Ebu Zerr Cündeb İbn
Cünade’den rivayet ed,ildiğine
göre; Allah Resulu (s.a.v.);
Güneş battığında nereye gider
biliyor musun? diye sordu. Ben;
Bilmiyorum dedim. Şöyle
buyurdular; Muhakkak ki o Arş
önüne varır, sonra secdeye
kapanır ve kendisine; dön
denilinceye kadar durur. Ey Ebu
Zerr ona; geldiğin yere geri
dön, denilmesi yakındır. İşte bu
“Kişi daha önceden inanmamışsa
imanın ona hiçbir fayda
vermeyeceği zamandır.” (İBN
KESİR CİLT VI / S.2875)
Allah Taala batı
tarafından tövbe için genişliği
yetmiş yıl olan bir kapı
açmıştır. Bu kapı güneş batıdan
doğmadıkça kapanmaz. (İBN KESİR
CİLT VI / S.2876)
İmanı kuvvetli olup da Zat-ı
Ecelli Ala’sını seveni katiyyen
cehenneme sokmaz. (İLAHİ EMİRLER
S:474)
Allah, her Peygamberin ruhunu,
ancak defnedilmesini istediği
yerde kabzeder. (TIRMIZİ CİLT II
NO; 1023)
Allah Taala’ya en sevimli gelen
dört söz
şunlardır:
La ilahe illallah,
Allahu ekber, Subhanallah,
Elhamdülillah. (HADİS)
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)
anlatıyor: Abdullah İbnu Übey
İbni Selül öldüğü zaman oğlu (radıyallahu
nah) Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın huzur-i âlîlerine
çıkıp, mübarek gömleklerini
babasına kefen olarak vermesini
talep etti. Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) talebi kabul edip
verdi. Bunun üzerine, babasının
cenâze namazını kıldırıvermesini
talep etti. Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) bu talebi de kabul
etti ve namaz kıldırmak üzere
kalktı. Ancak, Hz. Ömer (radıyallahu
anh) kalkarak Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın elbisesinden tuttu
ve: "Ey Allah'ın Resulü, Rabbin
seni, ona namaz kılmaktan men
etmişken, sen nasıl ona namaz
kılarsın?" diye müdahale etti.
Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm): "Allah beni muhayyer
bırakmıştır, zira: "Onların
ister bağışlanmasını dile, ister
dileme, birdir. Onlara yetmiş
defa bağışlanma dilesen de Allah
onları bağışlamayacaktır" (Tevbe,
80) buyurmaktadır. ben yetmişden
de fazla bağışlama talebinde
bulunacağım" dedi. Hz. Ömer (radıyallahu
anh): "Ama, o münafıktır!" dedi.
Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buna rağmen
onun ardından namaz kıldı. Bunun
üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti
inzal buyurdu: "Onlardan ölen
hiç kimse için ebediyyen namaz
kılmayacaksın, mezarı başında da
durmayacaksın. Çünkü onlar Allah
ve Resûlüne inanmadılar, fâsık
olarak öldüler" (Tevbe, 84)
Hz. Ömer (radıyallahu
anh) der ki: "Sonra o gün
Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a karşı izhar ettiğim
cür'ete hayret ettim. Allah ve
Resûlü daha iyi bilirler." (Bu
son cümlenin İbnu Abbas'ın sözü
olma ihtimali de mevcuttur).
Tirmizi'nin rivayetinde
şu ziyade var: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) bu
ayetten sonra münafıkların
cenaze namazını kılmadı."
(KÜTÜB-I SİTTE
/649)
İbnu Abbas (radıyallahu anhüma),
"...Sana gösterdiğimiz rüya ile
ve Kur'ân'da lânetlenmiş ağaçla
sadece insanları denedik..." (İsra,
60) mealindeki ayette geçen
"rüya" için şu açıklamayı yaptı:
"Bu, Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) Miraç gecesinde
Beytu'l-Makdis'e götürüldüğü
zaman gözüyle görmesidir. "Kur'ân'da
lânetlenmiş ağaç" da zakkum
ağacıdır." (KÜTÜB-I SİTTE /676)
Hz. Berâ (radıyallahu
anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'in yanına yürür
kömürle karartılmış ve dayak
atılmış bir Yahudi getirdiler.
Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) Yahudileri çağırarak:
"Kitabınızda zina haddini
(cezasını) böyle mi
buluyorsunuz? diye sordu.
"Evet" dediler.
Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) onların
alilerinden birini çağırdı ve
"Musa'ya, Tevrat'ı indiren Allah
aşkına soruyorum, zina edenin
haddini kitabınızda böyle mi
buluyorsunuz?" dedi. Alim:
-Hayır!
Eğer bana böyle yemin vererek
sormasa idin sana haber
vermezdim. Kitapta recm
buluyoruz. Fakat, zina vak'aları
eşrafımız arasında çoğaldı.
Artık şerefli birini bu suçla
yakalarsak onu bırakır olduk.
Ancak biçare birisini yakalarsak
ona haddi tatbik ediyoruz. Kendi
aramızda şöyle dedik: "Gelin
aramızda öyle bir ceza şeklinde
anlaşalım ki o, eşraftan olsun,
halktan olsun herkese tatbik
edilsin. Sonunda recm yerine
suratın kömürle boyanıp dayak
atılmasında ittifak ettik."
Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm): "Allahım,
onların öldürdüğü emr-i şerifini
ilk ihya edip dirilten ben
olayım" dedi ve had cezasının
tatbikini emretti, zâni hemen
recmedildi. Bunun üzerine şu
âyet indi: "Ey Peygamber!
Kalbleri inanmamışken
ağızlarıyla "inandık diyenler,
Yahudilerden yalana kulak
verenler ve başka bir topluluk
hesabına casusluk edenlerden
inkara koşanlar seni üzmesin.
Sözleri asıl yerlerinden
değiştirirler de "Böyle bir
(fetva) size verilirse alın,
verilmezse kaçının" derler..." (Maide
41). Az sonra Allah Teâla şu
ayeti indirdi: "Allah'ın
indirdiği ile hükmetmeyenler,
işte onlar kâfirlerdir..."
"Allah'ın indirdiği ile
hükmetmeyenler işte onlar
zâlimlerdir..." "...Allah'ın
indirdiği ile hükmetmeyenler,
işte onlar fâsıklardır!" (Maide
44, 45, 47).
Bu ayetlerin hepsi kâfirler
hakkında
nazil olmuştur."
(KÜTÜB-I SİTTE
/584)