Bera
İbnu'l-Âzib radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh,
evinde babama uğradı. Ondan bir semer satın aldı. (Babam) Azib'e:
"Benimle
oğlunu gönder, onu evime kadar götürüversin!" dedi. Babam bana:
"Hay onu
götürüver!" dedi. Ben de götürüverdim. Babam onunla beraber çıktı,
bedelini alacaktı. Babam, Ebu Bekr'e:
"Ey Ebu
Bekr! Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'la (hicret ettiğin) gece ne
yaptınız?" diye sordu.
"Evet o gece
yürüdük. Ertesi günü de öğle vaktine kadar yürüdük. Yolumuz tenha idi,
hiç kimseye rastlamadık. Önümüze uzun bir kaya çıktı. Kayanın henüz
güneşin değmediği bir gölgesi vardı. Yanına konakladık. Ben kayanın
yanına geldim. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın duldasında uyuması
için eIimle bir yeri düzledim. Sonra oraya bir post yayıp:
"Ey Allah'ın
Resülü! (Siz biraz istirahat buyurup şurada) uyuyun, ben etrafınızı
gözetlerim!" dedim. Derken yatıp uyudu, ben de çıkıp etrafını
gözetlemeye başladım. Kayaya doğru sürüsüyle gelmekte olan bir çobanla
karşılaştım. O da bizim gibi gölgeye sığınmak istiyordu.
"Sen
kimlerdensin ey delikanlı?" diye sordum. Medine veya Mekke'den bir
adama aitti. Ben tekrar:
"Koyununda
süt var mı?" dedim.
"Evet!"
dedi.
"Sağar
mısın?" dedim.
Tabii dedi
ve sağmak üzere bir koyun yakaladı.
"Memede kıl,
toz-toprak çer-çöp olabilir, bunları bir çırp!" dedim. Dediğimi yaptı,
beraberindeki bir kaba bir miktar süt sağdı. Benim de yanımda
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm için taşıdığım bir kap vardı.
İçmede, abdestte onu kullanırdı. (Sütü kendi kabıma aktararak)
Aleyhissalâtu vesselâm'ın yanına geldim. Uyuyordu. Uyandırmak
istemedim. Uyanıncaya kadar yanında durdum. Süte biraz su kattım, dibi
serinledi.
"Ey Allah'ın
Resülü, buyurun için!" dedim. O içti ben de memnun oldum. Sonra: "Yola
koyulma vakti gelmedi mi?" dedi.
"Evet!"
dedim. Güneşin zevâlinden sonra hareket ettik. Peşimize Sürâka İbnu
Mâlik İbni Cu'şem düştü. Biz sert bir arazide yürüyorduk.
"Ey Allah'ın
Resülü, bize yaklaştı!" dedim.
"Üzülme!
Allah bizimledir!" buyurdu. Aleyhissalâtu vesselâm, Sürâkaya beddua
etti. Derhal atının ön ayağı karnına kadar yere saplandı. Sürâka:
"Anladım ki,
siz bana ilendiniz. Ne olur benim için dua edin. Allah için ben de
takipçileri sizden geri çevireceğim!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm dua
ediverdi, adam kurtuldu ve geri döndü. Yol boyu her kime rastladı ise:
"Ben size
bedel burada gereken (aramayı) yaptım (kimse yok)!" dedi. Böylece her
kime rastladı ise geri çevirdi. Hülasa, bize verdiği sözü tuttu."
(KÜTÜB-İ SİTTE /5739)
Hz. Ebu Bekr
radıyallahu anh anlatıyor: "Biz mağarada iken müşriklerin ayaklarını
görüyordum. Onlar bu sırada başlarımızın üstünde idiler.
"Ey Allah'ın
Resûlü dedim, onlar ayaklarının aşağısına bir bakacak olsa bizi
mutlaka görürler!" dedim. Bunun üzerine:
"Ey Ebu Bekr!"
buyurdular, "Üçüncüleri Allah olan iki kişi hakkında ne
zannediyorsun?"
(KÜTÜB-İ SİTTE /5740)
Abdullah
lbnu Sa'dî radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm'ın yanına bir heyet olarak geldik. Ben:
"Ey Allah'ın
Resülü! Muhakkak ki ben, arkamda, artık hicretin sona erdiğini
zanneden bir kavim bıraktım" dedim. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Küffârla
kıtal edildiği müddetçe, hicret sona ermeyecektir" buyurdu."
(KÜTÜB-İ SİTTE /5741)
Ya'la İbnu
Ümeyye anlatıyor: "Fetih günü babam Ümeyye'yi getirip: "Ey Allah'ın
Resûlü! Babamla hicret şartı üzere bey'at yap!" dedim. Ama O:
"Onunla cihad
etme şartı üzerine bey'at yaparım, artık hicret sona ermiştir"
cevabını verdi."
(KÜTÜB-İ SİTTE /5742)
Sehl İbnu
Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "(Sahabîler lslâmi takvimin
başlangıcını tesbit ederken) ne Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ın
bi'set zamanına, ne de vefat zamanına itibar etmediler. Fakat
Medine'ye gelişine itibar ettiler."
(KÜTÜB-İ SİTTE /5743)
İstanbul
-17.08.2004
http://sufizmveinsan.com
|