Abdullah İbnuz-Zübeyr (radıyallahu
anhümâ) anlatıyor: "Benî Temim kabilesinden binekli bir grup Hz.
Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in yanına geldiler. Hz. Ebu Bekir:
"Ka'kâ' İbnu Ma'bed (radıyallahu anhümâ)'i bunlara emir tayin
etmesini, Hz. Ömer (radıyallahu anh) de Akra İbnu'l-Hâbis'i emir tayin
etmesini Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e söylediler. Hz. Ebu
Bekir, Hz. Ömer'e çıkıştı ve: "Senbana muhalefet etmek istiyorsun!"
dedi. Hz. Ömer (radıyallahu anh):
"Asla sana muhalefet etmeyi
düşünmedim!" dedi. Aralarında ithamlaşma oldu ve sesleri yükseldi.
Bunun üzerine şu âyet nazil oldu. (Meâlen):
"Ey iman edenler, Allah'ın ve
Resulü'nün huzurunda (sözde ve işte) öne geçmeyin. Allah'tan korkun.
Çünkü Allah hakkıyla işiten, (her şeyi) bilendir. Ey iman edenler,
seslerinizi Peygamberin sesinden yüksek çıkarmayın. Ona, sözle
birbirinize bağırdığınız gibi bağırmayın ki siz farkına varmadan
amelleriniz boşa gidiverir" (Hucurat, 1-2). (KÜTÜB-i SİTTE
/788)
Berâ (radıyallahu anh),
"Hücrelerin arkasından sana ünleyenler, herhalde ekserisi aklı
ermiyenlerdir..." (Hucurat, 4) mealindeki âyetle ilgili olarak şu
açıklamayı yaptı: "Bir adam kalkıp: "Ya Resulallah, benim övmem bir
yüceltme yermem de alçaltmadır" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm): "Böyle yapmak Allah aittir" cevabını verdi." (KÜTÜB-İ
SİTTE /789)
Ebu Nadra (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Ebu Said el-Hudri (radıyallahu anh): "Bilin ki, içinizde
Allah'ın Peygamberi bulunmaktadır. Eğer O, birçok işlerde size uymuş
olsaydı şüphesiz kötü duruma düşerdiniz. Ama Allah size imanı
sevdirmiş, onu gönüllerinize güzel göstermiş; küfrü, fıskı ve isyanı
da size iğrenç göstermiştir.." (Hucurât, 7-8) mealindeki âyeti okudu
ve şöyle söyledi:
" İşte bu kendisine vahyolunan
peygamberinizdir (aleyhissalâtu vesselâm). Peygamberin uyması melhuz
olan kimseler de -ki âyette "size uymuş olsaydı"diye zikredilenler-
sizlerin en hayırlı imamlarınız olan Ashâb'dır. Dünkü durum öyle
olunca bugün hâliniz nedir?" (KÜTÜB-İ SİTTE /790)
Ebu Cebîre İbnu'd-Dahhâk
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir âyet, biz Benî Selime hakkında nâzil
oldu. Şöyle ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bize geldiği
vakit herkesin mutlaka iki veya üç adı vardı. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) bu adlarından biriyle: "Ey falan!" diye bir
kimseyi çağırınca kendisine:
"- Ey Allah'ın Resûlü! O, bu
isimle çağırılınca, kızar" diye ikaz ediyorlardı. İşte bu durum
üzerine şu âyet indi:
"Ey iman edenler, bir kavm
diğer bir kavm ile alay etmesin. Olur ki (alay edilenler Allah
indinde) kendilerinden (yani alay edenlerden) daha hayırlıdır.
Kadınlar da kadınları (eğlenceye almasın). Olur ki onlar (eğlenceye
alınanlar) kendilerinden daha
hayırlıdır. Kendi kendinizi
ayıplamayın. Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra
fasıklık ne kötü addır. Kim (Allah'ın yasak ettiği şeylerden) tevbe
etmezse, onlar zalimlerin ta kendileridir" (Hucurât, 11). (KÜTÜB-İ
SİTTE /791)
İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ),
"Ey insanlar! Doğrusu biz, sizleri bir erkekle bir kadından yarattık.
Sizi milletler ve kabileler hâline koyduk ki, birbirinizi kolayca
tanıyasınız.." (Hucurât, 13) ayetinde geçen şuub'u "büyük kabileler",
kabâil'i de kabilenin alt bölümü olan boylar olarak açıklamıştır. (KÜTÜB-İ
SİTTE/792)
İstanbul
-08.10.2004
http://sufizmveinsan.com
|