KAMER SURESİ
Ebu Hüreyre
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Kureyş müşrikleri, Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm)'le kader mevzuunda tartışmak için geldiler.
Bunun üzerine şu âyet nâzil oldu (meâlen): "O gün onlar yüzlri üstünde
sürüklenirler. (Onlara) tadın cehennemin dokunuşunu" (denilir).
Şüphesiz ki biz, herşeyi bir takdir ile yarattık" (Kamer, 48-49).
(KÜTÜB-I SİTTE /804)
RAHMAN SURESİ
Hz. Câbir
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir
gün, Ashâbının huzuruna çıktı ve Rahmân suresini baştan sona okudu.
Hepsi de sükût ettiler. Bunun üzerine:
"Ben bu sureyi
cinlere de okudum, onlar sizden daha güzel karşılık verdiler. Şöyle
ki: "Cenâb-ı Hakk'ın: "Rabbinizin hangi ni'metini tekzib edersiniz?"
kavl-i şeriflerini her okuyuşumda şöyle diyorlardı: "Ey Rabbimiz, biz
ni'metlerinden hiçbir şeyi tekzib edemeyiz, bütün hamdler sanadır."
(KÜTÜB-İ SİTTE /805)
VÂKIA SURESİ
İbnu Mes'üd
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)
şöyle söyledi: "Kim her gece Vâkıa suresini okursa ona fakirlik
gelmez. Müsebbihat'da, (Sebbeha veya Yüsebbihu ile başlıyan surelerde)
bir âyet vardır, (sevabca) bin âyete bedeldir. "!" (KÜTÜB-İ
SİTTE /806)
Ebü Saîd
el-Hudrî (radıyallahu anh), "(Sağcılar)... ve kadri yükseltilmiş
döşeklerdedirler" (Vâkıa, 34) meâlindeki âyet hakkında, Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın şunu söylediğini nakleder: "Bunların
yüksekliği sema ile arz arasındaki mesâfe kadardır. İkisi arasındaki
uzaklık ise beş yüz yıllık yürüme mesafesidir." (KÜTÜB-İ SİTTE /807)
Hz.Enes
(radıyallahu anh), "Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağından
verilenler için yeniden yaratmışızdır. Onları bâkire, eşlerine düşkün
ve hepsini bir yaşta kılmışızdır" (Vâkıa, 35-38) meâlindeki âyet
hakkında şu açıklamayı yaptı: "Âyette mevzubahis olan yeniden
diriltilenler arasında dünyada iken ihtiyarlayıp, gözlerinin feri
kaçıp çapaklanmış pek yaşlı kadınlar da var." (KÜTÜB-İ SİTTE /808)
Abdullah İbnu
Ebî Bekr İbni Amr İbni Hazm (radıyallahu anh), "Hz. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın Amr İbnu Hazm (radıyallahu anh)'a yazdığı
mektupta: "Kur'ân'a sâdece temiz olanlar dokunsun" emri de vardı."
(KÜTÜB-İ SİTTE /809)
İbnu Abbas
(radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)
zamanında halk yağmura kavuştu. Bunun üzerine Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm): "İnsanlar bugün iki grup hâlinde sabaha
erdiler, bir grubu kâfir, bir grubu mü'mindir" dedi. Ve şöyle
açıkladı: "Bazıları: "Bu yağmur Allah'ın bir rahmetidir" derken diğer
bazısı: "Falan falan yıldızın uğuru doğru çıktı" dedi. Bunun üzerine
şu âyet nazil oldu: "Hayır (hakikatler kâfirlerin dedikleri gibi
değildir). İşte yıldızların düştüğü yerlere and ediyorum ki, hakikaten
bu, eğer bilirseniz büyük bir anddır. Muhakkak o, elbette çok şerefli
bir Kur'ân'dır ki siyânet edilmiş bir kitapta (yazılı)dır. Ona tam bir
surette temizlenmiş olanlardan başkası el süremez. O âlemlerin
Rabbinden indirilmedir. Şimdi siz bu kelâ,mı mı hor görücülersiniz?
Rızkınıza (şükür edeceğinize) siz behemahal tekzibe mi kalkışırsınız?"
(Vakıa, 75-82). (KÜTÜB-İ SİTTE /810)
Hz. Ali
(radıyallahu anh), "Rızkınıza (şükredeceğinize) siz behemahal tekzibe
mi kalkışırsınız?" (Vâkıa, 82) meâlindeki âyetle ilgili olarak Hz.
Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Siz Cenâb-ı Hakk'ın size verdiği şükür makamında, "falanca falanca
yıldızın batışı veya falanca falanca yıldızın doğuşu sayesinde yağmura
kavuştuk" diyorsunuz." (KÜTÜB-İ SİTTE /811)
İstanbul
-29.10.2004
http://sufizmveinsan.com
|