Nisa
Sûresi-36.Âyet: Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak
koşmayın. Sonra anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara,
akraba olan komşulara, yakın komşulara, yanında bulunan
arkadaşa, yolda kalanlara, sahip olduğunuz kölelere iyilik edin.
Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez.
Hz. Ebu Hureyre
radıyallahu anh anlatıyor:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ey Ebu Hureyre, verâ sahibi ol (harama götürme şüphesi olan
şeylerden de kaçın) ki insanların Allah'a en iyi kulluk edeni
olasın!
Kanaatkârlığı esas al ki insanların Allah'a en iyi şükredeni olasın.
Nefsin için sevdiğini insanlar için de sev ki (kâmil) Mü’min olasın.
Sana komşu olanlara iyi komşuluk et ki (kâmil bir) Müslüman
olasın.
Gülmeyi az yap, zira çok gülmek kalbi öldürür."
Ebû Hüreyre’den
rivâyete göre, Nebî (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Allah'a ve âhiret gününe îmân eden kişi, komşusuna ezâ etmesin
ve Allah'a, ahîret gününe îmân eden her kişi misâfirlerine ikram
etsin ve
Allah'a, âhiret
gününe îmân eden her kişi hayır söylesin, yâhut sussun (boşboğazlık
etmesin).
Ebû Hüreyre’den Resûlullah salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle
buyurduğu rivâyet olunmuştur:
Hased (hiç bir şeyde) câiz değildir, ancak iki (huy) hakkında
câizdir:
1) O kimseye hased (gıpta) olunur ki, Allah ona Kur'ân öğretmiş, o
da gecenin (kutlu) saatleriyle, gündüzün (muayyen) zamanlarında
Kur'ân okur ve komşusu işidir de:
"Keşke
(komşum) filâna verilen Kur'ân nimeti gibi bana da ihsân olunsaydı.
Ve onun mûcibiyle amel ettiği gibi ben de amel etseydim" der.
2) Öbür kimseye
de gıpta olunur ki, ona da Allah mal vermiştir, o da malını hak
yolunda sarf etmektedir.
Şimdi birisi:
"Keşke şu
hayır seven kişiye verilen mal gibi bana da verilse idi de onun
hayır işlediği gibi ben de işlemiş olsaydım!" diye imrenir.
Amr İbni Şu'ayb
an ebihi an ceddihi radıyallahu anhüma anlatıyor:
"İbnu Ömer radıyallahu anhüma için bir koç kesildi. İbnu Ömer,
ailesine:
"Ondan Yahudi komşunuza hediye ettiniz mi?" diye sordu.
"Hayır!" cevabını alınca:
"Bundan ona da gönderin. Zira ben Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm'ın:
"Cebrâil bana
komşu hakkında o kadar aralıksız tavsiyede bulundu ki, komşuyu vâris
kılacağını zannettim" dediğini işittim" buyurdu."
Hz. Ebu Hüreyre
radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Komşusu, zararlarından emin olmayan kimse cennete giremez."
Hz. Aişe
radıyallahu anha anlatıyor:
"(Bir gün), ey Allah'ın Resulü! dedim, iki komşum var, hangisine
(öncelikle) hediyede bulunayım?"
"Sana kapı itibarıyla hangisi yakınsa ona!" cevabını verdi."
Semüre İbnu
Cündeb radıyallahu anh anlatıyor:
"Ensâr'dan bir zâtın bahçesinde benim bodur bir hurma ağacım vardı.
O zât ailesiyle beraberdi. Semüre, kendi ağacına gitmek üzere
bahçeye girerdi. Bu girişten bahçe sâhibi rahatsız oluyordu.
Kendisine o ağacı (bir başka yerdeki ağaçla) değiştirmeyi talep
etti. Ama Semüre kabul etmedi. Bunun üzerine Ensari radıyallahu anh
Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelip durumu anlattı. Resulullah
Semüre'ye o ağacı satmasını talep etti; fakat o kabul etmedi. Bu
sefer (bir başka yerdeki ağaçla) değiştirmeyi teklif etti, o bunu da
kabul etmedi. Resulullah:
"Ağacı ona
bağışla!" dedi ve buna rağbet etmesi için "şöyle şöyle ecir var!''
buyurdu. Semüre yine, kabul etmedi. Bunun üzerine Resulullah
aleyhissalâtu vesselâm:
"Sen muzır birisin!" dedi. Sonra Ensari zâta dönüp:
"Git, onun hurmasını sök!" buyurdu."
Ebu Sırma
radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
Kim (bir Müslümana) zarar verirse Allah da ona zarar verir. Kim
de (bir Müslüman) ile, nizaya, husûmete girerse Allah da onunla
husûmete girer.''
Hz. Ebu Hureyre
radıyallahu anh anlatıyor:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Hediyeleşin, zira hediye, kalpteki kuşkuları giderir. Komşu
kadın, komşusu kadından gelen (hediyeyi) hakir görmesin, bir koyun
paçası olsa bile."
Ebu Dâvud ve
Tirmizî'de gelen bir rivayet şöyledir:
"Komşu, komşusuna karşı şuf'a hakkına sâhiptir. Aynı yoldan
işliyorlarsa, komşu bulunmadığı takdirde, gıyâbında satış yapmaz,
bekler."
Tirmizî'nin ve
Ebu Dâvud'un Semure'den yaptıkları bir rivayete göre, Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurmuştur:
"Evin komşusu komşunun evine veya tarlaya daha ziyade hak
sâhibidir."
Şerîd
(radıyallahu anh) anlatıyor:
"Bir adam, Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'e:
"Ey Allah'ın Resûlü tarlam var, kimsenin bunda ne ortaklığı ne de
hissesi var, ancak komşum var" dedi.
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):
"Komşu, yakın olan eve daha ziyade hak sâhibidir" buyurdu.
Ebu Hüreyre
radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Sizden kimse, duvarına, komşusunun kiriş saplamasına mani olmasın."
Ebu Hüreyre'den hadisi rivayet eden zat der ki:
"Ebu Hüreyre radıyallahu anh, sonra şunu ilave etti:
"Görüyorum ki, bunu hoş karşılamadınız. Allah'a yemin olsun, onu
omuzlarınız arasına uzatırım."
Hz. Enes İbnu
Malik radıyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam bir seferinde Medine-i
Münevvere'nin bir yerinden geçmişti. Bir kısım cariyelerin deflerini
çaldıklarını ve şöyle söylediklerini işitti:
"Biz Benî Neccar'ın kızlarıyız Komşu olarak Muhammed ne iyi!"
Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam:
"Allah da bilir, ben sizleri cidden seviyorum" buyurdular."
Hz. Ebu Hüreyre
(radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Cenâb-ı Hakk'ın:
"Arzda birbirine komşu kıt'alar vardır, üzüm bağları,
ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır ki hepsi bir su ile
sulanıyor. (Böyle iken) biz onlardan bazısını yemişlerinde (ve
tadlarında), bazısından üstün kılıyoruz. İşte bunlarda da aklını
kullanacak zümreler için elbette âyetler vardır" (Ra'd, 4). Kelâm-ı
İlâhisinde geçen "üstünlük"ü şöyle açıkladılar:
"Bu onların, kalitesiz, fârisi çeşitten tatlı ve ekşi oluşlarıdır."
Ebû Şüreyh’in
şöyle dediği rivâyet olunmuştur:
Nebî Salla'llahu
aleyhi ve sellem (bir defasında arka arkaya üç kere yemîn ederek):
Vallahi îmân
etmiş olmaz, vallahi îmân etmiş olmaz, vallahi îmân etmiş olmaz!
buyurdu.
(Mecliste hazır
bulunanlar tarafından):
Yâ Resûlullah !
Bu îmân etmiş olmayan kimdir? Diye soruldu.
Resûl-i Ekrem:
Kim olacak, şu
komşusu zulmünden, şerrinden emîn olmayan kişi, diye cevap
verdi.
…Bir kere Sa'd
İbn-i Ebî Vakkas'ın yanında durmuştum. Misver İbn-i Mahreme gelip
elini Sa'd'in bir omuzuna koymuştu. (Bu sırada) Nebî salla'llahu
aleyhi ve sellem'in kölesi (Eslem) Ebû Râfi' radiya'llahu anh geldi:
- Ey Sa'd! Hânen
dâhilindeki iki oda (akarı) mı (satacağım, şunu) benden alsan, diye
teklîf etti.
Sa'd İbn-i Ebî
Vakkas:
- Vallahi ben
dört bin (dirhem)[Dirhem:3 gr] den ziyâde sana (bir fiyat) veremem.
(Bu da) müneccem (parça parça) veya ceste ceste (azar azar) olarak,
dedi. Ebû Râfi'de:
- Bu iki odaya
bana (başkası tarafından) beş yüz dînar verildi. Eğer ben Resûlullah
salla'llahu aleyhi ve sellem'in:
-Komşu komşuya
en haklı bir şefî'dir (şefaatçı , suçların affı için yardım
eden)… buyurduğunu işitmemiş olsaydım, bu iki odalı mekânımı dört
bin (dirhem) e sana vermezdim de beş yüz dînâr (veren ta'lîb)e
verirdim, dedi.
Müeteâkıben Sa'd
İbn-i Ebî Vakkas'a verdi.
Sâhib-i Sırr-ı
Resûl Huzeyfe b. el-Yemân Absî Şöyle demiştir. (Bir gün
Emirü'l-Mü'minîn) Ömer radiya'llâhu Teâlâ anh'in yanında
oturuyorduk.
"Resûlullâh
aleyhi ve sellem'in fitne hakkındaki sözlerini (bakalım) hanginiz
bellemiş?" diye sordu. Dedim ki:
-Ben , hem de
nasıl söylediyse öylece. (Ömer):
"Ona, yâhud buna
karşı (Amma da) cür'etin varmış!" dedi. Dedim ki:
-İnsanın ehli,
malı, evlâdı, komşusu yüzünden dûçâr olduğu fitneye namaz, oruç,
sadaka, emir (bi'l-ma'rûf), nehiy (ani'l-münker) keffâret olur.
"Hayır, (sormak)
istediğim bu (fitne) değil, deniz nasıl kudurursa öylece kuduran
fitnedir." dedi. (Bunun üzerine Huzeyfe):
"Yâ
Emîre'l-Mü'minîn, o fitneden sana bir şey yok. Çünkü muhakkak
seninle onun arasında kilitli bir kapı vardır." dedi. Huzeyfe der
ki: (Ömer):
"Kapı kırılacak
mı, yoksa açılacak mı?" diye sordu.
"Kırılacak."
dedim.
"Demek ki (tâ
Kıyâmete kadar) kilitlenemeyecek." dedi.
Huzeyfe'ye biri:
"Ömer kapıyı
biliyor muydu?" diye sordu.
"Evet, yarından
evvel bu akşamın geleceğini bildiği gibi (biliyordu.) Benim ona
söylediğim sözde yalan yanlış yoktur." dedi.
"Ya kapı kimdir?"
diye sordular.
"Ömer (in
kendisi) dir." cevâbını verdi.
Atasözlerimizde
Komşuluk:
Komşu boncuğunu,
çalan gece takınır.
Komşu hakkı
büyük, saymayan hödük.
Komşu kızı almak,
kalaylı tastan su içmek.
Komşu komşudan
huy kapar, ayranına su katar.
Komşu komşunun
külüne muhtaçtır.
Komşu tavuğu
komşuya kaz görünür.
Komşuda pişer,
bize de düşer.
Komşunun kötüsü
insanı mal sahibi yapar.
Komşunun sakalı yolunursa, sen de sakalını kazıt.
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul
-27.09.2005
http://sufizmveinsan.com
|