- 453-


Ebu Hureyre şöyle der; Hz Peygamber (s.a.v.)’in yanında kirpi yemek zikredildiğinde şöyle buyurdular; O, murdarlardan bir murdardır. (İBN KESİR CİLT VI / S.2852)

Allah Yahudileri kahretsin , onlara iç yağı haram kılındı da onu satıp parasını yediler. (İBN KESİR CİLT VI / S.2855)

Bir müslümanın dünyadan irtihal etmesi, çocuğun anasının karnından çıkmasına benzer. (İLAHİ EMİRLER S:468)

Ebu Hureyre şöyle der; Hz Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “(Ticaret için olmayan) atında ve kölesinde müslümanın üzerine zekat düşmez.” (TIRMIZİ CİLT I  NO; 624)

Bir zaman gelir ki; o zamanın Müslümanları, bugün sizin yaptığınız ibadetlerin onda birini yaparsa, ahirette azaptan kurtulur. (HADİS)

İbnu Abbas (radıyallahu anhüma) şu iki ayet hakkında aşağıdaki açıklamayı yapmıştır: "Doğrusu inanıp hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihâd edenler ve Muhâcirleri barındırıp onlara yardım edenler, işte bunlar birbirlerinin dostudurlar" ve "İnanıp hicret etmeyenlerle, -hicret edene kadar- sizin dostluğunuz yoktur. Fakat din uğrunda yardım isterlerse, aranızda anlaşma olmayan topluluktan başkasına karşı onlara yardım etmeniz gerekir. Allah işlediklerinizi görür. İnkar edenler birbirlerinin dostlarıdır. Eğer siz aranızda dost olmazsanız yeryüzünde kargaşalık, fitne ve büyük bozgun çıkar. İnanıp hicret eden, Allah yolunda savaşanlar ve Muhacirler'i barındırıp, onlara yardım edenler, işte onlar gerçekten inanmış olanlardır. Onlara mağfiret ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır. Sonra inanıp hicret eden ve sizinle birlikte savaşanlar, işte onlar sizdendir." Bedeviler muhacire varis olmazdı, muhacir de ona varis olmazdı. Bu durum nesh edildi. Ayet şöyle buyurdu: "Birbirinin mirascısı olan akraba Allah'ın kitabına göre birbirine daha yakındır. Doğrusu Allah her şeyi bilir" (Enfal, 22-25). (KÜTÜB-I SİTTE /628)

 

İbnu Abbas (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Osman (radıyallahu anh)'a dedim ki: "Siz niçin, mesâni grubuna giren Enfâl suresini miûn grubuna giren Berâet suresine yaklaştırdınız ve aralarına da besmeleyi yazmadınız?" Hz. Osman (radıyallahu anh) şu cevabı verdi: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a vahiy sırasında, bir çok sûre birlikte gelirdi. Bu durumda herhangi bir vahiy geldi mi, vahiy kâtiblerini çağırır, onlara: "Şu ayetleri, şu şu meselelerin zikredildiği sureye koyun" diye irşad ederdi. Bir ayet geldiği zaman da "Bu ayeti içinde şu şu şeylerin zikredildiği sureye koyun" derdi. Enfal suresi, Medine'de ilk nazil olanlardandı. Berâet suresi ise, iniş itibariyle Kur'ân'ın sonuncusu idi. Bunun kıssası da Enfal'in kıssasına benzemekte idi. Bu sebeple Berâet'i öbüründen zannettim. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu surenin öncekinden olduğunu belirtmeden vefat etti. Bu sebeple ben bunların arasını yakın tuttum ve ikisinin arasına bismillahirrahmanirrahim satırını koymadım. Böylece onu yedi uzunlar'ın (Seb'ut-Tıvâl) arasına koydum." (KÜTÜB-I SİTTE / 629)

 

İbnu Cübeyr (radıyallahu anh) anlatıyor: "İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ)'a sordum:

-Tevbe sûresi nedir? Şu cevabı verdi:

-Tevbe mi? Bilakis o fazihadır (İslâm düşmanlarını rezil etmektedir).

"Onlardan bir kısmı şöyledir..." "Onlardan bir kısmı şöyledir..." diyerek o kadar çok saymıştır ki, halk "Bizden kimseyi bırakmıyacak, herkesi zikredecek" zannına kapıldılar.

Ben tekrar sordum:

-Ya Enfâl suresi?

-Bu, dedi, Bedir Savaşı hakkında nazil oldu.

Ben tekrar sordum:

-Pekâla Haşr sûresi?

-O da, dedi, Benu'n-Nadir Yahudileri hakkında nazil oldu." (KÜTÜB-I SİTTE / 630)

   İstanbul -18. 02.2009
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail