Yahya
İbnu Sa'îd (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) bol sütlü bir deve hakkında: “Bunu kim sağacak?”
diye sordu. Bir adam ayağa kalkmıştı ki Hz.Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) “İsmin ne?” dedi. Adam: “Mürre (acı)!” deyince,
ona: “Otur!” dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) tekrar
“Bunu kim sağıverecek?” diye sordu. Bir başkası ayağa kalktı,
ben sağacağım diyecekti. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)
ona da: “ismin nedir?” diye sordu. Adam: “Harb!” diye cevap
verdi. Ona da “Otur” dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
“Bu deveyi kim bize sağıverecek?” diye sormaya devam etti. Bir
adam daha kalktı. Ona da ismini sordu. “Ya'îş(yaşıyor!)”
cevabını alınca ona: “Sen sağ” diyerek müsaade etti."(KÜTÜB-İ
SİTTE/119)
Hz.
Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: “Bizden birinin bir oğlu oldu.
İsmini Kasım koydu. Kendisine: “Sana Ebu'l-Kasım künyesini
vermeyiz. Bu künye ile seni şereflendirip memnun etmeyiz” dedi.
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e gelerek durumu arzetti. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) bunun üzerine: “Oğlunun adı Abdurrahmândır”
dedi. (KÜTÜB-İ SİTTE/135)
Ebu
Vehb el-Cüşemî (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Peygamberlerin
isimleriyle isimlenin. Allah'ın çok sevdiği isimler Abdullah,
Abdurrâhman'dır. En sâdık olanları da Hâris ve Hemmâm
isimleridir. En çirkinleri de Harb ve Mürre isimleridir.” (KÜTÜB-İ
SİTTE/114)
Esmâ
Bintu Ebî Bekr (radıyallahu anhümâ) anlatıyor. “Mekke'de
Abdullah İbnu Zübeyr (radıyallahu anh)'e hâmile kalmıştım. Doğum
yaklaşmıştı ki, Mekke'yi terkettim ve Medine'ye geldim, Kuba'ya
indim. Abdullah'ı orada dünyaya getirdim. Doğunca, bebeği alıp
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a götürdüm, kucağına bıraktım.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir hurma istedi, ağzında çiğneyerek
ezdikten sonra, tükrüğünden çocuğun ağzına bıraktı.
Abdullah'ın midesine ilk inen şey Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın
mübarek tükürükleri idi. Sonra (yumuşattığı o) hurma ile çocuğun
damağını ovdu, hakkında bereketle dua etti ve Abdullah ismini
verdi. Müslüman aileden ilk doğan çocuk bu idi. (Medine'de bütün
Müslümanlar) onun doğumuna çok sevindiler. Çünkü “Yahudiler
size sihir yaptılar, asla doğum yapamayacaksınız” diye bir şayia
çıkarılmıştı.” (KÜTÜB-İ SİTTE/121)
Ebu
Hüreyre (radıyallahu anh) hazretleri anlatıyor: Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Sizden biri içiyle dışıyla
Müslüman olursa, yaptığı her bir hayır en az on mislinden, yedi
yüz misline kadar sevabıyla yazılır. İşlediği her bir günah da
sâdece misliyle yazılır. Bu hâl, Allah'a kavuşuncaya kadar böyle
devam eder.” (KÜTÜB-İ SİTTE/5)
Abbâs
İbnu Abdilmuttalib (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle söylediğini işittim: “İmanın
tadını, Rabb olarak Allah'ı, din olarak İslâm'ı, peygamber
olarak Muhammed'i seçip râzı olanlar duyar.” (KÜTÜB-İ SİTTE/22)
Yine
Hz. Enes (radıyallahu anh) bildiriyor; Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) şöyle buyurmuştur: “Sizden biri, beni, babasından,
evladından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş
sayılmaz.”(KÜTÜB-İ SİTTE/29)
İstanbul - 16.05.2003
http://gulizk.com
|