Hz. Berâ radıyallahu anh
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı gördüm, Hz. Hasan'ı
omuzunda taşıyor ve de: "Allahım, ben bunu seviyorum, onu sen de sev!"
diyordu." (KÜTÜB-İ SİTTE /4392)
Tirmizi'nin bir rivayetinde şöyle
gelmiştir: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Hz. Hasan ve Hüseyin'e
bakıp: "Allahım, ben bunları seviyorum, sen de sev!" buyurdu." (
KÜTÜB-İ SİTTE /4393)
Ukbe İbnu'l-Haris radıyallahu
anh anlatıyor: "Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh (bir gün) ikindi namazını
kıldı, sonra beraberinde Hz. Ali radıyallahu anh olduğu halde yürümeye
başladı. Yolda Hz. Hasan'ı çocuklarla oynuyor gördü. Omuzuna alıp:
"Babam feda olsun! ali'ye değil, Resûlullah'a benziyor!" buyurdu. Hz.
Ali de gülüyordu." ( KÜTÜB-İ SİTTE /4394)
Hz. Enes radıyallahu anh
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a "ehl-i Beyti'nden
hangisini en çok seviyorsun?" diye sorulmuştu. "Hasan ve Hüseyin!"
diye cevap verdi. Hz. Fatıma radıyallahu anha'ya: "Benim oğullarımı
bana çağır!" emreder, onları getirip koklar, kucaklardı." ( KÜTÜB-İ
SİTTE /4395)
Ya'lâ İbnu Mürre anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Hüseyin bendendir,
ben de Hüseyin'denim. Allah Hüseyin'i seveni sever. Hüseyin "esbat"
tan biridir." (KÜTÜB-İ SİTTE /4396)
Ebu Sa'id radıyallahu anh
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Hasan ve
Hüseyin, cennet ehlinin iki gencidir." (KÜTÜB-İ SİTTE /4397)
Abdullah İbnu Şeddad, babası
radıyallahu anh'tan naklediyor: Der ki: "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm iki akşam namazının (yani akşam ve yatsının) birinde yanımıza
geldi. Hasan veya Hüseyin'den birini taşıyordu. Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm öne geçip çocuğu yere bıraktı. Sonra tekbir
getirip namaza durdu. Sonra namaz sırasında uzunca bir secde yaptı."
Babam devamla dedi ki: "(Secde çok uzadığı için) başımı kaldırıp
baktım. Bir de ne göreyim! Secdede olan Resûlullah'ın sırtına çocuk
binmiş duruyor. Ben hemen secdeme döndüm. Namaz bitince, Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm'a cemaatten: "Ey Allah'ın Resûlü! Namaz
sırasında öyle uzun bir secde yaptınız ki, bir hadise meydana geldi
zannettik veya sana vahiy indi zannettik!" diye soranlar oldu.
"Hayır!" dedi, "bunlardan hiçbiri olmadı. Velakin, oğlum sırtıma
bindi. Ben, acele edip hevesi geçmeden sırtımdan indirmeyi uygun
bulmadım (kendisi ininceye kadar bekledim)." (KÜTÜB-İ SİTTE /4398)
Ensar'dan bir kadın Selma
radıyallahu anha anlatıyor: "Ümmü Seleme'nin yanına girdim, ağlıyordu.
"Niye ağlıyorsun!" diye sordum. Bana şu cevabı verdi: "Şimdi
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı rüyamda gördüm. Başında ve
sakallarında toprak vardı. "Neyiniz var, Ey Allah'ın Resûlü?" dedim,
"Az önce Hüseyin'in öldürüldüğüne şahid oldum" buyurdu." (KÜTÜB-İ
SİTTE /4399)
Hz. Enes radıyallahu anh
anlatıyor: "Ubeydullah İbnu Ziyad'a Hz. Hüseyin radıyallahu anh'ın
başı getirildi. Elindeki çubuğun ucuyla burnuna dürtüyor ve: "Bu kadar
güzelini de hiç görmedim!" diyordu. Ben de: "O, (Âl-i Beyt arasında)
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a en çok benzeyeni idi" dedim."
(KÜTÜB-İ SİTTE /4400)
Ammar İbnu Umayr rahimehullah
anlatıyor: "Ubeydullah İbnu Ziyad ve arkadaşlarının kellesi geldikçe
Küfe'nin Rahâbe mahallesinin mescidinde üst üste dizildi. (Seyirci
kalabalığa) ben de yaklaştım.
"Geldi! Geldi!" diyorlardı. (Ne
idi bu gelen? Merak edip daha da yaklaştım). Meğerse bir yılanmış.
(Nerden geldiyse) gelmiş, kelleler arasına girip (kayboluyor, tekrar)
çıkıyordu. Derken Ubeydullah İbnu Ziyad'ın burun deliğine girdi ve
orada bir müddet kaldı. Sonra çıkıp gitti ve kayboldu. Biraz sonra
kalabalık tekrar bağırmaya başladı: "Yine geldi! Yine geldi!" Bu hal
iki veya üç kere tekerrür etti." (KÜTÜB-İ SİTTE /4401)
İstanbul - 19.10.2004
http://www.sufizmveinsan.com/
|