Hz. İbrahim
onlardan yine uzun müddet ayrı kaldı. Bilahare bir kere daha görmeye
geldi. Yine İsmail'i evde bulamadı. Hanımının yanına gelip, İsmail'i
sordu. Kadın:
"Maişetimizi
kazanmaya gitti!" dedi. Hz. İbrahim:
"Haliniz
nasıldır?" dedi, geçimlerinden, durumlarından sordu. Kadın:
"İyiyiz, hayır
üzereyiz, bolluk içindeyiz" diye Allah'a hamd ve senada bulundu.
"Ne
yiyorsunuz?" diye sordu. Kadın:
"Et yiyoruz!"
dedi.
"Ne
içiyorsunuz?" diye sorunca da:
"Su!" dedi. Hz.
İbrahim:
"Allahım, et ve
suyu haklarında mübarek kıl!" diye dua ediverdi." Aleyhissalatu
vesselam der ki:
"O gün onların
hububatı yoktu. Eğer olsaydı Hz. İbrahim, hububatları için de dua
ediverirdi."
İbnu Abbas der
ki: "Bu iki şey (et ve su) Mekke'den başka hiçbir yerde Mekke'deki
kadar sıhhata muvafık düşmez (karın sancısı yaparlar). (Bu, Hz.
İbrahim'in duasının bir bereketi ve neticesidir).
(Resûlullah
aleyhissalâtu vesselâm Hz. İbrahim'den anlatmaya devam etti:)
"İbrahim
(İsmail'in hanımına) dedi ki:
"Kocan geldiği
zaman, benden ona selam söyle ve kapısının eşiğini sabit tutmasını
emret!" (Çünkü eşik, evin dirliğidir).
"Hz. İsmail
gelince (evde babasının kokusunu buldu ve) "yanınıza bir uğrayan oldu
mu?" diye sordu. Kadın:
"Evet, bize
yaşlı bir adam geldi, kılık kıyafeti düzgündü!" dedi ve (ihtiyar
hakkında) bir kısım övgülerden sonra:
"Benden seni
sordu. Ben de haber verdim. Yaşayışımızın nasıl olduğunu sordu, ben de
hayır üzere olduğumuzu söyledim!" dedi. İsmail:
"Sana bir
tavsiyede bulundu mu?" diye sordu. Kadın:
"Evet sana
selam ediyor, kapının eşiğini sabit tutmanı emrediyor" dedi. Hz.
İsmail:
"Bu babamdı.
Eşik de sensin, seni tutmamı, evliliğimizin devamını emrediyor! (Sen
yanımda değerli idin, kıymetin şimdi daha da arttı" der ve kadın
İsmail'e on erkek evlad doğurur.)
Sonra, Hz.
İbrahim Allah'ın dilediği bir müddet onlardan ayrı kaldı. Derken bir
müddet sonra yanlarına geldi. Bu sırada Hz. İsmail Zemzem'in yanındaki
Devha ağacının altında kendisine ok yapıyordu. Babasını görünce ayağa
kalkıp karşılamaya koştu. Baba-oğul karşılaşınca yaptıklarını yaptılar
(kucaklaştılar, el, yüz, göz öpüldü).
Sonra Hz.
İbrahim:
"Ey İsmail!
Allah Teâla Hazretleri bana ciddi bir iş emretti" dedi. İsmail de:
"Rabbinin
emrettiği şeyi yap!" dedi. Hz. İbrahim:
"Bu işte bana
sen yardım edecek misin?" diye sordu. O da:
"Evet sana
yardım edeceğim!" diye cevap verdi. Bunnun üzerine Hz. İbrahim:
"Allah-Teâla
Hazretleri, bana burada bir Beyt yapmamı emretti!" diyerek etrafına
nazaran yüksekçe bir tepeyi gösterdi."
(İbnu Abbas)
dedi ki: "İsmail'le İbrahim işte orada Ka'be'nin (daha önceki)
temellerini yükselttiler. Hz. İsmail taş getiriyor, Hz. İbrahim de
duvarları örüyordu. Bina yükselince, Hz. İsmail, babası için (bugün
Makam olarak bilinen) şu taşı getirdi. Yükselen duvarı örerken, Hz.
İbrahim (iskele olarak) onun üstüne çıkıyordu. İsmail de ona
(aşağıdan) taş veriyordu. Bu esnada onlar:
"Ey Rabbimiz!
(Bu hizmetimizi) bizden kabul buyur! Sen gören ve bilensin!"
diyorlardı."
İbnu Abbas der
ki: "Hz. İsmail ve Hz. İbrahim binayı yaparken (zaman zaman) etrafında
dolaşarak: "Ey Rabbimiz (bu hizmetimizi) bizden kabul buyur! Sen gören
ve bilensin!" (Bakara 127) diye dua ediyorlardı." ."(
KÜTÜB-İ SİTTE /4957)
İstanbul
-04.01.2005
http://sufizmveinsan.com
|