Allah’tan üç şey istedim, ikisini verdi, birini vermedi: Ümmetimin üzerine kendilerinden olmayan bir düşmanı musallat etmemesini istedim. Bunu bana verdi. Onları boğulma ile helak etmemesini istedim Bunu da bana verdi. Felaket ve korkularının kendi aralarından kılınmamasını istedim. Bunu bana vermedi. (İBN KESİR CİLT VI / S.2676)
Bu ümmet yetmiş üç fırkaya bölünecek. Bir tanesi hariç hepsi ateştedir. (İBN KESİR CİLT VI / S.2681)
Kalbinde imanı temiz ve doğru, ahlakı temiz, dili doğru, nefsi mutmain olur ve hain olmazsa bu gibi kimseler dünya ve ahiretin bütün hayrını elde ederler. (İLAHİ EMİRLER S:445)
Dua gök ile yeryüzü arasında behemehal durdurulur ve sen Peygamberin (s.a.v.)’e salat getirinceye kadar o duadan hiçbir kelime çıkmaz. (TIRMIZİ CİLT I NO; 485)
Cömertin yemeği şifa, cimrinin yemeği ise hastalıktır. (HADİS)
Büyük kardeşin, küçük kardeşler üzerine hakkı, babanın çocuğu üzerine olan hakkı gibidir. (HADİS)
İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh): "Ey Allah'ın Resûlü, saçların ağardı, yaşlandın" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Beni, Hûd, Vakı'a, Mürselât, Amme yetesâelun ve İza'ş-Şemsü Küvviret sûreleri ihtiyarlattı" cevabını verdi." (KÜTÜB-I SİTTE /657)
İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'ın anlattığına göre, kendisine Cenab-ı Hakk'ın şu mealdeki kelamından sual sorulmuştur: "Bilin ki, onlar, Kur'an okunurken gizlenmek için iki büklüm olurlar. Bilin ki elbiselerine büründüklerinde bile Allah onların gizlediklerini ve açığa vurduklarını bilir. Çünkü o, Kalplerde olanı bilendir (Hud, 5).
İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) şu açıklamayı yapmıştır: "Bunlar helâda soyununca avret mahallerinin açılıp, o manzaralarının semaya ulaşmasından, keza hanımlarıyla cinsi mukarenet sırasında soyununca çıplak hallerinin semaya ulaşmasından korkup haya duyan, (bu yüzden kendilerine sıkıntı veren) kimseler hakkında nazil olmuştur." .(KÜTÜB-I SİTTE /658)
Ebu Musa el-Eş'ari (radıyallahu anh) anlatıyor: Resul-i Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allahu Teâla, zalime biraz fırsat tanır, amma bir de yakaladı mı artık paçayı kurtaramaz." Sonra da şu ayeti okudular: "Allah kasabaların zâlim halkını yakalayınca böyle yakalar, yakalaması da şiddetli ve elimdir" (Hid, 102).
Tirmizi, rivayetinde: "Fırsat tanır (yümlî) değil, "mühlet tanır" (yümhil) olması muhtemeldir" demiştir. (KÜTÜB-I SİTTE /659)
|