Hidâyet!..
3. Bölüm


En’am Sûresi- 125. Âyet
"Bir kimseye Allah hidayet dilerse, onun sinesini İslâm'a açar... Bir kimsenin de dalâlette kalmasını murad ederse, onun yüreğini pek sıkı kılar... Zorla semaya çıkarılıyormuş gibi olur. Allah iman etmeyenlerin üstüne, işte böyle murdarlık çökertir." (Mektûbât-ı Rabbânî- 463.Mektup- ABDÜLKÂDİR AKÇİÇEK tercümesi)

Bakara Sûresi-26. Âyet
Kur’ân-ı Kerîm’de bildirilen misâller, örnekler, çoklarını küfre sürükler. Çoklarını da hidâyete ulaştırır
… buyuruldu. (Mektûbât-ı Rabbânî- 286.Mektup- MÜSTEKÎMZÂDE SÜLEYMÂN SA’DEDDÎN tercümesi)

HAC Sûresi- 16. Âyet
Ve işte Biz onu (Kur'an'ı) böyle apaçık ayetler olarak indirdik. Çünkü Allah istediğine hidayet eder.
 (Elmalılı Sadeleştirilmiş Meali-1)

ŞÛRÂ Sûresi- 52. Âyet
Ve işte sana böyle emrimizden biz ruh vahyettirdik, sen kitab nedir? İyman nedir? Bilmiyordun ve lâkin biz onu bir nur kıldık. Onunla kullarımızdan dilediğimize hidâyet vereceğiz ve emîn ol sen her halde doğru bir yola çağırıyorsun. (Elmalılı Orijinal Meal)

[Gerçekten sen: Doğru yola HİDÂYET edersin](A.CEYLÎ-İ.Kâmil-41)

AHKAF Sûresi- 30. Âyet
(Kur’an’ı dinleyen Cinler kavimlerine dönünce:)

Ey kavmimiz! dediler: Haberiniz olsun: Bizler bir kitap dinledik, Musâ’dan sonra indirilmiş önündekini tasdik ediyor, hakka ve bir doğru yola Hidâyet eyliyor. (Elmalılı Orijinal Meal)

Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor:
"Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) geceleyin uyanınca şu duayı okurdu: "Allahım! Seni hamdinle tenzih ederim, Senden başka ilah yoktur. Günahım için affını dilerim, rahmetini taleb ederim. Allahım ilmimi artır, bana hidayet verdikten sonra kalbimi saptırma. Katından bana rahmet lutfet. Sen lutfedenlerin en cömerdisin".

İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:
"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) iki secde arasında:
"Allahümme'ğfir li ve'rhamni, ve'cbürni, ve'hdini ve'rzukni. (Allahım bana mağfiret et, merhamet et, beni zengin kıl, bana hidâyet ver, bana rızık ver) derdi".

Rasûlullah Efendimiz buyurdular ki:
Muhakkak yüce Allah, yarattıklarını bir karanlık içinde yarattı... Sonra onlara “nûr”undan saçtı!.. Bu “nûr”dan nasibini alan hidâyete erdi!.. Nasibini alamayan da, dalâlete saptı!..
Bunun için Allah’ın ilmine göre kalem kurudu!.

Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Evinden çıkınca kim:
"Allah'ın adıyla, Allah'a tevekkül ettim, güç kuvvet Allah'tandır" derse kendisine: "İşine bak, sana hidâyet verildi, kifâyet edildi ve korundun da" denir, ondan şeytan yüz çevirir".

Said İbnu'l-Müseyyeb, Hz. Ömer radıyallahu anh'tan naklediyor:
Demişti ki:
"Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı dinledim, buyurmuştu ki:
"Ben, Rabbimden Ashabımın benden sonra düşeceği ihtilaf hakkında sordum. Bunun üzerine şöyle vahyetti:
"Ey Muhammed! Senin Ashabın benim nezdimde, gökteki yıldızlar gibidir. Bazıları diğerlerinden daha kavidirler. Her biri için bir nûr vardır. Öyleyse, kim onların ihtilaf ettikleri meselelerden birini alırsa, o kimse benim nazarımda hidayet üzeredir."
Hz. Ömer der ki:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (devamla) ilave etti:
"Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayeti bulursunuz."

Ebu Hüreyre (radıyallahu anh),
"(Ey Muhammed) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin, ama Allah dilediğine hidayet verir" (Kasas 56) âyeti hakkında şunu söylemiştir:
"Bu âyet Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın, amcası Ebu Talib'in İslâm'a girmesini ısrarla istemesi üzerine nazil oldu."

Ebu İdrîs el-Havlânî, Ebu Zerr radıyallahu anh'tan anlatıyor:
"Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm, azîz ve celil alan Rabbinden naklen anlattığına göre, Rabb Teâla şöyle buyurmuştur:
"Ey kullarım! Ben nefsime zulmü haram ettim, onu sizin aranızda da haram kıldım: Öyleyse birbirinize zulmetmeyin.
Ey kullarım! Hidayet verdiklerim dışında hepiniz dâll (doğru yoldan sapmışlar)sınız. Öyleyse benden hidayet isteyin de sizi hidayet edeyim!
Ey kullarım
! Benim yedirdiklerim hâriç, hepiniz açlarsınız. Öyleyse benden yiyecek isteyin de size yiyecek vereyim!
Ey kullarım! Benim giydirdiklerim hariç hepiniz çıplaklarsınız! Öyleyse benden giyinme talep edin de sizleri giydireyim!
Ey kullarım! Sizler gece ve gündüz hata işliyorsunuz. Ben ise bütün günahları affederim. Öyleyse benden mağfiret talep edin de sizleri bağışlayayım.
Ey kullarım! Bana zarar verme mevkiine ulaşamazsınız ki bana zarar veresiniz! Bana fayda sağlama mertebesine de ulaşamazsınız ki bana menfaat sağlayasınız.
Ey kullarım! Şayet sizlerin öncekileri sonrakileri; insî olanları, cinnî olanları hepsi de sizden en müttakî bir insanın kalbi üzere olsaydınız, bu benim mülkümde hiç bir şeyi zerre miktar artırmazdı.
Ey kullarım! Eğer sizin öncekileriniz ve sonrakileriniz, insî olanlarınız, cinnî olanlarınız sizden en fâcir bir kimsenin kalbi üzere olsaydınız, bu benim mülkümden zerre kadar bir eksiklik hâsıl etmezdi.
Ey kullarım! Eğer sizlerin öncekileri ve sonrakileri, insî olanları, cinnî olanları bir düzlükte toplanıp bana talepte bulunsaydınız, ben de her insana istediğini verseydim, bu, benim nezdimde olandan, iğnenin denize batırıldığı zaman hasıl ettiği eksilme kadar bir noksanlık ancak meydana getirirdi.
Ey kullarım! Bunlar sizin amelleriniz, onları sizin için sayıyorum. Sonra bunların karşılığını size ödeyeceğim. Öyleyse sizden kim bir hayırla karşılaşırsa Allah'a hamd etsin. Kim de hayır değil de başka bir şey bulursa, kendinden başka bir şeyi levmetmesin (kınamasın, başına geleni kendinden bilsin)."

Derleyen: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul -26
.04.
2006
http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail