En’am Sûresi-
125. Âyet
"Bir
kimseye Allah hidayet dilerse, onun sinesini İslâm'a açar...
Bir kimsenin de dalâlette kalmasını murad ederse, onun yüreğini pek
sıkı kılar... Zorla semaya çıkarılıyormuş gibi olur. Allah iman
etmeyenlerin üstüne, işte böyle murdarlık çökertir." (Mektûbât-ı
Rabbânî- 463.Mektup- ABDÜLKÂDİR AKÇİÇEK tercümesi)
Bakara Sûresi-26.
Âyet
Kur’ân-ı Kerîm’de bildirilen misâller, örnekler, çoklarını küfre
sürükler. Çoklarını da hidâyete ulaştırır…
buyuruldu. (Mektûbât-ı Rabbânî- 286.Mektup- MÜSTEKÎMZÂDE
SÜLEYMÂN SA’DEDDÎN tercümesi)
HAC Sûresi- 16.
Âyet
Ve işte Biz onu (Kur'an'ı) böyle apaçık ayetler olarak indirdik.
Çünkü Allah istediğine hidayet eder.
(Elmalılı
Sadeleştirilmiş Meali-1)
ŞÛRÂ Sûresi- 52.
Âyet
Ve
işte sana böyle emrimizden biz ruh vahyettirdik, sen kitab nedir?
İyman nedir? Bilmiyordun ve lâkin biz onu bir nur kıldık. Onunla
kullarımızdan dilediğimize hidâyet vereceğiz ve emîn ol
sen her halde doğru bir yola çağırıyorsun. (Elmalılı Orijinal Meal)
[Gerçekten
sen: Doğru yola HİDÂYET edersin](A.CEYLÎ-İ.Kâmil-41)
AHKAF Sûresi- 30.
Âyet
(Kur’an’ı dinleyen Cinler kavimlerine dönünce:)
Ey kavmimiz!
dediler: Haberiniz olsun: Bizler bir kitap
dinledik, Musâ’dan sonra indirilmiş önündekini tasdik ediyor,
hakka ve bir doğru yola Hidâyet eyliyor.
(Elmalılı Orijinal Meal)
Hz. Aişe
(radıyallâhu anhâ) anlatıyor:
"Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) geceleyin uyanınca şu duayı
okurdu: "Allahım! Seni hamdinle tenzih ederim, Senden başka ilah
yoktur. Günahım için affını dilerim, rahmetini taleb ederim. Allahım
ilmimi artır, bana hidayet verdikten sonra kalbimi saptırma.
Katından bana rahmet lutfet. Sen lutfedenlerin en cömerdisin".
İbnu Abbâs
(radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:
"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) iki secde arasında:
"Allahümme'ğfir li ve'rhamni, ve'cbürni, ve'hdini ve'rzukni.
(Allahım bana mağfiret et, merhamet et, beni zengin kıl, bana
hidâyet ver, bana rızık ver) derdi".
Rasûlullah
Efendimiz buyurdular ki:
Muhakkak yüce Allah, yarattıklarını bir karanlık içinde yarattı...
Sonra onlara “nûr”undan saçtı!.. Bu “nûr”dan nasibini alan
hidâyete erdi!.. Nasibini alamayan da, dalâlete saptı!..
Bunun için Allah’ın ilmine göre kalem kurudu!.
Hz. Enes
(radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Evinden çıkınca kim:
"Allah'ın adıyla, Allah'a tevekkül ettim, güç kuvvet Allah'tandır"
derse kendisine: "İşine bak, sana hidâyet verildi, kifâyet edildi
ve korundun da" denir, ondan şeytan yüz çevirir".
Said
İbnu'l-Müseyyeb, Hz. Ömer radıyallahu anh'tan naklediyor:
Demişti ki:
"Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı dinledim, buyurmuştu ki:
"Ben, Rabbimden Ashabımın benden sonra düşeceği ihtilaf hakkında
sordum. Bunun üzerine şöyle vahyetti:
"Ey Muhammed! Senin Ashabın benim nezdimde, gökteki yıldızlar
gibidir. Bazıları diğerlerinden daha kavidirler. Her biri için bir
nûr vardır. Öyleyse, kim onların ihtilaf ettikleri meselelerden
birini alırsa, o kimse benim nazarımda hidayet üzeredir."
Hz. Ömer der ki:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (devamla) ilave etti:
"Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayeti
bulursunuz."
Ebu Hüreyre
(radıyallahu anh),
"(Ey
Muhammed) Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin, ama Allah dilediğine
hidayet verir"
(Kasas 56) âyeti hakkında şunu söylemiştir:
"Bu âyet Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın, amcası Ebu Talib'in
İslâm'a girmesini ısrarla istemesi üzerine nazil oldu."
Ebu İdrîs
el-Havlânî, Ebu Zerr radıyallahu anh'tan anlatıyor:
"Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm, azîz ve celil alan Rabbinden
naklen anlattığına göre, Rabb Teâla şöyle buyurmuştur:
"Ey
kullarım!
Ben nefsime zulmü haram ettim, onu sizin aranızda da haram kıldım:
Öyleyse birbirinize zulmetmeyin.
Ey
kullarım! Hidayet verdiklerim dışında hepiniz dâll (doğru yoldan
sapmışlar)sınız. Öyleyse benden hidayet isteyin de sizi hidayet
edeyim!
Ey kullarım!
Benim yedirdiklerim hâriç, hepiniz açlarsınız. Öyleyse benden
yiyecek isteyin de size yiyecek vereyim!
Ey
kullarım!
Benim giydirdiklerim hariç hepiniz çıplaklarsınız! Öyleyse benden
giyinme talep edin de sizleri giydireyim!
Ey
kullarım!
Sizler gece ve gündüz hata işliyorsunuz. Ben ise bütün günahları
affederim. Öyleyse benden mağfiret talep edin de sizleri
bağışlayayım.
Ey
kullarım!
Bana zarar verme mevkiine ulaşamazsınız ki bana zarar veresiniz!
Bana fayda sağlama mertebesine de ulaşamazsınız ki bana menfaat
sağlayasınız.
Ey
kullarım!
Şayet sizlerin öncekileri sonrakileri; insî olanları, cinnî olanları
hepsi de sizden en müttakî bir insanın kalbi üzere olsaydınız, bu
benim mülkümde hiç bir şeyi zerre miktar artırmazdı.
Ey
kullarım!
Eğer sizin öncekileriniz ve sonrakileriniz, insî olanlarınız, cinnî
olanlarınız sizden en fâcir bir kimsenin kalbi üzere olsaydınız, bu
benim mülkümden zerre kadar bir eksiklik hâsıl etmezdi.
Ey
kullarım!
Eğer sizlerin öncekileri ve sonrakileri, insî olanları, cinnî
olanları bir düzlükte toplanıp bana talepte bulunsaydınız, ben de
her insana istediğini verseydim, bu, benim nezdimde olandan, iğnenin
denize batırıldığı zaman hasıl ettiği eksilme kadar bir noksanlık
ancak meydana getirirdi.
Ey
kullarım!
Bunlar sizin amelleriniz, onları sizin için sayıyorum. Sonra
bunların karşılığını size ödeyeceğim. Öyleyse sizden kim bir hayırla
karşılaşırsa Allah'a hamd etsin. Kim de hayır değil de başka bir şey
bulursa, kendinden başka bir şeyi levmetmesin (kınamasın, başına
geleni kendinden bilsin)."
Derleyen: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul -26.04.2006
http://sufizmveinsan.com
|