Sonra bunlar
gemiden indiler. Sahil boyu yürürken, çocuklarla oynayan bir yavrucak
gördüler. Hızır (aleyhisselam) yavrucağı yakaladığı gibi eliyle başını
kopararak çocuğu öldürdü. Musa (aleyhisselam):
-"Masum bir
çocuğu kısas hakkın olmaksızın niye öldürdün. Bu çok yadırganacak bir
iş!" dedi.
-"Ben sana
demedim mi, sen benim beraberliğime sabredemezsin!" diye Hızır (aleyhisselam),
Musa'ya çıkıştı. Hz. Musa:
-"Ama bu
birinciden de şiddetli idi" dedi ve ilave etti: "Bundan sonra sana bir
şey sorarsam, beni arkadaş etme, nazarımda bu hususta haklı
sayılacaksın" dedi.
Yola devam
ettiler. Bir köye geldiler. Halktan yiyecek birşeyler istediler. Ama
kimse onları ağırlamadı. Köyde yıkılmak üzere olan bir duvara
rastladılar. Hızır (aleyhisselam) eliyle şöyle göstererek: "Eğilmiş"
diyordu. Onu doğrulttu. Hz. Musa (aleyhisselam) ona:
-"Bir cemaat
ki, kendilerine geliyoruz, bize ilgi gösterip, ağırlamıyorlar, yiyecek
vermiyorlar. Sen onlara bedava iş yapıyorsun, dilesen ücret
alabilirdin!" dedi.
Hızır (aleyhisselam),
Hz. Musa'ya:
-"Artık
birbirimizden ayrılma zamanı geldi. Şimdi sana sabredemediğin şeylerin
te'vilini haber vereceğim" dedi.
Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) bu ara ilave etti:
-"Allah
Musa'ya rahmet buyursun. Keşke, Hz. Hızır'la beraberliğe sabretseydi
de maceralarını bize nakletseydi, bunu ne kadar isterdim!"
Ravi devam
ediyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Birinci
(soru)su Musa'nın bir unutması idi. Bir serçe gelerek geminin kenarına
kondu. Sonra denizden gagasıyla su aldı. Hz. Hızır bunu göstererek Hz.
Musa'ya, "Bak, dedi. Benim ve senin ilmin ve diğer mahlukatın ilmi,
Allah'ın ilminden, şu kuşun denizden eksilttiği kadar eksiltir." (KÜTÜB-I
SİTTE /693)
Ebu'd-Derdâ (radıyallahu
anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), "duvarın altında
onların bir hazinesi vardı" (Kehf, 82) âyetini açıkladı ve: "O hazine
altın ve gümüştendi" buyurdu. (KÜTÜB-I SİTTE /694)
Zeyneb Bintu
Cahş (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) bir gün korkulu bir vaziyette odaya girdi. Şöyle diyordu:
"Lâ ilâhe illallâh, yaklaşan bir belâdan Arabın vay hâline. Bugün,
Ye'cüc ve Me'cüc'ün seddinden şöyle bir gedik açıldı." baş parmağı ile
şehâdet parmağını halka yaparak gösterdi. Ben:
-"Ey
Allah'ın Resulü, yani içimizde sâlih kimseler olduğu halde toptan
helâk mı olacağız?" dedim.
-"Evet,
dedi, fenalıklar artarsa öyle olur." (KÜTÜB-I SİTTE /695)
Ebu Hüreyre (radıyallahu
anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), (Zülkarneyn'in
inşa ettiği) sed hakkında buyurdular ki: "(Ye'cüc ve Me'cüc) onu
hergün oyuyorlar. Tam delecekleri sırada başlarında bulunan reis:
"Bırakın artık, delme işini yarın yaparsınız" der. (Onlar bırakıp
gidince) Allah, seddi, daha sağlam olacak şekilde eski hâline iâde
eder. Böylece günler geçer, kendilerine takdir edilen müddet dolar ve
onların insanlara musallat olmalarını Allah'ın arzu ettiği vakit
gelir. O zaman başlarındaki reis: "Haydi dönün, yarın inşaallah bunu
deleceksiniz" der -ve ilk defa inşaallah tabirini kullanır-."
Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) devamla der ki: "Dönüp giderler. Ertesi gün geldikleri vakit
seddi ne halde bırakmışlarsa öyle bulurlar ve (o günkü çalışma
sonunda) derler. Açılan delikten insanların üzerine boşanırlar.
(Önlerine çıkan) suları içip kuruturlar. İnsanlar onlardan korkup
kaçar.
Ye'cüc ve Mecüc
göğe bir ok atar. Bu ok kana bulanmış olarak kendilerine geri döner.
Şöyle derler: "Arzda olanları ezim ezim ezdik, semâda olanları da
alçaltıp alt ettik."
Allah onları
enselerinden yakalayacak bir kurt gönderir. Bu kurt onları toptan
helâk edip, herbirini parçalanmış halde yere serer."
Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) sözünü şöyle tamamladı: "Muhammed'in nefsini elinde tutan
Zât'a kasem olsun, yeryüzündeki bütün hayvanlar, onların etinden
yiyerek canlanır, sütlenir ve semirir." (KÜTÜB-I SİTTE /696)
Mus'ab İbnu
Sa'd anlatıyor: "Babama şu ayet hakkında sordum: "Ey Muhammed! "Size
amelce en çok zararlı olanları haber verelim mi?" de..." (Kehf, 103)
ve dedim ki: "Burada kastedilenler Harûrîler midir?" Bana:
-"Hayır,
onlar Yahudiler ve Hıristiyanlar'dır. Çünkü Yahudiler, Muhammed (aleyhissalâtu
vesselâm)'i tekzib ettiler. Hıristiyanlar ise cenneti tekzib ettiler
ve: "Cennette ne yiyecek ne de içecek vardır" dediler." (KÜTÜB-I SİTTE
/697)
Ebu Hüreyre (radıyallahu
anh) haber veriyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular
ki: "Kıyamet günü, şişman, iri bir adam mizana getirilip tartılır da,
Allah indinde sinek kanadı kadar ağırlığı olmadığı görülür."
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ilave etti: "Dilerseniz şu ayeti
okuyun: "Bunlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar
edenlerdir. Bu yüzden işleri boşa gitmiştir. Kıyamet günü biz onlar
için hiçbir tartıda bulunmayacağız" (Kehf, 105). (KÜTÜB-I SİTTE
/698)
Ebu Sa'd
İbnu Fadâle (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ı işittim şöyle demiştir: "Allah geleceği kesin olan mahşer
gününde insanları topladığı zaman bir kimse şiyle bir duyuruda
bulunur: "Kim işlediği bir amelde Allah'a birini ortak koşmuş ise
sevâbını ondan istesin. Zirâ Allah, şirkin her çeşidine en müstağni
olan Zât'tır." (KÜTÜB-I SİTTE /699)
İstanbul
-14.05.2004
http://sufizmveinsan.com
|