İMAMI RABBÂNÎ-
“MEKTÛBAT” -
435. Mektup
…hikmet, bir şeyi işin aslına uygun olarak bilmekten ibarettir.
Amma, o ilimler
ki, hikmete muhaliftir; işin aslına mutabık değildir.
İMAMI RABBÂNÎ-
“MEKTÛBAT” -
216. Mektup
Allahu teâlâ, kudretini, hikmet altında gizlemekte, her şeyi
sebepler te’sîri ile yapmaktadır.
İMAMI RABBÂNÎ-
“MEKTÛBAT” -
357. Mektup
İsterse, vahdet-i vücud hakikat gibi; ona nisbetle kesret dahi mecaz
gibi olsun. Bu mana icabı olarak, vahdet alemine:
-Hakikat alemi
denmiş;
kesret alemine
dahi:
-Mecaz alemi
tabir edilmiştir.
Lâkin, eşyaya
ebedi beka ihsan edildiği ve kudret dahi hikmet libasına bürünüp
çıktığı, sebepler dahi ef'al nikabı (Nikab: Yüz örtüsü, peçe,
perde) kılındığı için o hakikat bir yana bırakılmıştır. Bilinen
dahi bu mecaz olmuştur. Nokta-i cevvale, her ne kadar hakikat, o
noktadan çıkan daire dahi mecaz gibi ise de, lâkin o hakikat orada
unutulmuş ve bir yana atılmış gibidir. Görülen, bilinen artık daire
olmuştur.
İMAMI RABBÂNÎ-
“MEKTÛBAT” -
409. Mektup
"Allahu Teala, ağacın altında seninle biat eden müminlerden razı
olmuştur. Kalblerindekini bilerek, üzerlerine kuvve-i maneviye
indirmiş ve onları yakın bir fetih ve alacakları birçok ganimetlerle
mükafatlandırmıştır. Allah mutlak galiptir; yegâne hüküm ve hikmet
sahibidir..."(48/18-19)
Ahmed HULÛSİ -
“GAVSÎYE”
AÇIKLAMASI”-Masiyet ve Taâtle Perdelenme- Sayfa:125-126
Allah'ın
fâili hakikî olarak meydana getirdiği tüm fiiller, hiç bir ayırım
söz konusu olmaksızın "hikmet"tir!
Madem ki,
Allah, bütün âlemleri, kendi sayısız-sınırsız ve sonsuz esmâsını
seyir için meydana getirmiştir.Her an, bütün âlemlerdeki tüm
fiillerin yaratıcısı Allah'tır. Öyle ise, O'nun bütün
yaptıkları "Hakîm" isminin gereği olarak bir hikmete
dayalıdır ve yerli yerindedir!
Deme şu
niçin şöyle,
Yerincedir
ol öyle,
Bak sonuna,
sabreyle,
Görelim
Mevlâ neyler,
Neylerse
güzel eyler!
"Beyitlerinde
Erzurumlu İbrahim Hakkı rahmetullahu aleyh bu hususa işaret
ederek, yersiz bir şeyin olmadığını her şeyin yerli yerince meydana
geldiğini anlamak ister.
Esasen,
gerçekte ise olay, “mâsiyet” ve “tâat” kavramlarının çok
ötesinde; Allah'ın, "lâ yus'âl" olarak dilediğince fiilini ortaya
koymasıdır ki, biz buna "hikmet"
deriz.
Gerçektir ki,
Allah "hikmet"
ile kayıt altına girmekten de
münezzeh'tir!
Bu hususu da
çok iyi idrâk etmek mecburiyetindeyiz.
Ahmed HULÛSİ -
“GAVSÎYE” AÇIKLAMASI”
-Sistemin
İşleyişi- Sayfa:126
"-Yâ Gavs,
hatalı kullarımı fazl ve keremim ile müjdele; icab edeni de adl ve
öcalmamla müjdele."
Denilmek
isteniyor ki anladığımız kadarıyla; hatalı kullarımı fazl ve
keremimle müjdele; yani yaptıkları bir takım kusurları kendilerinden
gören kulları fazlım ve keremim ile müjdele ki; onların
varlıklarında, özlerinde mevcut olan benim!
Hem zâhirdir
hem Bâtın!
Onlar, o
fiilleri nefslerine bağlayıp, bundan dolayı çok büyük üzüntüler
çekerler. Halbuki benim hikmetimi yerine getirmektedirler.
Bu üzüntü ve
pişmanlıkları dolayısıyla, Allah da onlara fazlını ve
keremini müjdeliyor. Yani, onlara, fâili hakiki olduğunu idrâk
ettirmek suretiyle, öyle bir ikrâmda bulunmuş olacak ki, bu onlar
tarafından son derece büyük bir nimet olarak değerlendirilecek.
Zirâ, onlar idrâk edecekler ki belki de, kendilerinin
bağımsız birer varlıkları olmayıp, Hakk'ın esmâsının zuhur
mahalleridir!. Ve elbette ki onlar için çok büyük bir sevinç kaynağı
olacaktır.
ŞEMS-İ
TEBRİZİ – “MAKALAT” (KONUŞMALAR)
Hazreti Peygamber
şöyle buyuruyor: «Ulu Allah’a kırk sabah içten ibadet edenlerin
kalbinden hikmet kaynakları fışkırır, lisanından dökülür.»
Bu kırk sabah, müminin gönlünün anahtarıdır. Yoksa yüz bin sabahın
bile ona faydası olamaz.
…
Hikmet ehli
bilginlere göre küçük âlem, insanın yaratılışında gizlidir. Büyük
âlem de, bu bizi çevreleyen âlemdir.
Peygamberlere
göre de, dıştaki bu âlem, küçük âlemdir. Büyük âlem, insanoğlunda
gizlidir.
…
“Lenterâni”
(Beni göremeyeceksin!) hitabı gözünün önünde ama göremiyorsun. Onu
böyle görmek istiyorsan bu “Lenterâni” o kadar lâtiftir ki
gözle görülmez. Yine âyette, “Onu gözler göremez, ama o gözleri
görür…” buyurulmuştur.
Buradaki mânâ
evvelkini kat kat geçer. “Onu göremezsin, ancak dağa bak…”
buyurulmuş olmasındaki hikmete gelince; o dağ, senin benliğindir.
…
Az yemek sendeki
gücü artırır, çok yemek hikmet ve düşünce kudretini azaltır.
İMAM GAZALİ-
“MÜKÂŞEFET-ÜL KULÛB” – Sabır, rıza ve kanaat :
-Hikmet ehli âlimler, derin görüşleri sayesinde peygamberliğe
yakındırlar.»
İMAM GAZALİ- “MÜKÂŞEFET-ÜL
KULÛB”- Dünya alimlerinin cezası:
Hasan-ül
Basrî (r.a.)buyurdu ki:
«Âlimlerin bilgisini ve hikmet sahiplerinin incilerini biriktirdiği
halde tatbikatta aptalların çığırından gidenlerden olma.»
Derleyen: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul -12.09.2006
http://sufizmveinsan.com
|