İbnu
Mes'ud'un bir hadisinde şöyle denir:
"Bir kimse bir başkasına:
"Sen bana düşmansın" dese, bunlardan biri İslam'ı inkar etmiştir."
Burada inkar (küfür) ile, nimetin inkarını kasdetmiştir. Çünkü Allah
kalplerini kaynaştırmış, O'nun nimetiyle kardeşler olmuşlardır. İşte
bu nimeti itiraf etmeyen onu inkar etmiş olur. (Bu
inkar da Allah'ı ve ahireti inkar değildir, nimete nankörlüktür.)
Amr
İbnu Şu'âyb an ebihi an ceddihi radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Bir kimsenin, bilmediği bir nesebi iddia etmesi veya iç yüzü meçhul
olsa bile bir nesebi reddetmesi bir nankörlüktür."
Ebu
Said (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Sizden
önce yaşayanlar arasında doksan dokuz kişiyi öldüren bir adam
vardı. Bir ara yeryüzünün en bilgin kişisini sordu. Kendisine bir
rahip tarif edildi. Ona kadar gidip, doksan dokuz kişi öldürdüğünü,
kendisi için bir tevbe imkânının olup olmadığını sordu. Rahip:
"Hayır
yoktur!" dedi.
Herif
onu da öldürüp cinayetini yüze tamamladı.Adamcağız, yeryüzünün en
bilginini sormaya devam etti. Kendisine âlim bir kişi tarif edildi.
Ona gelip, yüz kişi öldürdüğünü , kendisi için bir tevbe imkânı olup
olmadığını sordu. Âlim:
"Evet,
vardır, seninle tevben arasına kim perde olabilir?" dedi. Ve ilâve
etti:
"-
Ancak, falan memlekete gitmelisin. Zîra orada Allah'a ibadet eden
kimseler var. Sen de onlarla Allah'a ibadet edeceksin ve bir daha
kendi memleketine dönmeyeceksin. Zira orası kötü bir yer."
Adam
yola çıktı. Giderken yarı yola varır varmaz ölüm meleği gelip ruhunu
kabzetti. Rahmet ve azab melekleri onun hakkında ihtilâfa düştüler.
Rahmet melekleri:
"Bu
adam tevbekâr olarak geldi. Kalben Allah'a yönelmişti" dediler.
Azab
melekleri de:
"Bu
adam hiçbir hayır işlemedi" dediler.
Onlar
böyle çekişirken insan suretinde bir başka melek, yanlarına geldi.
Melekler onu aralarında hakem yaptılar. Hakem onlara:
"Onun
çıktığı yerle, gitmekte olduğu yer arasını ölçün, hangi tarafa daha
yakınsa ona teslim edin" dedi.
Ölçtüler, gördüler ki, gitmeyi arzu ettiği
(iyiler diyarına)
bir karış daha yakın. Onu hemen rahmet melekleri aldılar.
"Bir
rivayette şu ziyade var:
"Bir
miktar yol gidince, ölüm gelip çattı. Adamcağız yönünü sâlih köye
doğru çevirdi. Böylece o köy ehlinden sayıldı."
İmam
GAZALÎ-
İlahi Nizam - Dünya alimlerinin cezası-84.Bölüm:
İbrahim
İbni Uyeyne'ye:
-En
uzun pişmanlık çekenler kimlerdir?.. diye sorarlar.
O da:
-Dünyada
nankörlere iyilik edenler, ölürken de sapık âlimler, diye cevap
verir.
MEVLÂNA - Mesnevî-i Şerif:
(www.semazen.net)
-Bu
nankörlük, âdeta sana ihsan eden adama karşı kötülükte bulunmana,
onunla savaşmana benzer.(3/365)
-Meselâ, o iyilik edene, ben bu iyiliği istemiyorum, bundan
inciniyorum, neden beni incitiyorsun? (3/366)
-Lûtfet
de bu iyiliği yapma. Ben, göz istemiyorum, beni kör et, dersin, işte
bunun gibi. (3/367)
-Bir
yağ, tamamıyla güle feda olur, gül kesilirse ister onu yağ diye
kokla, ister gül diye!
(5/3130)
"Kalem
olacak şeyleri yazdı, mürekkebi bile kurudu" demek de buna benzer.
Yani
"Kalemin mürekkebi kurudu, ibadetle günah bir değildir, emin oluşla
hırsızlık ediş bir değildir.
Kalem
yazdı,mürekkebi bile kurudu, şükürle nankörlük bir değildir.
Kalem
yazdı,mürekkebi bile kurudu, şüphe yok Tanrı, ihsan sahiplerinin
ecrini zayetmez", bunları yazdı da kurudu demektir.
MEVLÂNA-Dîvân-ı Kebîr’den Seçmeler :
-Haydi
sıçra, kalk; ayağını varlığının başına bas, kendini ayak altına al!
Haydi aşk kanatları ile uç, uç da nankörlükten de, şükürden de, her
türlü kayıtlardan da kurtul!
(1/153)
-Şükürde
kusurumuz olsa bile aşk nankörlüğe bile bakmaz. Onu bile hoş görür.
(2/821-318)
Ahmed HULÛSİ- İnsan ve Din- GİZLİ ŞİRK, ŞİRK DEĞİL MİDİR-Sayfa-54:
…“ALLAH
nankörleri sevmez” hükmü üstte anlattığımızın derininde şu
anlamı da ihtiva etmektedir...
ALLAH
kulunun derûnuna bahşetmiş olduğu sıfat ve esmasının kadir
kıymetinin bilinmesini ve bunun değerlendirilmesini istemektedir.
Kim ki bilinç boyutunun hakikati olan bu sıfat ve esma mertebesinin
hakkını vererek yaşamazsa; kendini beden kabul edip bunun sonucu
olarak da bedensel dürtüleri, istek ve arzuları doğrultusunda
yaşamını sürdürürse; sanki varoluşundan amaç bedenini ve bedensel
zevklerini tatmin etmek gibiymişçesine fiillerine yön verirse, o
nankörlerden olmuş olur!
Derleyen: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul -27.06.2006
http://sufizmveinsan.com
|