" diye okuyunca müdahele ederek: "Öyle okuma fakat "vellezîne akadet eymânukum" diye oku. Bu âyet Hz. Ebu Bekir ve oğlu Abdurrahmân hakkında nazil oldu. Oğlu, İslâm'ı kabul etmeyince Hz. Ebu Bekir, ona miras bırakmayacağım diye yemin etmişti. Bilâhare Abdurrahman Müslüman olunca, Cenâb-ı Hakk, mirasdan nasibini ayırması için Hz. Ebu Bekir'e bu âyetle emir buyurdu" dedi.

Bir rivayette şu ilave açıklama yapılmıştır: "Abdurrahman'ın İslâm'a girişi Müslümanların maddi galebesine kadar gecikti." (KÜTÜB-İ SİTTE / 551)

Hz. Enes (radıyallahu anh) "Allah, şüphesiz zerre kadar haksızlık etmez, zerre kadar iyilik olsa onu kat kat artırır ve yapana büyük ecir verir" ayeti ile ilgili olarak Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle dediğini rivayet etti: "Allah hiçbir mü'mine, yaptığı tek hayrın bile karşılığını ihmal etmek suretiyle zulümde bulunmaz. Yaptığı her hasenenin karşılığı hem dünyada hem de ahirette kendisine verilir. Kâfir ise, yaptığı hayır sebebiyle dünyada öylesine yedirilir ki, ahirete varınca, karşılığı verilecek tek hayrı kalmaz." (KÜTÜB-İ SİTTE / 552)

İmam Mâlik'e ulaştığına göre, Hz. Ali (radıyallahu anh): "Karı-kocanın arasının açılmasından endişelenirseniz, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin, bunlar düzeltmek isterlerse, Allah onların aralarını buldurur" (Nisa 35) ayetinde temas edilen iki hakem hakkında "karı-kocanın ayrılma veya birleşme kararları bu iki hakemin vereceği hükme kalmıştır" diye beyanda bulunmuştur. (KÜTÜB-İ SİTTE / 553)

 

   İstanbul -22. 05.2008
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail